'Siyasetsiz sanat' diyerek 'sanattan siyaset'

Yayın Tarihi: 17/08/19 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Önceki gün akşamüzeri Yaşar Ersoy bir paylaşımla, UBP-HP hükümetinin sansürcü olduğunu deklare etti. Konu bir önceki hükümetin izin verdiği bir oyunun sahnelenmesine bu hükümetin izin vermemesi. "İzin vermek" ifadesi burada önemli.

Bir önceki hükümetin izin verdiğini ben söylemedim, sol yumruğu havadayken sağ eliyle yazdığı her halinden belli olan eski Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit'in açıklamasına ifade edildi: "İzin verdik" dedi.

Yani siyasi makam olarak kendisinin oyunun sahnelenmesine izin verdiği ve istese vermeyeceğini de ortaya koymuş. Demek ki Devlet Tiyatroları'nda sahnelenecek oyunlar bu ülkede izne tabi. İzin verilebilir de verilmeyebilir de. İlk önce bu konuda anlaşmış olalım.

Reaksiyon hızı yavaş olan hükümetimizin başı Başbakan Ersin Tatar'ın olayın patlak vermesinden yaklaşık 18 saat sonra, ülkede ifade özgürlüğü olduğu, ancak patronun devlet olduğunu ifade ettiği ancak henüz patronun neye hayır dediğini bilmediğini ifade ettiği bir açıklaması var.

Halbuki, olması gereken neydi?

Yaşar Ersoy, adını taşıyan hükümeti sansürcü hükümet olarak suçladıktan sonra, Başbakan Tatar derhal, söz konusu senaryonun birileri tarafından okunmasını, müdürün neresini sakıncalı bulduğunu da içeren özeti sabah ilk iş masasının üzerine bırakılmasını emredecekti.

Sabah Başbakanlığa gittiği andan özeti okuyacak ve kararını verecekti. Ya, "Bizim müdür biraz gereğinden fazla hassas davranmış. Oyunun sahnelenmesine izin veriyorum ve gala gecesine de bilet istiyorum" diyecekti ya da, "Bu oyunda Türkiye'nin işgalci olduğu ifade ediliyor, Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımcılığı yapılıyor, KKTC'nin kukla devlet olduğu ima ediliyor. O nedenle o oyunu kabul etmeme kararı almış bulunuyoruz" deyip kararlı ve ciddi bir duruş sergileyecekti.

"Sansürcü UBP-HP Hükümeti" algısı sosyal medyada iyice perçinleşip, sivil toplum örgütleri ile belli bireyler, "Sanata siyaset bulaştırmayın" diye diye sanat üzerinden siyaset yapma yarışından sonra gelen Devlet Tiyatroları Müdürlüğü'nün açıklaması aslında olaya biraz daha ışık tuttu.

Meğer Yaşar Ersoy'un yazdığı oyunu sansürlemek değil, kabul etmemekti mesele. Yasa bu yetkiyi veriyor. Yasanın yetki verdiği kişiler de bu yetkilerini kullanmış. Aslında mesele bu kadar da basit.

Yasayı değiştirin. "Dileyen dilediği oyunu yazsın, devlet de bunu sorgusuz sualsiz sahnelemekle mükelleftir" diye bir yasa çıkarın olsun bitsin.

Bir de meseleye böyle bakmak lazım.

Hürmetim sonsuz ama sırf adı Yaşar Ersoy'dur diye, onun yazdığı oyunun Devlet Tiyatroları tarafından kabul edilmesi ve sahnelenmesi gerekir diye bir kaide olduğunu da düşünmüyorum.

Kendimi sanatçı olarak nitelemedim hiç ama hasbelkader baskıya hazır noktaya yaklaşmış bir romanım var. Şimdi devlete gidip "bunu yayınlayın" desem ve onlar da kabul etmese, sansüre uğramış mı oluyorum? Bir de böyle düşününce işler değişiyor. Anladığım kadarıyla da durum tam da budur.

Sanatın siyasetçilere bırakılmaması fikri kulağa hoş geliyor ve bana göre desteklenmesi de gerekir ama diğer taraftan sanat üzerinden siyasi manevra içerisine girme yarışını da görüyorum.

"Siyasetsiz sanat" diyerek, "sanattan siyaset" yapmak. Harika vallahi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları