İÇ HABERLER
okuma süresi: 15 dak.

Talat, CTP'nin seçime yönelik "koalisyon tavrını" yorumladı: "Sırf kaybedilecek diye seçime girmemek yanlış"

Talat: "Sırf kaybedilecek diye seçime girmemek yanlış"

Yaklaşan belediye seçimlerinden, CTP'nin son durumuna, 2020'de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın hükümete ve Kıbrıs sorununa ilişkin bakış açısına kadar pek çok konuda Kıbrıs Postası muhabirinin sorularını yanıtlayan İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Yayın Tarihi: 27/04/18 09:00
okuma süresi: 15 dak.
Talat: "Sırf kaybedilecek diye seçime girmemek yanlış"
A- A A+
Kıbrıs Postası - Ertuğrul SENOVA

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın geçtiğimiz günlerde Aplıç ve Derinya kapılarının açılmasına ilişkin, sözcü Barış Burcu vasıtasıyla hükümete yönelik gerçekleştirdiği açıklamayı 'garip' bulduğunu belirten Talat, bu durumu eleştirmekten ziyade yadırgadığını söylüyor. Cumhurbaşkanı'nın hükümet yetkililerine istediği her an ulaşabildiğini zira yapılan açıklamada Maliye Bakanı Serdar Denktaş'la istişare ettiklerinin belirtildiğini vurgulayan Talat, "O zaman bu çağrı ne? Bu bir reklam mı? Bu bir algı operasyonu mu? Nedir yani? Bir şey mi ifade etmeye çalışıyor? Yani, ben elimden geleni yaptım, hükümet yapmıyor mu demek istiyor?" diyerek, "Böyle bir şeye ilk defa rastladım. Benim bildiğim bu durum, hükümetle arası kavgalı olan bir Cumhurbaşkanı tarafından yapılır ama böyle bir durumun olmadığı söyleniyor" şeklinde konuştu.

Dörtlü koalisyonun 'lider' ortağı Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin belediye seçimlerine yönelik takındığı tutuma ilişkin değerlendirmelerde bulunan Talat, bazı noktalarda iş birliği olabileceğini fakat sırf seçim kaybedilecek diye seçime girmemenin yanlış olduğunu düşündüğünü ifade etti. Talat, CTP'nin mutlaka 28 belediyede de aday göstermesi gerektiğini, bunun tabanı motive etmek adına önemli bir faaliyet olduğunu belirterek, günün sonunda parti yönetimine saygı duyduğunu, alınacak tüm kararlara 'parti disiplini' gereği destek vereceğini söyledi.

2020'de düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılıp katılmayacağına ilişkin soru üzerine de konuşan 2'inci Cumhurbaşkanı, "2020'ye daha çok zaman var. Önemli olan benim düşüncemin ne olduğu değil, CTP'nin kararıdır. Ben zaten partiyle bu konuyu konuşmayacağım. Eğer benden yarar görmek isterse başka bir şeydir, başka bir aday çıkaracaklarsa başka bir şey" ifadesinde bulundu.

"BU BİR ALGI OPERASYONU MU?"

SORU: CUMHURBAŞKANI Mustafa Akıncı'NIN GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE APLIÇ VE DERİNYA KAPILARINA İLİŞKİN HÜKÜMETE YÖNELİK GERÇEKLEŞTİRDİĞİ AÇIKLAMAYA İLİŞKİN, SOSYAL MEDYA HESABINIZDAN ELEŞTİRİDE BULUNDUNUZ. BUNU BİRAZ AÇAR MISINIZ?

"Eleştiriden çok yadırgadığım bir durum. Türk tarafı olarak eleştirilecek bir noktaya gelmeyelim, üzerimize düşeni yapalım diye Cumhurbaşkanı'nın sözcüsü, hükümete çağrı yapıyor. Bunu sözcüsü üzerinden duyurması, basın yoluyla ulaşması yanlıştan ziyade garip bir durum. Yani Cumhurbaşkanı Başbakan'a, Bakanlara her an ulaşabilir ki nitekim yaptığı çağrıda Maliye Bakanı ile görüştüğünü de belirtiyor. O zaman bu çağrı ne? Bu bir reklam mı? Bu bir algı operasyonu mu? Nedir yani? Bir şey mi ifade etmeye çalışıyor? Ben elimden geleni yaptım, hükümet yapmıyor mu demek istiyor? Doğrusu anlamakta zorlandım.

"BASIN YOLUYLA İMALI AÇIKLAMALARA GEREK YOK"

"Kaldı ki Rum tarafı Derinya için 1 Temmuz, Aplıç için de Eylül dedi. Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Çağırır ilgili bakanları veya Bakanlar Kurulu'na başkanlık yapar, 'Rum tarafı hazır oluyor, 1 Temmuz'da biz de hazır olmalıyız' der, bu işi başarın der. Zaten, bizim taraftan bizim tarafa yapılan eleştiriler aldı başını gitti. Sanki Rum tarafı her şeyi yaptı da top Türk tarafındadır. 1 Temmuz'a kadar her şey hazırlanabilir bence hiçbir sorun yok. Daha 2 ay var. Seçim var, seçim yasağı var belki ihaleler için ama acil konular için benim bildiğim kadarıyla bazı kolaylıkları da var. Bir yol yapma, seçim yasaklarına bağlı olmasa gerek.

Sonuç olarak yapılması gereken; ilgilileri çağırıp, top benim sahamda değil diyeceğine, topu ilgililerle oynamak. Böyle bir şeye ilk defa rastladım. Benim bildiğim bu durum, hükümetle arası kavgalı olan bir Cumhurbaşkanı tarafından yapılır ama böyle bir durumun olmadığı söyleniyor. Tam tersine Cumhurbaşkanı bu hükümeti desteklediğini söylüyor. Eğer doğruysa, basın yoluyla imalı açıklamalara gerek yok diye düşünüyorum."

"HER TOPLUM, LAİK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR"

SORU: CTP, 7 OCAK SEÇİMLERİ SONUCUNDA, MECLİS'TEKİ KOLTUK SAYISI VE OY ORANINDA DÜŞÜŞ YAŞADI. BU DURUMUN PARTİ İÇİNDE BAZI KAYGILAR OLUŞTURDUĞU SÖYLENİYOR. SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

"CTP geçtiğimiz hükümet dönemlerinde, halkın tepki göstereceği bir faaliyette bulunmadı. Özellikle CTP-UBP döneminde İki önemli faaliyeti var; en başta hükümet programlarına, 'yeni müşavir yaratmayacağız' diye not düştüler ve yeni müşavir yaratmadılar. Bunun yanı sıra su meselesinde çok ciddi pazarlıklar, tatsızlıklar sonucunda Kıbrıs Türk halkının aleyhine olmayacak bir anlaşmaya imza attılar. Bir diğer önemli nokta, Mali Protokoldü. Mali protokol bir noktada takıldı, o da elektrik kurumunun özelleştirilmesiydi. Hükümet bunu yapamayacağını söyledi o yüzden kabul etmedi.

UBP hükümetten çekilip DP ve diğerleriyle hükümet kurdu. Ama bırakın mali protokolün gereklerini yerine getirmeyi, su anlaşmasının gereklerini dahi yerine getirmedi ve halk gitti bu 'iyice' bir anlaşmayı, -mükemmel diyemem ama iyi sayılan bir anlaşmayı- yapan ve elektrik kurumu gibi stratejik öneme sahip bir kurumun özelleştirilmesine karşı çıkan bir partiye oy vereceğine, adı yolsuzluklarla anılan birçok yanlış iş yapan UBP ye oy verdi. Ben ne deyim? Sonuçta her toplum, laik olduğu şekilde yönetilir; çünkü kendi seçer. O yüzden bu konuda çok da yorum yapmam mümkün değil. Bugün böyle olur yarın başka türlü olur. 2000 yılında ben Cumhurbaşkanı adayıydım yüzde 10 oy aldım, 2005'te de adaydım, yüzde 55 buçuk oy aldım. Yani algılar önemli. Bir günde oluşmasa da algılar Kıbrıs'ta kısa sürede oluşuyor"

"KAYBEDİLECEK DİYE SEÇİME KATILMAMAYI DOĞRU BULMUYORUM"

SORU: KOALİSYON HÜKÜMETİ, YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİNDE DE BELİRLİ PAZARLIKLAR YAPMIŞ DURUMDA. HATTA KIBRIS POSTASI, GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE 'CTP'NİN BAŞKENTİ GÜZELYURT OLDU' ŞEKLİNDE DE MANŞET ATMIŞTI. KOALİSYONUN BELEDİYE SEÇİMLERİNE YANSIMASINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

