İÇ HABERLER
okuma süresi: 13 dak.

Gaziveren Muhtarı Akın: "10 yılda yağmayan yağmur, üç ayda yağdı"

Gaziveren Muhtarı Akın: “10 yılda yağmayan yağmur, üç ayda yağdı”

Gaziveren Muhtarı Hasan Akın, "İngiliz Dönemi veya Rum Döneminde su hesaplanarak kullanılırdı. Biz hiç hesap kitap yapmadık... Bahçeleri bile hesapsız, kitapsız suladık" dedi.

Yayın Tarihi: 21/01/19 07:30
okuma süresi: 13 dak.
Gaziveren Muhtarı Akın: “10 yılda yağmayan yağmur, üç ayda yağdı”
A- A A+

Yeraltı suyunun ilk tuzlanmaya başladığı köylerimizden Gaziveren'in muhtarı Hasan Akın, 10 yılda yağmayan yağmurun üç ayda yağdığını söyledi.

Kıbrıs Postası'na konuşan Akın, "yağışların tuzlanmayı hepten ortadan kaldırması imkansız ama örneğin 10 bin ppm olarak ölçülen bir kuyudaki tuzluluk oranını, en az yarıya indirebilir" dedi.

Akın, "1974 sonrasında Gazimağusa ve köylerine bölgemizden su çekilmeye başlandı. Ve bunun hiç hesabı yapılmadı... Oysa İngiliz Dönemi veya Rum Dönemi dediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti yıllarında, su hesaplanarak kullanılırdı. Biz hiç hesap kitap yapmadık... Bahçeleri bile hesapsız, kitapsız suladık..." dedi. Akın şunları dile getirdi:

"... Bir de bizim köyle Yayla köyü sahillerinde denize yakın bölgelerden ve sahilden çok ciddi çakıl, kum alındı... Bölgeye çakıl fabrikaları kuruldu... Yine hiç hesap yapılmadı. Hiç kimse ölçüm yapmadı veya yaptıysa bile umursamadı. Tehlikeyi göremedi. Denizin aynasını patlattık... Denizle kara arasında gonno türü toprak vardı, çakıl o gonno toprağın altındaydı... Gonno toprak denizle karadaki suyun birbirine karışmasını önlüyordu. Bir çeşit aynaydı ve biz o toprağı kaldırdık, altındaki çakılı aldık. Deniz suyu, gonno toprak yani denizin aynası kaldırıldığı anda, ki biz ona aynayı patlatmak diyoruz; tatlı suyu itti... Tatlı suya fazlasıyla karıştı. Zaten tatlı suyu çok yüksek oranda çekip Lefkoşa'ya, Mağusa'ya gönderiyorduk, yerine tuzlu su geliverdi."

"Bu sene her şey su açısından çok güzel olacak. Yağmur, bahçelere son derece güzel su verdi. Dereler geldi. Tutamadık, bu büyük bir ayıp ve kayıp... Ama tuzlu bölgelerde ciddi rahatlama var" diyen Akın,

şöyle devam etti:

"...Derelerde hemen her köyün kendi bendi vardı. Bentleri yıktılar... Dere geldiğinde, bu bentlerden su arklara verilirdi. Ne bent kaldı ne ark... Düşünün, İngiliz zamanında (Sömürge Yönetimi) ve Kıbrıs Cumhuriyeti zamanında bu bentler ve arklar sapasağlamdı... Su geldiğinde, bentlerden arklara verilir, köylerdeki bahçeler suvarılırdı... Arkların eseri bile kalmadı. Bentlerin eseri bile kalmadı..."

HASAN AKIN KİMDİR?

Soru: Hasan Akın kimdir?

Cevap: 1966 yılında Lefkoşa'da doğdum. Ama doğma büyüme Gaziveren'liyim... Babam Raşit Akın'ı herkes Raşit usta olarak bilir... Aslen Aynikoalı'dır ama 18 yaşına kadar Lefkoşa'da, daha sonra Gaziveren'de yaşadı... Ve Gaziveren'de vefat etti... Annem Emine Akın doğma büyüm Gaziverenlidir... İlkokulu köyümde okudum. Lefke Gazi lisesi orta bölümünü bitirdim. Sonra Lefke'de, Cengiz Topel Endüstri Meslek Lisesi tesfiye bölümünden mezun oldum...

YER ALTI SUYU UZMANI BİR BABANIN OĞLU

Soru: Babanız, kuyu, su kuyusu uzmanı sayılırdı. "Tirbüncüydü"... Siz de senelerce birlikte çalıştınız.

Cevap: Doğrudur. Çocuk yaşta babamla çalıştım. Sen de bizimle çıraklık yapmıştın... Hiç unutmam, vinçli araç durmadan atlamış ve kulübün önünde ciddi yaralanmıştın... Babam hem dondajcı hem de tirbüncüydü... Su motorlarına tirbün takar, söker, tamir ederdi. Bölgede tekti. Sadece bana değil, Rum – Türk herkese bu işi o öğretti. 1974 öncesi Rumlara da çalışırdı. Onların kuyularındaki tirbünleri babam söker, takardı. Daha sonra adı Akın tirbün fabrikası olan fabrikaya 1974 öncesi iş yapardı...

"SUYU HİÇ HESAPSIZ KULLANDIK"

Soru: Yer altı sularını en iyi bilenlerden birisiniz... Bölgede su nasıl azaldı?

Cevap: 1974 öncesinde ve sonrasında, bölgemizden yüksek su çekimi yapıldı. 1974 sonrası Lefkoşa'ya bizim bölgeden takviye su çekilirdi. 1974 sonrasında Gazimağusa ve köylerine de çekilmeye başlandı. Ve bunun hiç hesabı yapılmadı... Oysa İngiliz Dönemi veya Rum Dönemi dediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti yıllarında, su hesaplanarak kullanılırdı. Biz hiç hesap kitap yapmadık... Bahçeleri bile hesapsız, kitapsız suladık...

"DENİZİN AYNASINI PATLATTIK"

Soru: Bölgeden yüksek su çekimi miydi sadece sorun?

Cevap: Oraya geliyordum... Bir de bizim köyle Yayla köyü sahillerinde denize yakın bölgelerden ve sahilden çok ciddi çakıl, kum alındı... Bölgeye çakıl fabrikaları kuruldu... Yine hiç hesap yapılmadı. Hiç kimse ölçüm yapmadı veya yaptıysa bile umursamadı. Tehlikeyi göremedi. Denizin aynasını patlattık...

"GONNO TOPRAK DENİZLE KARADAKİ SUYUN BİRBİRİNE KARIŞMASINI ÖNLÜYORDU"

Soru: Denizin aynası nedir?

Cevap: Denizle kara arasında gonno türü toprak vardı, çakıl o gonno toprağın altındaydı... Gonno toprak denizle karadaki suyun birbirine karışmasını önlüyordu. Bir çeşit aynaydı ve biz o toprağı kaldırdık, altındaki çakılı aldık. Deniz suyu, gonno toprak yani denizin aynası kaldırıldığı anda, ki biz ona aynayı patlatmak diyoruz; tatlı suyu itti... Tatlı suya fazlasıyla karıştı. Zaten tatlı suyu çok yüksek oranda çekip Lefkoşa'ya, Mağusa'ya gönderiyorduk, yerine tuzlu su geliverdi.

"TÜM BÖLGE SUYU TUZLANDI"

Soru: Daha çok ayni bölge mi tuzlandı?

Cevap: Güzelyurt'tan itibaren, Yayla, Güneşköy, Aydınköy, Gaziveren çizgisini alın, yol altındaki tüm su tuzlandı. Yani Güzalyurt'tan Yeşilyurt köyüne giden ana yolu düşünün; Kuzey'inde tatlı su kalmadı. Tabii bir çok bölgede Güney'indeki sular da tuzlandı.

"TUZLU SU NARENCİYE KALİTESİNİ DÜŞÜRDÜ"

Soru: Damla sulama... Su tasarrufu...

