Yeter gerçekten

Yayın Tarihi: 05/06/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Bu ülkede kimin ne olduğunu bilmek için öyle İlber Ortaylı gibi tarih bilgisine sahip olmaya gerek yok.

Hele hele, şimdilerde dile dolanan 'kamu kaynaklarının yanlış kullanımı' konusunda bilgi sahibi olmak için arşivleri karıştırmaya da lüzum yok.

Cumhuriyet çok yeni, Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yönetmeye başladıkları tarih olan 1975-76 yılları da daha birçok kişinin hatırındadır.

Yapmanız gereken, o günleri yaşayan üç tane emekli bürokrat ile kahve içmek, bir iki tane de eski siyasetçi ile sohbet etmek.

Kimin ne olduğunu, servetlerinin nereden geldiğini ve kamu kaynaklarını, gerek parti rozetleri gerekse kamuda makam sahibi yakınları sayesinde nasıl kişisel servete dönüştürdüklerini çok net anlarsınız.

O dönemde sosyal medya yok tabiî. O yüzden rezalet çıkmadı.

Ama sessiz sedasız memleketi sömürenler ve şimdilerin moda tabiri ile "geleceği çalanlar" aslında çok bellidir.

O ganimet furyası içerisinde dünyalıklarını yapmışlar, çocuklarını en iyi okullarda okutmuşlar ve bir kenara çekilmişler ya da 'operasyonlarını' evlatlarına devretmişler.

Öyle tepedeki isimlere kilitlenmeyin. O dönemde daha alt düzeyde olup sessiz ve derinden iş görenlere bakan görür.

Çok şey bilmek, çok insanla konuşmak ve eskileri hatırlamak, bizim gibiler için bu anlamda bir dezavantaj oluyor bugünlerde.

Onlar yeter derken, siz de "yeter" diyorsunuz ama farklı bir perspektiften.

Onlar kendilerinden başka herkesi kirli olarak adlandırırken; siz, çok şey bildiğiniz için sinirleniyorsunuz, bir daha "yeter" diye haykırmak istiyorsunuz.

Bu ülkede geçmişte hiç mi seçim olmadı?

Oldu elbet, şimdilerde herkesi şaibeli diye nitelendiren güruha ait kimseler hiç mi kilo ile parti piyango bileti satın almadı?

Aldığını biliyoruz.

Hiç mi huzura çağrılıp, maddi destek talep dahi edilmeden 'eski ilişkilerin hatırına' yüklüce bağış yapmadı bu insanların bir kısmı? Biliyoruz ve 'o yüzden' yeter diyoruz.

Hatta bunun için çok gerilere gitmeye de gerek yok.

Peki, bulundukları konuma onları getiren yakınları, babaları? Hiç mi, "Benim oğlanı şuraya işe sokuver, şu kadar oyum var seninleyim" demediler?

Dediler!

Dediklerini biliyoruz. Duyduk, bazılarına şahit bile olduk Allah kahretsin ki.

Şimdi iyi yönetim vaadi ile ortalıkta dolaşanlar arasında kötü yönetim nedeniyle bir şey sahibi olmayan var mı? Varsa bile tek tük.

Ekseriyeti, beğenmedikleri bu sistem sayesinde büyük servetler, yüklü maaşlar ya da toplum içerisinde yer edinenlerdir.

Soyadlarına tek tek baktığında zaten araştırmaya da gerek yok. Toplum küçük, herkes 'kimin ne olduğunu' biliyor. İlber Hocaya gerek yok.

Bir Sönmezler Ocağı, bir Kardeş Ocağı ve bir de Emekliler Cemiyeti'nde bir kahve içmek yeter de artar bile kimin ne iken ne olduğunu anlamak için.

Bu toplum ve ülke kirli ise 'temizlemek, kirletenlerin çocuklarına düşmez' diye düşünen ve bu anlamda "yeter" diyenlerin başında geliyorum galiba.

Son zamanlarda, 1976'ları, 1980'leri hatta 1990'ları yaşayan çok sayıda emekli bürokrat ile kahve içtim. Bir kitap yazabilecek kadar anekdot dinledim. Belgelerini bulmak da zor değil ama uğraşmayacağım.

Lakin bu çirkin tavırlar devam ederse, toplumun hoş ve boş laflar karşısında yanılmaması için bir görev üstlenmek gerekecek.

Yeter çünkü.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları