Dedikoduya karşı sağlam bir küfür

Yayın Tarihi: 30/07/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Namık Kemal'den daha iyi mi bileceksiniz? Bu halk dedikoduyu seviyor işte. Dedikodu aslında çok da zararlı bir şey değil.

Cümleye, "Kulağıma çalınan dedikodulara göre..." ya da "En son dedikodulara göre...." diye başladığınızda, karşıdaki da bu bilginin aslında çok da sağlam olmadığını, kulaktan kulağa yayıldığını ancak yalan ihtimali, bilgilerin doğru çıkma ihtimalinden daha büyük olduğunu bilir.

Bir bilgi geldiğinde, "Yalan" diye o bilgiyi reddetmek yerine, "dedikodu bunlar" diyerek aynı şeyi ifade edersiniz.

Ancak dedikodu ve fısıltı yoluyla elde ettikleri bilgiler doğru kabul edip, hasbelkader ellerine geçirdikleri yayın organları ile yayanlara ne demeli bilemiyorum.

Bazıları hatta utanmayı atıp kendilerine "gazeteci" diyorlar ki, deli olasım var.

Bize de dedikodular geliyor.

Biz de "Sosyal medya ishalinden mustarip" kişilerin paylaşımlarını okuyoruz ancak, buradaki bilgileri en az iki mümkünse üç kaynaktan doğrulamadan, haber ve bilgi kategorisine almıyoruz.

Türkiye'de darbe girişimi olmuş, insanlar hayatlarını kaybetmiş; Türkiye asker postalı ile tank paleti altında uzun yıllar ezilmekten son anda kurtulmuş, bizdeki mahfiller, dedikodu çarklarını çalıştırarak, geçmişten gelen husumetlerin intikamını almak için olmadık şeyler uydurmuşlar, yaymışlar, hatta bunları gazetelere ihbar olarak da bildirmişler.

Yok o tutuklanmış, yok diğer göz hapsinde, yok şu, yok bu.

Ben kolayını buldum. Bu tür dedikoduları yayarken, dedikodunun daha hızlı yayılması için Kıbrıs Postası'nı kullanmak isteyip de yolu benimle kesişenlere doğrudan küfür ediyorum.

Yarım saat önce kahve içtiğim adamın darbeden bir gün sonra yurtdışına kaçtığını gerçekmiş gibi anlatanlara, ya da kurum çatır çatır çalışıp gelişirken, "şu kurum kapatıldı" diye arayanlara ya da Türkiye hükümetinin hala bugün gözdesi olduğunu gözlerimizle gördüklerimizin, "Türkiye tarafında üzeri çizildi" diye haber uçurmaya çalışanlara küfürden başka neyle cevap verilir ki?

Misal:

Üniversitelerimiz Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK)'e bağlı kuruluşlardır. Yani Türkiye Hükümeti'nin kontrolündeki güçlü bir kuruma.

Bu kurum, Türkiye'de 15 tane üniversitenin kapısına kilit vurdu. Hem de ÖSYS Tercih günleri öncesinde. Bu ayıklamayı yapmak için ise bu tercih süresini de anladığım kadarıyla biraz da ertelemiş Türkiye'deki yetkililer.

Ayıklama bittikten sonra tercih kılavuzları açıklandı ve KKTC'deki üniversitelerin önemli bir çoğunluğu da bu tercih kitapçıklarına girmişler. Kontenjanları ayrılmış. Türkiye istese, Türkiye'deki 15 üniversite gibi kapatamaz belki ama kontenjan vermezdi. Şimdi tercih kılavuzuna bakmak ve KKTC üniversitelerinden hangilerinin kitapçığa girdiği, hangilerinin giremediği ve hangi üniversitelere ÖSYM'nin kaç kontenjan ayırdığını görmek lazım.

Öyle dedikodu yoluyla özellikle üniversite sektörünü yıpratmak için canla başla uğraşanlara da verilecek en sağlam yanıt; okkalı, henüz güneş yüzü görmemiş unsurları bulunan, mümkünse sülaleyi de içine alacak şekilde tasarlanmış, kelime hazinesini son noktasına kadar zorlayan, yaratıcı ve de incitici bir küfürdür.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları