İÇ HABERLER
okuma süresi: 37 dak.

Akıncı: "Bu iş tangoyu aştı, bize sirtaki ve halay gerekir. El ele tutuşarak, sadece iki toplum değil garantörler de olmalı"

Akıncı: "Bu süreç için haftalarla sınırlı demeyim ama yıllarla ilgili de olmayacaktır"

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı basın toplantısı düzenledi.

Yayın Tarihi: 12/11/18 19:45
okuma süresi: 37 dak.
Akıncı: "Bu süreç için haftalarla sınırlı demeyim ama yıllarla ilgili de olmayacaktır"
A- A A+
Kıbrıs Postası

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanlığında düzenlediği basın toplantısında Kıbrıs sorununda gelinen son aşamayı değerlendiriyor.

Akıncı'nın konuşması şöyle:

"Sözlerimin başında bir konuya açıklık getirmek arzusundayım.

Bu toplantının amacı sadece Sayın Anastasiadis'in yaptığı toplantıya cevap oluşturmak ve bir karşılıklı suçlama kampanyasını körüklemek değildir. Kuşkusuz aydınlatılması gerekli konulara da değinilecektir.

Ama esas amacım, geldiğimiz bu kritik kavşakta, daha fazla zamanımızın olmadığının da bilinci içerisinde ve tarihi bir sorumluluğu hissederek düşüncelerimi ve görüşlerimi sizlerle paylaşmaktır. Kapılarla ilgili olarak devam edecek olursam, öncelikle Derinya ve Aplıç kapılarının her iki topluma hayırlı olmasını dilerim.

Biraz geç oldu, güç oldu ama oldu. Kuşkusuz hedefimiz sadece yeni kapıların açılması ile sınırlı değildir. Asıl hedef iki toplum arasında sınırlara gerek olmayan bir yapıyı oluşturabilmektir; ama bunun için de karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak zorunluluğu vardır.

Değerli basın mensupları, Bildiğiniz gibi Müzakere tarihinin 50. yılındayız ve ne yazık ki hala daha karşılıklı kabul edilebilir bir sonuca ulaşmak mümkün olmamıştır.

Bu noktaya çok yaklaştığımız anlar olmakla birlikte, bu hedefe ulaşılamamıştır. Bunun neden olmadığını her iki tarafın ve aynı zamanda 3. Tarafların da sağlıklı olarak değerlendirmesinin zamanı gelmiş hatta geçmiştir.

Sorunun ulaşmaya çalıştığımız çözüm modeli ve parametreleri ile ilişkili olduğu kanaatinde değilim. Çünkü gerçekçi olanlar elimizde formül olarak iki kesimli iki toplumlu Federal çözümden başka bir şeyin olmadığının farkındadırlar.

Diğer toplulukların da bizi izleme şansı olmasından dolayı memnuniyetimi ifade etmek isterim. Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık haklarıyla yetinmeyin Kıbrıslı Türkler kabul etmeyeceklerdir.

Rum tarafında da bazı çevreler iki ayrı devlet fikrine yakınlık duyabileceklerini ima etseler de, Rum toplumunun büyük çoğunluğunun bunu onaylamayacağı aşikardır.

Görünürdeki olasılık ya BM ve uluslar arası toplumun da destek vereceği iki toplumlu federal çözüm için çalışmak ya da statükonun devamı demektir. Mevcut durum Kıbrıslı Türkler açısından daha acı verici olsa da Kıbrıslı Rumlar açısından da neler getireceğini öngörmek kolay değildir. Statükonun devamı iki toplum için de çeşitli tehlikeler barındırmaktadır.

Bu noktada son günlerde Sn. Anastasiadis'in desantralizasyon konusu ve siyasi eşitlik üzerine görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Bulunacak çözümün her iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı olacağı birçok BM kararında, BM Genel Sekreteri raporlarında, 11 Şubat 2014 mutabakatında ve iki taraf arasında sağlanan birçok uzlaşmada yer almaktadır.

Egemenliğin iki toplumdan eşit olarak kaynaklanacağı, iki kurucu devletin yetki ve statüsünün eşit olacağı, iki toplum arasındaki ilişkinin çoğunluk-azınlık ilişkisi olarak nitelenemeyeceği karara bağlanmış hususlardır.

Siyasi eşitliğin her federal kurulda eşit olmamakla birlikte federal hükümetin tüm organ ve kararlarında, etkin katılım anlamına geldiği belirtilmektedir. Sayıca eşitlik olmayan kurullarda her iki taraftan da en az bir olumlu oy ilkesi üzerinde tartışılmış ve örneğin 7'ye 4 olarak belirlenen Bakanlar Kurulu'nda bu belirlenmiştir.

Dış güvenlik ve savunma konularında Başkan ve Başkan Yardımcısının kararları ancak birlikte alabilecekleri konusunda da anlaşılmıştır.

Sn. Anastasiadis verdiği örnekte Bakanlar Kurulu'nda İSMED projesi oylanır ve Kıbrıslı Türk bir bakanın olumlu oyu gerekli olursa bu durumda ne olacağını sorgulamıştır. Demek istemiştir ki Kıbnrıslı Türk bakanlar doğalgaz için İsrail-Güney Kıbrıs-İtalya güzergahı yerine Türkiye üzerinden hattın gitmesini isteyecek ve diğer projeyi engelleyecektir. Sn. Anastasiadis bunu kabul edemeyeceğini belirtmiştir.

Sn. Anastasiadis, Kıbrıslı Türk bakanların kararlara etkin katılımını da geçersiz saymaktadır. Sınırlı olarak geçerli saydığını düşünsek; enerji konularını biel Kıbrıslı Türkler açısından yaşamsal bir alan olarak görmemektedir. Kıbrıslı Türklere kendi yaşamsal konularında 1 olumlu oy hakkını kabul ettiğini söylemektedir.

Doğalgaz ve nakil projeleri federasyon kurulsa da sadece Rum toplumunu ilgilendiren bir konu olacaktır. Bunun izahı olabilir mi? Doğalgazın daha mantıklı, kısa mesafeli ve daha düşük maliyetli güzergah olan Türkiye üzerinden taşınmasına çözümden sonra bile razı değildir. Ona göre Doğu Akdeniz enerji politikalarında Kıbrıslı Türklerin de, Türkiye'Nin de yeri yoktur. Kıbrıslı Türkler ve Türkiye'nin de dahil olacağı, ortak akılla yürütülecek işbirliği projelerine ihtiyacımızın olduğu aşikardır. Ancak böyle barış ve istikrara katkı yapabiliriz.

Ben politik kariyerim boyunca federal çözümü mümkün olan, ulaşılabilir bir çözüm olduğunu düşündüğüm için uğraş verdim. Federasyonun Rum liderliğince acı verici bir uygulama olarak görülmesini hep yadırgadım.

Adada yaşayan ve 44 yıldır iki farklı bölgede yaşayan iki farklı etnik topluluğu birleştirecek mantıklı çözümün bu olduğuna inandım. Ama federasyon gönüllü bir birliktir, zorla olmaz. Bir taraf hazır değilse bu açıklıkla ortaya konur. Bunun için karşılıklı saldırgan açıklamalara da gerek yoktur. Desantralizasyon, bizim tartışmaya kapalı olduğumuz bir konu değildir.

Ama Sn. Anastasiadis'e de söyledim, bunların somut olarak ortaya konması gerekir, ucu açık olmayan, sonuç odaklı bir süreç olacaksa bunların iyiniyetli şekilde değerlendirilmesi mümkündür. Rum tarafının tavrı hep bunun tersi olmuştu, merkezi yetkilerin artırılması yönünde çaba harcamışlardır.

Sn. Kleridis'in de dediği gibi merkezi hükümetin yetkilerinin çok olması sürtüşmeleri artırma potansiyeli taşımaktadır.

Kurucu devletlerin yetkileri artsa da merkezi hükümette kalacak yetkilerin uygulanmasında kararların basit çoğunluk, azınlık esasında alınmasını kabul edemeyiz. Merkezi hükümette ortaklaşa karar alınması istenmiyorsa bunun anlamı ya iki ayrı devlet ya da üniter devlet demektir.Ama kurulmaya çalışılan ne biri ne ötekidir.

Bu hala hazmedilemeyecekse toplumlarımızı ve dünya kamuoyunu oyalamaya da gerek yoktur. Şimdi açık ve net olmak zamanıdır.

Cep telefonu ve elektrik hatlarının birleştirilmesi konuları da güven artırıcı önlem idi. Tüm teknik altyapılar müsait olmasına rağmen bu gerçekleşmedi.

Cep telefonları konusunda güneyde geçerli olan bir yasanın Kuzeydeki telefon operatörleriyle işbirliği yapmaya imkan vermediği söylendi ve olay orada tıkandı.

İsteyenlerin çift simkart kullanması önerildi. Bu yine uygulanabilir ama bu bir bireysel çözümdür. Bizim arayışımız iki tarafın kurumları arasında birbirlerini tanımasalar da işbirliğini geliştirmek ve geleceğe hazırlamaktır.

Eğer toplumlarımıza bu konuda iyi haber verebileceğimiz bir durum oluşursa bugün Ara Bölge'de yeniden buluşmayı kararlaştırmıştık son toplantıda. Ama ne yazık ki olmadı. Bu olmayışın nedeni de bir şeyler söylendi Güney'de. Bunun olmamasının nedeni olarak Kıbrıs Türk tarafının siyasi avantaj peşinde olduğu iddia edildi. Sizi temin ederim ki bunlar geçerliliği olmayan argümanlardır. İki tarafın operatörleri arasında Lüxemburg üzerinden geliştirilecek işbirliği AB muktesebatına aykırı değildir.

Kıbrıslı Türk ve Rumlar, Afrika dahil dünyanın her yerinden evleri ile konuşabilmekte ama adanın bri tarafından diğerine geçince bunu yapamamaktadırlar. Bunun mantıklı bir izahı yoktur. Elektrik konusunda gerektikçe karşılıklı bağlantı yapılıyor ve birbirine elektrik verebiliyor.

Ama bizim kararlaştırdığımız şebekelerin geçici değil kalıcı şekilde birbirine bağlanmasıydı. Güneş enerjisinin daha çok bağlanmasını da sağlayabilecekti. Maalesef bu da çözüm sonrasına ertelendi. Lute'un yılbaşından önce yine gelmesi bekleniyor.

Görev tanımını tamamlamaya çalışacaktır. Ama artık bir karar verilmesi gerekiyor. İki toplum da değişik zaman ve boyutlarda acılar çekti. Geleceği belirsiz tehlikelere açık bırakıp gelecek kuşakların da acılar yaşamasına mı neden olacağız, tarihi sorumluluklarımızın bilincinde mi davranacağız? Yeni acıları paylaşmak yerine yetkileri ve refahı mı paylaşacağız, ivedi soru budur

Bu basın toplantısının amacının sırf bir karşılıklı suçlama kampanyası körüklemek olmadığı, Sn. Anastasiadis'e cevap olarak düzenlenmiş olduğunun anlaşılmasını istemediğim, yeni bir brain game yaratmak hedefinde olmadığımı söylemiştim.

Kapılarla ilgili olarak kapıların açılışının biraz geç, güç olduğunu ama sonunda olduğunu söylediğim bölüm vardı. Bir de meselenin yeni kapılar açmaktan ibaret olmadığı, asıl hedefin iki toplum arasında sınırlara gerek olmayacak bir yapıyı kurabilmek olduğunu söylemiştim.

Daha da vahim bir durum yaşandı; simultane olarak vermeye çalıştığımız BRT 2'de Rumca kanalda başka teknik aksaklıklar çıkmış ve maalesef verilememiş.

En azından banda alındığını ve bunların bilahare verileceğini, Rum toplumuna bu tercümelerin aktarılacağını söylediler ama bu oldukça üzüntü verici bir durumdur. Bunu vurgulamak ve sizin ile kamuoyunun bunu bilmesini istedim"

Cumhurbaşkanı Akıncı basın mensuplarının da sorularını yanıtladı:

Soru: Suçlama oyunu değil dediniz ancak Sn. Anastasiadis'e bir sesleniş olarak kabul edebilir miyiz? Önceden anlaşılmış bazı konuların sulandırıldığını ve Anastasiadis'in kafa karışıklığı yaşadığını söylediniz. Bunlar giderilmezse bu müzakereler başlamaz manası çıkarabilir miyiz?

Cevap: Kafa karışıklığı sırf Anastasiadis'te var diye söylemedim, söyledikleri kafa karışıklığı yaratıyor diye söyledim. Bunun başlayabilmesi için açık ve net bir tablo olması lazım. Ben veya diğer taraf değil, BM bekliyor. Crans Montana'dan sonra Genel Sekreter değerlendirmenizi yapınız, bir noktaya varabiliyor musunuz, bunun değerlendirmesini yapın, biz de size yardımcı olalım dedi. Lute geldi, taraflarla görüştü, biz Sn. Genel Sekreter'le görüştük. Şimdi Sn. Lute bir görevle gelecek.

Bir görev tanımlaması… Nerede durduğumuzu saptamaya çalışacak. Kıbrıs'ta bir federasyon kurulabilmesinin temellerinden biri siyasi eşitlik. Burada bir berraklık oluşmazsa çok büyük sıkıntılar yaşanacağı aşikar. Genel Sekreter buna da bakacaktır; taraflar siyasi eşitlikten ne anlıyorlar, kararları sadece çoğunluk olan taraf alıyorsa siyasi eşitlikle ilişkilendirilebilir mi?

Biz ilişkilendiremiyoruz. Şu anda zaten içerikle ilgili konunun ötesinde modaliteyle ilgili de söyledikleri var. Ucu açık süreçler dönemi artık geçmişe aittir sözü Genel Sekreter'İn raporunda yer almıştır. Gerek içerik, gerekse modalite anlamında bir uzlaşma olmalı ki sonraki adımlar atılabilsin. Görüşme olacak-olmayacak deme noktasında değilim. Sn. Lute'a fırsat verelim.

Soru: Crans Montana'nın çökmesinden bu yana 16 ay geçti. Sn. Anastasiadis'le iki kez görüşebildiniz. Şimdi ise 3'üncü bir görüşmenin gerçekleşmediğini görüyoruz. Şu an ortada müzakere sürecinin başlayıp başlamayacağını konuşacak bir zemin mi yok?

Cevap: Bunun BM Nezdinde taraflarca netleştirilmesi gerekiyor. Sabırla bunu bekleyelim. Biz yapıcı bir ruhla ama bugüne kadarki mutabakatları da çiğnetmeden, haklarımızın bilinci içinde Sn. Lute ile temaslarımızı sürdüreceğiz.

Soru: Anastasiadis'in geldiği noktayla ilgili hayal kırıklığı yaşıyor musunuz? Bizim nesil başaramadı demiştiniz, aynı noktada mısınız?

Cevap: Kişisel duygularım bir yana aslolan toplumların geleceğidir. Ben mevcut durumun devamını kısa vadede Kıbrıslı Türkler açısından sağlıklı görmüyorum. Uzun vadede Rumlar açısından da bunun sağlıklı bir gidiş olmayacağını değerlendiriyorum.

Makul olanda buluşmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Gereken noktalarda aydınlatıcı cevaplar da verilir ama sırf o amaçlarla düzenlenen bir basın toplantısı değil. Bir de çağrı içeriyor bu basın toplantısı. 50 yıllık bir süreç söz konusudur.

Biz gelecek kuşaklara daha iyi bir Kıbrıs bırakabilmeliyiz. Crans Montana süreci bizim gerektiğinde inisiyatifler kullanıp adımlar atarak 5'li konferansın önünü açtığımız bir konferans oldu.

O konferanstan sonuç alınamaması bizi üzmüş ve o üzüntü içinde yaptığımız değerlendirmeler olmuştur ama hayat devam ediyor. Yeni fırsatlar doğarsa adanın geleceği yararına kullanmak isteriz.

Genel Sekreter de bize yardımcı olma çabasındadır. Gerçekçi bir zeminde yapmamız lazım. Olabilecek olanda uzlaşmanın yollarını bulmamız lazım. Mevcut durumun sonuna kadar böyle kalamayacağını seslendirenler de çoğalıyor.

Hidrokarbon ya bir işbirliği alanı olarak evrilecek ya da gerginlik nedeni olacak. Gerginlik nedeni olmaya adaydır. Zenginliğin, yetkileri paylaşmanın yollarını bulmak akıl işi değil midir? Bunun gereğini yerine getirmeye çalışıyourm. Tüm geçmişten gelen üzüntülerime rağmen…

Soru: Anastasiadis'in açıklamasını '%20 nüfusu olan bir toplum %80'e hükmetmek istiyor. Azınlık bir toplum bir devleti kilitlemek istiyor' şeklinde anladım. Sizin kastınız Kıbrıslı Türklerin evet demediği hiçbir karar federal devletten geçmeyecek midir?

Cevap: İki toplum arasındaki ilişkinin çoğunluk-azınlık ilişkisi olmayacağı artık bir BM parametresidir. %80-20 meselesi gündemde değildir. Kıbrıs'ta sayısal eşitlik demek değildir siyasi eşitlik diyen kararlar da vardır.

Ama sayısal eşitliğin olmadığı federal kurul ve kararlarda etkin katılım esastır ve siyasi eşitliğin bir gereğidir diyor. Eşit olan kurullar var. Rekabet Kurulu, Kamu Hizmeti Yönetimi gibi… Ama olmayacak çok sayıda da kurul olacak. 6 Kıbrıslı Rum, 3 Kıbrıslı Türk'ün olduğu bir kurul olacak. Herkesin olumlu oyunu kastetmiyoruz.

Kıbrıslı Türkler veto hakkı istiyor deniyor, bu veto değildir. Kararlara katılım başka, veto başkadır. Eğer bir kararda Kıbrıslı Türklerin 3'ü birden hayır diyorsa ki bu 3 kişi farklı ideoloji, gelenek, geçmişlerden gelecekler; artık Kıbrıslı Türkler de Rumlar da robot değil; kendi düşünceleri olacak, farklı partiler var… 1960'daki gibi de değildir.

Farklı siyasi kuruluşlar, canlı bir demokratik yapıdan bahsediyoruz Kıbrıs'ın geleceğinde. Bu insanların 3'ü de bir şeye ısrarla hayır diyor. Şimdi federasyonu işlevsel kılacak, onlara rağmen biz çoğunluğuz, bu kararı aldık demek midir, yoksa 3'ü birden karşı çıkıyor, bir bakalım, bir uzlaşma arayalım, Kıbrıslı Türkleri ikna etmeye çalışalım çabası mıdır devletin işleyişine yardımcı olacak olan? Konu bu kadar açıktır.

Veto, Cumhurbaşkanı Muavini'nin veto hakkı vardı… Birlikte karar verme olayı var. Burada da hemfikirlik var. Uzlaşı var. Bir ayrılık yok en azından şu ana kadar varılan mutabakatlardan biri de odur. Markidis de söyledi; Kıbrıslı Türklerin istediği veto değil, kararlara katılımdır. Bir karar alırsanız diğer tarafın reddetme hakkı varsa veto budur dedi. Dolayısıyla bu alanda siyasi eşitlik konusunda gri alan yoktur.

Ya siyaseten eşitlik ve kararlara etkin katılım olacak ya da olmayacak. Falan alanda yaparız filan alanda yapmayız derseniz, federal yetkiler belli, daha da fazlasını vermek önerisi ve niyeti varsa Sn. Anastasiadis'in; onları da değerlendirebiliriz ama geriye kalacak yetkiler Kıbrıslı Türkleri ilgilendirmeyen yetkiler mi olacak?

Ya ortaklaşa karar alacaksınız ya da bir taraf sizin adınıza karar alacak. Böyle bir şey olmaz. Ortak karar alınacak alanlarda etkin katılım olacak ve Kıbrıslı Türklerin de hakkı korunacak. Kararlara katılımı sağlanacak. Bunun orta yolu yoktur.

Soru: Kıbrıs'ta gerçek bir model olduğunu, onun da federasyon olduğunu, Rumların da iki devlete karşı çıktığını söylediniz. Genel Sekreter'in çözüm dayatmasında bulunmadığına değinildi. Kıbrıs'ta yeni fikirlerin konuşulması zor mu? 50 yıldır devam eden bir federal çözüm çabası bir 50 yıl daha devam mı etmeli?

Cevap: Bir 50 yıl daha müzakere süreci artık yoktur. Onu çok değişik defalar sıklıkla ifade ettim. O geçmişe ait bir olaydır.

Artık önümüzde belli sürelerde belli hedefleri öngören bir planlama olacak. Bizim beklentimiz odur. Uzun uzun sürecek süreçlerden bahsetmiyoruz. Sn. Lute'un yürüteceği çalışmalarda sağlamayı hedefleyeceği çalışmalar da bunlar olacak. Çok uzun bir zaman dilimini de kapsamayacak. Bizim açımızdan netlik var. Konuların etrafında döne döne zaman geçirme dönemi kapandı. Sonuç almak istiyoruz ve çok ısrarcı olduk. Sn. Genel Sekreter de aynı duyguları paylaşıyor.

