Hani "eşit işe eşit ücret" hassasiyeti?

Yayın Tarihi: 31/08/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Hani "eşit işe eşit ücret" hassasiyeti?

İrsen Küçükbaşbakanlığındaki KKTC hükümetinin "Göç Yasası" diye sendikalar tarafından adlandırılan ve şimdilerde bakanların bile bu isimle adlandırdığı, "Kamu Çalışanlarının Maaş Ücret ve Ek Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası"'ndaki değişiklik yürürlüğe girdikten sonra sendikalar, "Böyle şey olmaz, eşit işe eşit ücret prensibi var" diye bir argüman ortaya koydular. Bu konuda çok eylem oldu. O dönemde muhalefette bulunan CTP, tasarıyı 2009'da kendisinin gündeme getirdiğini unutturmaya çalışırcasına, bu eylemlere destek verdi. Hemen akabinde iktidara geldiğinde ise, "Makası kapatalım" , "2011 sonrası işe girenlere daha fazla artış, öncesi girenlere biraz daha az" söz verdiği gibi Göç Yasası'nı kaldırmak değil, etkilerini hafifletmek için uğraşıp durdular.

Yukarıdakilerin hiçbiri eleştiri değil sadece bir hatırlatmadır.

Şimdi gelelim konuya.

Ortada bir kriz var.

Hükümet diyor ki, "Herkes elini taşın altına koyacak."

Kamu çalışanlarını örgütleyen sendikalar ise, "Bizimle konuşmadan olmaz", "Neden sadece çalışanlar ellerini taşın altına koymak durumundalar?" diye bir takım itirazlar ortaya koyuyorlar.

Aklımın erdiğince ben yanıt vereyim de asıl konuya geçelim.

İstişare etmek, görüş alıp vermek güzel şeydir. Ancak sendika başkanı ya da yöneticisi olmak, söz konusu sendikacı ya da sendikacıları ülke yönetiminde karar merci haline getirmediğini artık birilerinin onlara söylemesi lazım diye düşünüyorum.

En kabadayısından 1000 üyeli bir sendikanın genel kurul toplantısına iyi ihtimalle 500 kişi katılır. Bu durumda 251 oy almak bir sendika başkanı olmak için yeterli bir sandık yansımasıdır. Ki bu rakamdan çok daha düşük oylarla seçilen sendika başkanları biliyorum. Şimdi ülke yönetiminde, kendi hesabına 50-60 bin oy alan birisi mi yetkilidir, yoksa en kabadayısından 251 oy alan mı? Bunu bir düşünmek lazım.

Öte yandan oluşan bu krizde, kamu maliyesinde bir toparlanma yaşanması için neden kamu çalışanlarının fedakarlık yapması gerektiği ile ilgili sendikacı dostlarımızın serzenişine bir yanıt ise, şöyle olsun.

Kamu maliyesinin en az yüzde 85'ikamu personelinin maaş ve ödenek benzeri ödemelerine gidiyor da o yüzden. Başka tasarruf yapacak kalem yok ki.

Şimdi gelelim asıl meseleye.

Hiçbir yerde yazılıp çizilmedi. Sendikacılar açıklayamadı.

Ben buradan yazayım da bilinsin.

Sendikaların hükümete ek mesai konusundaki teklifi aynen şu:

2011 sonrası işe girenler ek mesai ücreti olarak saat başı 30 TL alsın.

2011 öncesi grenler ise 45 TL.

Hani eşit işe eşit ücret olması lazımdı?

Demek ki o slogan da yalan.

Hükümet, "İşe girdiği tarihe bakılmaksızın herkes 30 TL alsın" dedi.

"Eşit işe eşit ücret olması lazım", "Emek arasında ayırım olmaz" , "Aynı işi yaptığım arkadaşım benden daha az maaş alıyor" diye zırlayan sözde eşitlikçi kıdemli sendikacılar, bugün eşitsizliği talep ediyor ve üstüne üstlük eylem tertip ediyorlar.

Şahane bence...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları