İÇ HABERLER
okuma süresi: 8 dak.

Siber: "Kurumlarımız var ama kurumsallaşma yok!"

Siber: "Kurumlarımız var ama kurumsallaşma yok!"

Eski Başbakan ve Eski Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber, "Kurumlarımız var ama kurumsallaşma yok, devlet denetim yapmakta yetersiz kalıyor" dedi.

Yayın Tarihi: 20/01/19 10:24
okuma süresi: 8 dak.
Siber: "Kurumlarımız var ama kurumsallaşma yok!"
A- A A+
Eski Başbakan ve Eski Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber, Kıbrıs TV'de katıldığı "Ayrıntı" Programında gazeteci Emin Akkor'un ülke gündemi ile ilgili sorularını yanıtladı.

Son günlerde yaşanan sel felaketleri ve halkın öfke duyduğu daha birçok sorunla ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine Dr. Sibel Siber, tüm yaşananların bugüne kadar kurumsal yapıyı oluşturamamış olmamızdan kaynaklandığını söyledi.

"Kurumlarımız var ama Kurumsallaşma yok!" diyen Siber, devletin denetim yapmakta yetersiz kaldığını söyledi. Siber: "Denetim, devletin en önemli görevidir ve maalesef bunu gerektiği gibi yerine getiremiyor. Her geçen gün yüzleştiğimiz olumsuzluklar, bizi kedere boğan olayların esas nedeni budur. Devlet otoritesinin 3 önemli bacağı olan yasa yapma, yasayı uygulama ve denetlemenin tam olmadığı durumlarda, kim iktidara gelirse gelsin başarılı bir yönetimden söz edilemez. Bu konulardaki devlet zaafiyeti; popülizm, siyasi rant, nepotizm, eş dost, partili ricasını yerine getirmekten kaynaklanıyor. Bunun önüne geçmek için irade ve kararlılık önemlidir" dedi.
İktidarın muhalefeti, muhalefetin iktidarı suçlaması ile bir yere varılamayacağını, aksine bunların halkımızda mevcut güvensizliği derinleştireceğini belirten Siber, "Devlet birey arasındaki güvensizlik çok tehlikelidir. Devlet yetkililerinin söylediklerine güvenmemek, samimiyetsiz bulmak, saygı duymamak aidiyeti zedeler" dedi.

Siber: "Muhalefette iken eleştirdiklerinizi, iktidara gelince 'daha önce de yapıldıydı' diyerek haklı çıkarmaya çalışmak, ya da daha önceki yanlışların arkasına sığınmak, yapının devamına hizmet eder. Bozuk yapı ile mücadele etme çabası yerine, kendinizi haklı çıkarma çabasında olursanız, bu davranış popülizmden öteye gitmez ve kimseye faydası yoktur. Arkasına sığındığınız popülizm getirdiği gibi götürür de." dedi
Yasa hazırlamanın ciddiyet istediğini ifade eden Siber, bir yasa tasarısı sunmadan önce enine boyuna tartışılması, gerekli görüşlerin alınması gerektiğini söyledi. Yasa yapmaktaki amaç; kişiye, zümreye çıkarlar sağlamak değil, toplumun hak ve menfaaatlerini gözetmek olmalı. Yasa hazırlarken Popülizm değil, Anayasa rehber olmalı." dedi. Anayasa ve yürürlükteki mevzuata uygun yasa yapma konusunda uzmanlardan oluşan bir Hukuk Komisyonu oluşturulması için Meclis'e geçen dönem öneri yaptığını hatırlatarak, tüm partilerce olumlu karşılanmasına rağmen bugüne kadar bir adım atılmamasını da eleştirdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığı konusundaki bir soruya , henüz erken olduğunu ve halkın gündemimde Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığını söyledi. Siber, Cumhurbaşkanı'nın kim olacağından ziyade nasıl bir Cumhurbaşkanlığı görevi yürüteceğinin daha önemli olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı'nın; iç sorunlara daha çok eğilen, daha çok üreten, daha aktif, Anayasal görev ve yetkilerini kullanan bir Cumhurbaşkanı olması gerektiğini belirtti. Siber; Cumhurbaşkanlığı görevinin Kıbrıs müzakereleri ile özdeşleştiğini ama bununla sınırlı olmadığını, Anayasal görev ve yetkilerinin çok daha fazla olduğunu söyledi.

"Cumhurbaşkanlığının görevi, Kıbrıs Müzakereleri ile sınırlanmamalı." diyen Siber, Müzakerelerin konunun uzmanlarından oluşacak bir ekiple yönetilebileceğini, bunun yanında halkımızın refahını ve mutluluğunu sağlayacak, projeler üreten bir görev üstlenilmesi gerektiğini söyledi. Ülke sorunlarına ve hükümet icraatlarına uzaktan bakıp, eleştiren bir yapıdan ziyade, sorunlarının bir ucundan tutarak sorumluluk alan, hükümet, parlamento ile diyalog içinde bir Cumhurbaşkanlığına ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili olarak ise, federasyonun bir ortaklık olduğunu, ortak olmak istemeyen tarafla zorla ortak olunamayacağının altını çizdi.