Federal çözüm dışında olabilecek denilen iki konu var; yeni fikirler deyince bunlar bilinmeyen şeyler değil. Ya üniter bir devlet söz konusu olacak ki Kıbrıslı Türklerin buna razı olması mümkün değil; ya da iki ayrı bağımsız devlet söz konusu olacak; ona da Rum toplumunun büyük çoğunlukla karşı çıkacağını herkes tahmin ediyor.

Bazıları bunu ima ettiler Güney'de… Bir müddet bu konu dalgalandı. Ama olamayacağını da o çevreler belli şekillerde ortaya koyuyorlar. Sn. Anastasiadis'le 16 Nisan'da buluştuğumuzda kendisine açık açık sordum; Crans Montana'da Sn. Çavuşoğlu'yla görüştüğü bir sır değil. Kapalı kapılar ardında bunlar ima edilmiş olabilir ama iş gerçeğe geldiğinde bu konu gündemde gerçekten var mı diye sordum; böyle bir şey görmedim.

İki ayrı devlet formülünü Kıbrıslı Türklerle müzakere edecek bir Rum lider ortada yoktur. Sn. Anastasiadis de değil, başka bir lider de onu yapamayacak. Genel Sekreter taraflarla yaptığı çalışmalardan sonra hala yardımcı olmak istiyorum dediğine göre ortak bir nokta bulunabileceğine halen inanmaktadır.

Bu olacak mı yakın zamanda ortaya çıkacaktır. Şöyle bir yanılgıya kimsenin düşmesini istemem; "Federal yapı dışında AB içinde iki devlet formülü var da Akıncı bunu konuşmaktan kaçıyor…" Akıncı yalnız federasyon konuşur , başka bir şey konuşmaz…

Ben mümkün olanın peşindeyim. Buna rağmen benim bu yaklaşımım sonuç getirecek mi? Sadece bizim talebimizle bu iş olacak değil. Federasyon gönüllü bir birliktir, iki tarafın da buna hazır olması gerekir.

Tango için iki kişi gereklidir denir ya, ben o tangoyu da aştığını düşünüyorum bu işin. Sirtaki ve halay gerekir bize. El ele tutuşarak, sadece iki toplum değil garantörler, BM, AB, uluslar arası toplum, iki toplumun sivil örgütleri, hepsinin bu konuda çaba harcaması gerekir.

Soru: Konuşmanızda bıkmış, hayalleri kırılmış, biraz da ihanete uğramış birisi tahlili yaptım. Bu tahlil ne kadar doğrudur?

Cevap: Bunun doğruluk derecesini sizlere bırakayım. Müzakere sürecinde ölçünün bunlar olmaması gerektiğini düşünüyorum. Etten kemikteniz, duygularımız var ama aklımızın mantığımızın duygularımızın önüne geçmesi, hırslarımızı kontrol edebilmemiz lazım. İnisiyatiflerin karşılıksız kalmaması gerekirdi. Bize ihanet ettiler, şunu bunu yaptılar değil, bu basın toplantısını oraya çekmek istemiyorum.

O işin kolay tarafıdır. Crans Montana'nın üzerinden geçen zamanın ardından Genel Sekreter'in çabası varken bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirme çağrısı yapıyorum. Kendi içimdeki duyguları bir yana bırakıyorum. Onların yeri ve zamanı değildir diye düşünüyorum. Akıl yolunda buluşabilmek için çaba harcamamız gerekli.

Soru: Desantralizasyon önerisini konuşmaya var mısınız, buna açık mısınız? Etkin katılımın veto olmadığını söylediniz. Neden veto değildir konusunu da aydınlatır mısınız?

Cevap: Desantralizasyonu müzakere etmeye kapalı olmadığımızı söyledim ancak Sn. Anastasiadis'le görüşmemizde kendisinden somut bir şey duymadığımı söyledim. Bu konuşulacaksa birtakım yetkiler var, bunlardan hangilerinin kanatlara verilmesi isteniyor, bunların tespiti lazım.

Şu ana kadar müzakerelerde kanatların güçlü değil, merkezin güçlü olması için Rum tarafı çaba harcadı. Şimdi bu ani dönüş hangi amaçla yapılıyor, bunu sorgulayan çok insan var. Kimisi zaman kazanmak için yapıldığını söylüyor, bir oyalama taktiği olduğunu söylüyor, kimisi kanatlara yetki verelim de Kıbrıslı Türkler etkin katılımdan vazgeçsinler şeklinde olduğunu söylüyorlar. Ben ise şunu söylüyorum; müzakereler ucu açık olmayacak bir şekilde sonuç odaklı olarak; oyalanma, zaman geçirme taktikleri eğer öyleyse; onlara da fırsat vermeyecek bir çerçeve söz konusu olursa evet ben bunu değerlendirmeye açığım, bunu konuşurum. Ama merkezde kalacak olan yetkiler, ortaklaşa kullanılacak olan yetkilerdir.

Federal Bakanlar Kurulu'nun, merkezin yetkileridir. Kıbrıslı Türkleri ilgilendirmeyen yanı olacağını ben hayal edemiyorum. Sadece Kıbrıslı Türklerin yaşamsal konularına münhasır kalsın etkin katılım deniyor.

Çok çarpıcı bir örnek olarak da enerji konusunda bile Kıbrıslı Türklerin yaşamsal alanı olabileceği noktasında değil Sn. Anastasiadis. Etkin katılım konusu siyasi eşitliğin çok önemli bir parçasıdır. Ortak yetki olacaksa etkin katılımla olacak. Olmayacaksa bu federasyon olmayacak. Neden veto değil?

Bir kurulda 1 üyenin olumlu oyunun aranmasından bahsediyoruz. Aynı etnik kökenden insanların hepsinin oyundan bahsetmiyoruz. Markidis'ten de örnek verdim ve bu şimdiye kadar geçmişte de BM raporlarında da hep yerini aldı; sayısal eşitlik anlamında olmadığı ama kurullarda ve kararlarda etkin katılımın esas olduğu hususu kayıt altına geçti. Eşitliğin olmadığı kurullarda Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı ne demektir?

Bunu birisi bana izah edebilir mi lütfen? Gidip oraya oturacağız, fikirlerimizi söyleyeceğiz, Rum çoğunluk kararını alacak ve biz de orada figüranlar mı olacağız, bu da etkin katılım mı olacak? Bir olumlu oy ilkesi üzerinde mutabakat sağlayabileceğimizi gördük. Bakanlar Kurulu'nda da bu kabul edildi.

Bu seviyede bu kabul edilmişken ve merkezi yönetimin en önemli yürütme kurulu Bakanlar Kurulu'yken, diğer kurullarda bu ilkeyi kabul etmemenin mantığı nedir? Bunun izahı yoktur. Bunun gri alanı yoktur. Etkin katılım olmayacaksa çoğunluk idare edecek demektir. Çoğunluk idaresi de federasyon değildir.

Türkiye 1982 BM Yasası'na itirazı olan bir ülke olarak kendi kıta sahanlığından doğan haklarının olduğu iddiasındadır ve bu konuda Güney'de ilan edilmiş olan bazı parsellerde gri alanlar mevcuttur. Çakışan parseller mevcuttur. O konuda bir tartışma yaşanmaktadır. Benim gündeme getirdiğim konu o değildir.

Türkiye'nin kendi haklarının savunmasıyla ilişkilidir. Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs'ın sularında herkesin kabul ettiği hakları vardır ama bu haklar hep geleceğe ertelenmektedir. Kıbrıs sorunu çözülürse Kıbrıslı Türkler bu zenginlikten pay alacaktır denmektedir. Kanaatimce bu işi ta başından birlikte yürütmek ve bir komite aracılığıyla işbirliğine daha şimdiden başlanmalıydı. Bu olmayınca bu gerginlikler yaşanıyor.

Güneyde kazı yapılacak, Türkiye de bir sondaj gemisi satın aldı, bir daha alacak ve Doğu Akdeniz'de Kıbrıslı Türklerle işbirliği yaparak o gemilerle de bir araştırmaya girişecek. Bunlar arzu ettiğimiz durumlar değil. Benim arzum işbirliğinin yapıldığını görmektir. Sadece benim değil uzmanların söylediği bir şeyi ifade ettim aslında.

Doğu Akdeniz'deki doğalgazı Avrupa pazarına ulaştırmanın en mantıklı ve ucuz yolunun boru olacaksa Türkiye üzerinden olduğudur. En mantıklı yol budur. Bu, ancak barış, çözüm şartlarında olabilir. Bunun ne kadar doğru ve gerekli olduğunu anlatmaya çalıştım. Sn. Anastasiadis'in sözlerinde yadırgadığım, çözümden sonra bile bu denklemin içinde Kıbrıslı Türkler ve Türkiye'yi ısrarla görmemesidir. O yüzden Türkiye konusunda değindim.

Soru: Anastasiadis'in neden böyle bir açılım yaptığını neden gevşek federasyonu ortaya attığını anlamış değiliz. Benim sormak istediğim; uluslarası temaslarınız var; onların bu konudaki bakış açısı nedir? Anladılar mı? Halay ya da sirtaki lazım dediniz. Buna istekli ülkeler var mı?

Cevap: Bu konuda çok açık olacağım. Bu adada yaşayanlar Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar biz kendi geleceğimizi daha, iyi şekilde ortaklaşa kurmaya niyet edip bu yönde mücadele etmezsek kimsenin bunu yapacağını beklemeyin.

Hiç kimsenin. Herkese bir ucundan bir şeyler söyleyebilir. Ama olmadığında onun sıkıntısını onlar yaşamaz. Dolasıyla Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar biz bu adanın kaderini kendimiz belirleyeceğiz. Şu ya da bu ağırlıkta bize yardımcı olabilecek ya da katkı koyacağı durumlar olabilir ama işin aslı inanın burasıdır.

Ben bunca süreçte en sorunlu mevkide gördüğüm yaşadığım budur. Zaman zaman geçmişte sanıyorduk ki ABD'de bu şu olacak olacak İnanın bir yere kadardır onların etkisi. Eğer biz bu işi kurtarmak için çalışmazsak çabalamazsak kimse çaba harcamaz.

Soru: Türkiye'nin hakları hidrokarbon çalışmalarıyla ilgili soruda TC yaptığı açıklamada Kıbrıslı Türklerin haklarını yedirtmeyiz şeklinde açıklamalar var. Önümüzdeki dönemde Rum tarafındaki çalışmaların daha da ilerlediği günlerde çok ciddi bir tehlikeli sulara girmiş olacağız. Kıbrıslı Rumların merkezi hükümetin yetkilerin olması gerektiğine dair istemleri, Kıbrıs Türklerinin de kanatların çok daha güçlü olması yönünde bir istemleri vardı. Gevşek Federasyona karşı olmadığınızı söylediniz. Sadece Sayın Lute'a mı kalıyor yetkilerin neler olacağı? Siyasi eşitliğin ne olacağı konusunda da Sayın Lute'un gelişini mi bekleyeceksiniz? Yoksa liderler olarak daha önce görüşme yapmanız mümkün mü? Sayın Lute'un gelmesiyle müzakerelerin başlayıp başlayamayacağı belli olacak mı?

Cevap: Doğrudur Kıbrıs Türk tarafı benden önceki dönemlerde de kanatların daha güçlü olmasının doğru olacağını seslendirdi. Bu yanlış değil.

Çünkü bu devletin birliğini sağlayacak temel unsurlar. 2014'te Eroğlu-Anastasiadis'in imzaladığı mutabakat belgesinde var. İki taraftan kaynaklanan tek egemenlik gibi konuklar. Ama her konuyu merkezde toplamak yerine kanatlarda toplamanın daha akılcıl olacağı değerlendirildi. Sağlık, eğitim, ticaret, bayındırlık kanatlarda olacak ama merkezde de bir takım yetkiler olacak. Şimdi aniden böyle bir dönüş yapıldı.

Biz kendi geçmiş tavırlarımızla tutarlı olmak adına bu federasyonda da doğru olabileceğini değerlendirerek tavır koymadık ilk günden beri. Açık kapı bıraktık. Konuşuruz da. Sayın Lute'un gelmesi, sadece bu konuyu değil başka bir takım şeyleri de şekillendirerek. Karşılıklı kabul edilebilirlik belgelenecek belli bir zaman diliminden sonra buna da bakarız. Sayın Anastasiadis benimle buluşmasında Gevşek Federasyonu kastetmediğini söyledi. Dedi ki önerdiğim, desantralizasyon önerdim dedi.

Arasındaki farkın cidden ne olduğunu bilmiyorum. Belki bize onları da aktaracak. Somut olmak lazım.

Bu yetkilerden hangilerini vermek ister kanatlara bu konudan dolayı uzlaşmayacağımızı düşünmem ama geriye kalacak olan yetkililerde kararlar nasıl alınacak? Doğalgazla ilgili olarak TC ile ilgili olarak da değerlendirmemi yaptım.

Kıbrıslı Türklerin adına olanın ötesin de Türkiye'nin hak iddia ettiği bölgeler var. 4-5 parselde çakışıyor bunlar. Bazı tarafından 13 parselin en batı tarafında tc nin yetki alanıyla çatışan parseller olduğu söyleniyor.

Bizim adımıza da Türkiyre nin araştırma yapabilmesi söz konusu. Ben diyorum ki bu alanların gerginlik alanı hainde tutmak kimsenin yararına değil. Ben daha ileri giderek şunu söyleyeyim; İsrail gazı ile Kıbrıs gazını, belki ilerde Mısır gazını birleştirip göndermek herkesin kazançlı çıkacağı bir yatırımdır.

Kıbrıs'ta bir çözümle birlikte bu bölgede oluşacak zenginliği hem Kıbrıslılar kendi aralarında pay etmeyi bilebilmeli hem de satabilmeyi öğrenmeli. Türkiye'nin şuan altyapısı mevcut. O hattan da istifade edilmesi mümkün daha pratiktir daha ucuzdur. Çözüm olmadığı şartlarda bu mümkün değildir. Ama çözüm şartlarında bile bunu düşünemiyorsak burada ciddi bir sorun var demektir.

Soru: Hem sizin ve Kıbrıslı Rum liderin, hem de Kıbrıslı Rum lider ile Rum Dışişleri Bakanı'nın açıklamaları arasında farklar var. Siz ucu açık değilse, desantralizasyona açığım dediniz. Siz hangi yetkiler olmazsa olmazdır dersiniz? Garantiler konusunda ne düşünüyorsunuz?

Cevap: Arkadaşlar bakın biz geçmiş mutabakatlara bağlıyız. Geçmiş mutabakatlarımızdaki konusunda olur verdiğimiz noktadayız. Artık yetkilerin kurucu devlette olmasını ön görür mutabakat. Yetki kurucu devletlerde olacak.

Ben de diyorum ki sizin geliştirilmiş düşünceleriniz varsa somut olarak, gelin değerlendirelim. Ben bir takım yetkileri sıralamaya başlarsam kendi elimizle tartışma yaratırız.

Biz mutabakatlara bağlılığımızı devam ettireceğiz. Garantiler konuları da konuşulacak. Çok genel olarak şunu söyleyebilirim.

Biz bu topraklarda her iki toplumun da güvenlik içinde yaşamasını isteriz. Bir tarafın güvenliği diğer taraf için tehdit algısı yaratmamalı.

Crans Montana'da bunlar konuşuldu sonra süreç çöktü sonuca gidilemedi. Şimdi onların tartışmasını yapacak değilim ama bir süreç başlayacaksa ve bizi sonuca götürecekse elbette güvenlik boyutu da önemli parçalardan biri olacaktır.

Soru: Federal devlet fikrini benimsemeyen biri varsa bunu açıkça söylemesi gerektiği çağrısında bulundunuz. Kafanızda bir takvim şekli var mı? Süre olarak 6 ay mı bir yıl mı ne kadar bir süre ön görüyorsunuz?