"Bazı noktalarda iş birliği olabilir ama demokratik hayatın en önemli ögesi siyasi partilerdir. Özellikle devlet yönetimi açısından baktığınızda, sivil toplum örgütleri, medya falan bunların önemli rolleri var ama siyasi partiler başka bir önem taşır çünkü iktidar olma iddiasındadır. Ve siyasi partilerin en genelde bir seçmen kitlesi var, bu kitle değişkendir bir de tabanı var. Bu az değişkendir ve seçmen kitlesini etkileyen bu tabandır. Bu taban çalışır ve partiye daha çok oy devşirir. Bu yüzden tabana önem vermek gerekir. Tabana önem vermenin en doğrudan yolu yapılan faaliyetlere partinin katılmasıdır. Seçim bunlardan en önemlisidir. Hem Cumhurbaşkanlığı seçimine, hem vekil seçimine hem de belediye seçimlerine siyasi patilerin katılması tabanlarını motive etmesi açısından önemlidir. Bir partinin geleceğini sağlama almak isterseniz, tabi ki iyi adaylarla seçimlere katılmanız lazım. Bazen az bazen çok oy alırsınız bu değişkendir. Bir örnek vermek isterim. Biz Girne'de 1986 yılına kadar hep bağımsız aday destekledik. CTP 1986'da ilk kez kendi adayını belirledi, o da bendim. Çünkü ben ısrar ediyordum. Kendi adayımızla çıkmalıyız Girne'de güçlenmek istiyorsak, örgütümüzü geliştirmek istiyorsak, kendi adayımızla çıkmalıyız dedim. Aday arandı bulunmadı, kimse cesaret gösteremedi, beni aday gösterdiler iyi oy aldım ama seçimi kazanamadım. Sonraki seçimler 1990 genel seçimlerinin etkisiyle boykot edildi, 1995 de yapılan seçimlerde CTP Girne Belediye Başkanlığını aldı bu çok önemli bir şeydir. O nedenle diyorum ki, mutlaka CTP 28 belediyede de aday göstermelidir. Daha önce kazandığı bir bölgeyi kaybedebilir, az oy alabilir ama kaybedilecek diye seçime katılmamayı doğru bulmam, genel anlayışım budur. Hep ifade ettiğim gibi sonuçta kararı parti yönetimi verir ve buna çok daha fazla bilgi değerlendirerek karar verir. Tabanla bir araya gelir, siyasi durumla ilgili bilgi toplar, hükümette yaşananlarla ilgili bilgiler oradadır. Ben parti yönetiminin alacağı bütün kararlara parti disiplini gereği destek veririm ama genel hatlarıyla benim düşüncem böyle. "

SORU: 2020'DE YAPILMASI PLANLANAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİYLE İLGİLİ DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

"2020'ye daha çok zaman var. Önemli olan benim düşüncemin ne olduğu değil, CTP'nin kararıdır. Bağımsız aday olayının da yanlış olduğunu düşünüyorum Örneğin ben 2005'de CTP adayı olarak seçimlere girdim, Cumhurbaşkanı oldum, 2010'da bağımsız çıktım. Bunun sebebi yine partinin kararıdır. Sen bütün toplumu kucaklıyorsun, bir partinin adayına dönüşme dedi parti ve bağımsız oldum benim de kanaatim ayniydi. Ama bu aşamada Sayın Akıncı nasıl TDP adayı olamazsa gelecek seçimlerde -aday olacaksa-, diğerleri de partilerinden bağımsız adaylar olarak çıkmamalıdır diye düşünüyorum. Parti adayı olacak, seçildikten sonra tüm toplumu kucaklayacak. Doğru yaklaşım budur diye düşünüyorum. Esas olan partinin kararıdır. Ben zaten partiyle bu konuyu konuşmayacağım, eğer benden yarar görmek isterse başka bir şey, başka bir aday çıkaraksa başka bir şeydir."

"BİZİM GİZLİ TUTTUĞUMUZ HEMEN HEMEN HİÇBİR ŞEY YOKTU"

SORU: CUMHURBAŞKANLIĞI YAPTIĞINIZ DÖNEMLERDE, BAŞARILI BİR MÜZAKERE SÜRECİ YAŞANDI. YENİ KAPILAR AÇILDI, MUTABAKATLAR İMZALANDI. O DÖNEMLERDE, TOPLUMUN DUYMAYA HAZIR OLMADIĞI 'GİZLİ' KONULAR DA KONUŞULDU MU?

"Şu vardı; bizden çok Rum tarafının endişeleri. Hristofyas DİKO ile ortaktı, DİKO çözüm istemiyordu. Aldığımız birçok kararı açıklamamamızı isteyen oydu. Bizim gizli tuttuğumuz hemen hemen hiçbir şey yoktu ama Rum tarafının çok vardı. Hatta en son hazırladığımız paket vardı, pakette büyük ölçüde anlaşmıştık ama bunların yazılmamasını dahi istemişti. Ama bizim bilinçli olarak açıklamadığımız bir şey olmadı diye hatırlıyorum. Ben rahattım, birçok nedenle rahattım. Çünkü Annan Planı gibi bir rehber vardı elimizde. Hristofyas ile vardığımız nokta, Annan Planı'ndan daha ilerideydi. Ama yanlış anlaşılmasın, Rum tarafı daha gerideydi demiyorum. Kazan-Kazan denilen modelde düşünürsek, ikimizin de kazancı vardı. Örneğin onlar başkanlık sistemini istiyordu ve almışlardı.