Siber: "Şimdi beklenen uluslararası baskı ile bir federasyon anlaşması ise bunun yürümeyeceğini gayet net söyleyebilirm. Baskıyla kurulan fonksiyonel bir federasyon olan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ne kadar sürdüğü hafızalardadır. Federasyonlarda birinci şart, tarafların birbirini eşit görmesi, azınlık çoğunluk söyleminin olmaması, ortak değerlerin olması, kurulacak ortaklıktan birlikte fayda sağlayacaklarına inanılması. Bu değerleri içselleştirmiş, olgun toplumların kurduğu federasyonların başarılı olduğunu biliyoruz.

Şimdi bir de bizdeki duruma bakalım, 1968'de başlayan müzakerelerde Makarios; "%18 nüfusa sahip toplum bize hükmedemez" diyordu. Şimdi, ondan tam yarım asır sonra Rum Lider Anastasiadis; "%20 nüfusa sahip toplum bize hükmedemez" demektedir. Avrupa Birliği içinde Rum tarafının nüfusunun Almanya'nın ve birlikteki birçok Avrupa ülkesinin nüfusunun yanında ne kadar az olduğu ortada iken hak ve yetkilerinin, kararlara katılımının eşit olduğunu görmekteyiz.

Rum Yönetimi, bizimle ortak olma müzakeresi yaptığını iddia ederken, bir taraftan da ekonomik gelişmemizi engellemek için elinden geleni ardına koymuyor. Turistlere havalimanında çıkarılan engeller, güven artırıcı önlemlerde ayak sürmeler, uluslararası temasları engellemek için baskılar, gönderilen protestolar... Bu durumda somut gerçekler ışığında sorulması gereken soru şu: Gerçekten ortak mı olmak istiyorlar? Yoksa güçsüz bırakıp üniter devlet içinde azınlık haklarına razı etme çabası mıdır bu?

Somut gerçekler bunlardır. O nedenle, BM Genel Sekreteri'nin son raporunda da değindiği gibi yeni fikirleri kendi aramızda konuşma ve değerlendirme zamanı gelmiştir. Federasyonu istemeyen tarafın Rum tarafı olduğu ilk defa kendi liderliği ağzından, dolaylı da olsa bu kadar açık ifade edilmiştir. Bu durumda yapılması gereken, bunu iyi bir şekilde BM'ye anlatmak ve izolasyon ve ambargoların kaldırılmasını daha güçlü bir şekilde talep etmek. Yoksa bu yapının devamı, yani 'Görüşmelere yine kaldığımız yerden başlayalım da belki bu defa süreç duvara toslamaz' hayali bizi çıkmaz sokakta tutmaya devam eder. Statükoya hizmet eder. Bu yolun sonunda, duvara toslamayacağımız yeni fikirleri masaya yatırmanın zamanı çoktan geldi. Burada esas görev Meclis'e düşmektedir. Parlamenter sistem ile yönetildiğimize göre Meclis'in büyük sorumluluğu vardır.

Birleşmiş Milletler Parametrelerinin dışına çıkmanın mümkün olup olmayacağı sorusuna ise verdiği yanıtta Siber; süreçlerin BM gözetiminde yaşandığını, BM'nin tüm olup bitenlere şahit olduğunu ama objektif davranmadığını söyledi. BM'nin bir taraf ile devlet düzeyinde ilişki kurarken, Kıbrıslı Türklerle toplum düzeyinde ilişki kurmaktan bile kaçındığını söyledi. Son olarak Sayın Lute'un Kıbrıs'a yapacağı ziyeretle ilgili BM tarafından yapılan resmi açıklamada, Sayın Lute'un Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Kıbrıs Türk Toplumu lideri ile görüşeceği ifadesi yer aldı. Halbuki özellikle Kıbrıs müzakereleri söz konusu olduğunda 'iki lider' tanımlaması yapılması gerekirdi."

Siber; BM'nin, iki toplumlu bir çözümden bahsedereken demokratik yolla seçilmiş bir parlamentonun başkanı ile görüşmekten kaçınmasını da eleştirdi. "Olası bir çözümü onaylayacak olan bu parlamentodur. Hal böyle iken Rum tarafı rahatsız olmasın diye en ufak bir temastan, görüşmeden kaçınılması, BM'nin objektifliğini tartışılır duruma getirmektedir. Bir devlet tanınsın veya tanınmasın demokrasi yoluyla seçtiği temsilcilerinin oluşturduğu parlamentoya saygı duyulur." dedi.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.