Cevap: Uzun olmayan bir süreç olmalı. 50 yıldır müzakereler devam ediyor… Kimse bunun bir o kadar daha gitmesi taraftarı değil. Hidrokarbon gerginlikleri söz konusu. Bu sürenin çok da uzun olmayacağı aşikârdır.

Her iki toplum da yoruldu. Uluslarası toplum da Kıbrıs yüzünden yoruldu. Bütün bunlar gerçekler. Ben şimdi 3-5 ay demek istemem ama Sayın Lute iyi bir şekilde tarafımızdan aydınlatılmıştır. Eminim ki güney ile diyaloglarında da gündeme gelecektir. Genel Sekreter'in de tavrını biliyoruz. Günün sonunda makul olan bir sürede bu konunun netleşmesi ve sonuçlanması gerekecek. Belki haftalarla sınırlı demeyim ama yıllarla ilgili olmayacaktır. Bu sürecin aylarla sınırlı olabileceğini söyleyebilirim.

Soru: Aylar içinde dediğiniz süreç, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine denk gelir mi?

Cevap: O gelecek yıl değil bir sonraki yıl. 2020 Nisan ayında. 1 buçuk yıla yakın bir zaman dilimi var. Gündeme getirmek doğru değil kanaatindeyim. Bugün çok yapacak işimiz var Kıbrıs sorunu konusunda. Aylarla sınırlı bir süreçten bahsederken de temennim olumlu bir noktada sonuçlanması. Anastasiadis'ten beklentim, sanıyorum bütün konuşmam işaret etmekte. Federasyondan ne anlamamız gerek?

Bunu soruyorum. Federasyon kavramının ne içerdiğini anlatmaya çalıştım. Söylenenler sadece üniter bir devlette olabilir.

Ha yok yetkileri o kadar daraltalım, ortak karar alınmasın derseniz iki ayrı devletten bahsediyor olursunuz. Bu federasyon değil. Ne beklediğimiz belli. Mutabakatlara sadakat. BM'nin siyasi eşitlik kavramlarına uyum.

Soru: Bazı çevreler sizin Türkiye ile görüş ayrılığınız olduğunu ve hatta Dışişleri Bakanı ile de görüş ayrılığınız olduğuna dair iddialar ortaya atıyor. Akıncı'nın Türkiye ile görüş ayrılığı var mı? Hükümetin bacaklarıyla görüş ayrılığı var mı?

Cevap: Değerli arkadaşlar biz halktan aldığımız yetkiyle bir süreç yürütüyoruz. Zaman zaman görüyorum meclis görüşmecilik yetkisini Akıncı'dan alsın diye sesler çıkıyor bazı çevrelerden ama bizim müzakere tarihinde meclis kararıyla müzakere şekli yok.

Zaman zaman rahmetlik Denktaş taktik gereği yapardı. Benim o yönlerde bir çabam olmadı olmaz da. O yetki çerçevesinde biz bu süreci yürütürken, yine halka söylediğim bir şey var; bunu yaparken meclis, hükümet TC ile yakın istişare şart.

Bir konunun altını çizmekte fayda var. TC ve Yunanistan'ın desteği gereklidir. Çözüm olacaksa Türkiye ve Yunanistan'ın desteği olmayacağını düşünemem. Bu demek değildir ki her adım da ayni şeyi yapacaksınız?

Hayır… Süreçler içinde birbirinizi ikna edeceksiniz ki, bunlar oldu olacak da zaman zaman farklılıklar olabilir. Biz de adım attık TC'de de adım atma sinyali verdi Crans Montana'da ve arkası gelemdi sorun çözülemedi.

O süreçte iniş çıkış her zaman olabilir. Şu kadarını söylemek lazım TC de haklı olarak "Yapıyoruz, deniyoruz, olmuyor, ne yapalım" noktasına da geliyorlar. 2014 olmadı Crans Montana olmadı bu iş daha nere kadar gidecek soruları soruldu. Biz bu topraklarda yaşayan insanlar olarak bıkmadan usanmadan haklarımızı koruyarak; siyasi eşitlik ve özgürlük için de yaşayabilecekleri bir yapıyı kurma zorunluluğumuz herkesten fazladır.

En çok zararı biz Kıbrıslı Tğrkler görmekteyiz. Biz bu adada yaşayan insanlar olarak kendimiz sahip çıkmazsak kendi meselemize; bizim yerimize kimse geçemez. Bizim için çözüm üretemez. Türkiye ile çok açık bir diyaloğumuz var.

Anlaşabildiğimiz, farklı düşüncelerimiz olabilir . Ama bir noktada buluşulur. O da Kıbrıs Türk halkının güvenlik içinde yaşaması ve 74'ün bir daha yaşanmasına fırsat verilmemesi. TC ve bizim arzumuz. Hükümet 4 partiden oluşuyor.

Ortak bir paydaları olmadığına kendileri karar verdi. Kudret Bey Dışişleri Bakanı'dır. Yeri geldikçe fikrini söyleyecektir. Hükümetin ortak paydasını ilgilendiren konularsa Bakan olarak veya parti başkanı olarak seslendirebilir. Şunu söylemeliyim; bir çok konuda ortak paydanın olduğunu görüyorum. Artık kimse bu topraklarda siyasi eşitliğin sorgulanmasını ister. Herkesin kaygıları ortaktır. Bugün ana muhalefet bir açıklama yaptı. Belki hükümetle Cumhurbaşkanı'nın arasında bir nifak tohumu sokarım diye…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.