Veya biz siyasi eşitliğin tam tescillenmesini istiyorduk onu elde etmiştik. Ayrıntılarda fır hattı gibi konularda bile birbirimize çok yaklaştık. Türkiye'nin her aşamada bize desteği vardı. Çünkü sürekli görüşüyorduk ve bütün safhaları görüşerek, tartışarak gerçekleştiriyorduk. Türkiye'nin desteği olduğu için, UBP gibi çözüme karşı olan, bize sürekli sorun çıkaran bir partiyi, bir anlamda by-pass edebiliyorduk, bu yüzden rahattık. Dünyanın desteği vardı, Dönemin ABD dışişleri Bakanı Hillary Clinton'du, telefon ederek destek belirtmişti. Hristofyası da aramış destek vermiş. Sıkıntıda olan daha ziyade Rum tarafıydı çünkü Hristofyas taban desteği belli bir liderdi. Yüzde 32 civarı bir desteği vardı. Geriye kalan ödünç oydu. Bizim de ödünç oylarımız vardı ama TC'nin desteği olduğu için daha rahattık o yüzden gizlediğimiz bir şey olduğunu hatırlamıyorum."

"TEKRAR SEÇİLSEYDİM, BÜYÜK İHTİMALLE KIBRIS SORUNU BİTERDİ"

SORU: "2010 YILINDAKİ SEÇİMLERDE EĞER BİR KEZ DAHA SEÇİLSEYDİNİZ, ŞUAN SİZCE HANGİ NOKTADA OLURDUK?

"Derviş Eroğlu yüzünden 5 yıl kaybettik, hiçbir şey yapmadı. Bana göre çok büyük ihtimalle Kıbrıs sorunu biterdi. Hatta Hristofyas ile biterdi. O 2013 yılına kadar devam etti; 3 yıl daha. Biz bırakılan yerden devam edecektik. Eroğlu, bırakılan yerden devam edecek dedi ama başka tarafa kaydı. O üç yıl çok önemliydi. Sonra da zaten Anastasiadis geldi. Eroğlu'na yaptığını bana yapamazdı. Eroğlu'na 'senin yaptığın açıklamalardan dolayı sana güvenmiyorum, gel bir ortak deklarasyon yapalım' demişti. Bunu hazırlarken de epeyi zaman kaybettik. Bana diyebilir miydi? Gülerlerdi kendisine. Eroğlu'na söyledi çünkü gerçeğe yakındı."

"ENI'nin açıklaması, Kıbrıs sorunu için motivasyon olabilir"

SORU: ENI CEO'SUNUN "700 MİLYON EURO YATIRDIK, KAÇMAYIZ" ŞEKLİNDEKİ AÇIKLAMASINI NASIL YORUMLUYORSUNUZ?

"Şu sıralarda Kıbrıs sorununu olumlu yönde etkileyecek çok fazla dinamik kalmadı. Rum tarafının ekonomik yıkımı, ya Rum halkı tarafından yavaşça kanıksandı ya da ekonomi bir nebze düzeldi. Rum tarafında yapılan anketlerde çıkan sonuçlar, Rum halkının bizimle eşitliği kabul etmediği yönünde. Bir Türk Cumhurbaşkanı düşünemezlermiş gibi. Rum halkı benimseyemiyor. Hal bu ki, Rum ekonomisi çöktüğünde çözüm isteği tavan yapmıştı ve hatırlayın o dönemde yapılan anketlerde çözüm isteği yüzde 60'în üstündeydi. Baf en çözüm karşıtı bölgeydi ve beni o dönemde Baf'a davet ettiler konferansa davet ettiler. Bugün öyle değil ama. Yabancı diplomatlar bana Rum halkının statükodan mutlu olduğunu söylüyor. Gaz yeni bir motivasyon yaratabilir. Yani, Kıbrıs Rum halkı çözüm olmadan gazdan yararlanamayacağını anlarsa, o zaman çözüme yeniden yönelir. ENI'nin açıklaması bu noktada bu yüzden önemli. Exxon Mobil yarın ayni durumda olacak. Onu da Türkiye engelleyecek. Kıbrıslı Rumlar sanıyor ki ENI İtalyan şirketidir, Türkiye kışıladı gitti ama ABD'ye yapamayacak sanıyorlar. Yarın Exxon'da gaz çıkaramayınca, belki yeni bir motivasyon ortaya çıkar ve Kıbrıs sorunu yeniden canlanır. Benim ümidim bu yönde.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.