Cevap: Geç kalındı... Salma sulamayla bahçelere su da verdik, tabii ki bu da tatlı suyun tükenmesinde etkendi. Ne oldu sonra, kendi suyu olan, kendi su motoru olan bile su satın almak zorunda kaldı... Arabaya benzin koyar gibi; kendi bahçemizi sulamak için su satın aldık... Ve bu bizi haliyle sıkıntıya soktu. Tuzlu suyun bahçelere verdiği zirai açıdan zararı da unutmamak lazım; kalite düştü tabii ki.

"BU SENE HER ŞEY SU AÇISINDAN ÇOK GÜZEL OLACAK"

Soru: Peki bu seneki yağış?

Cevap: Bu sene her şey su açısından çok güzel olacak. Yağmur, bahçelere son derece güzel su verdi. Dereler geldi. Tutamadık, bu büyük bir ayıp ve kayıp... Ama tuzlu bölgelerde ciddi rahatlama var. Ben buna inanıyorum. Bir kaç ay sonra ölçüm yaptığımız zaman kesin sonucu göreceğiz ama yağışların tuzlanmayı hepten ortadan kaldırması imkansız olsa da örneğin 10 bin ppm olarak ölçülen bir kuyudaki tuzluluk oranını, en az yarıya indirebilir... Tuzlu bölgeler biraz tatlılaşacak diyebiliriz. Kuyulara çok güzel faydası oldu. 11 bin hatta 12 bin ppm tuzluluk ölçülen kuyularımız var. Bunlarda tuzluluk yarı yarıya azalabilir. 4 bin ppm olan bölgelerde hepten de gidebilir. Ben inanıyorum ki gidecek. Dere yataklarına çok yakın olan kuyulardan tatlı su içilebilecek gibime geliyor. En azından dere yataklarına yakın kuyular daha çok tatlılaşacak.

"YANİ O ZAMAN YÖNETENLERİN AKLI KESERDİ, SONRA MI AKILSIZ OLDUK, BİLEMEM"

Soru: Dereler boşa denize aktı... Ben çok iyi hatırlıyorum, Gaziveren'de dere suyu bahçelere veriliyordu...

Cevap: Derelerde hemen her köyün kendi bendi vardı. Bentleri yıktılar... Gaziveren deresinde mesela Prastyo (Aydınköy) bendi ayrıydı. Prastuo bendi, Gaziveren bendi diye ayrılırdı. Dere geldiğinde, bu bentlerden su arklara verilirdi. Ne bent kaldı ne ark... Düşünün, İngiliz zamanında (Sömürge Yönetimi) ve Kıbrıs Cumhuriyeti zamanında bu bentler ve arklar sapasağlamdı. Muhtarlar, destebanlar bakarak olurdu. Temizlenirdi. Su geldiğinde, bentlerden arklara verilir, köylerdeki bahçeler suvarılırdı... Yani o zaman yönetenlerin aklı keserdi, sonra mı akılsız olduk, bilemem...Arklar, bizim köyün deresinden taaa Yayla'ya kadar bağlıydı. Birbirine bağlıydı. Dere gelir ve o arklardan suyu Yayla'ya kadar giderdi. Arkların eseri bile kalmadı. Bentlerin eseri bile kalmadı. Bizim deredeki Aydınköy bendi da, kendi bendimiz da yıkıldı. Yerleri bie belli değil... Dereler darmadağın... Hepsi gitti...

"HER SENE YAPMASAK DA, EN AZ İKİ SENEDE BİR SU YOLLARI, DERELER, TEMİZLENMELİ"

Soru: 1980'de Derivasyon Projesi yapıldı... İşe yaramadı mı?

Cevap: Yeterli su akışı olmadı. Rum tarafında çok iyi barajlar yapıldı ve çok fazla yağış olduğunda, bu barajlar açılıp, bize su geçişi oldu... Ama yine de biz derelerimizi bakımlı tutmalıydık. Derivasyon da bakımsız kaldı. Ağaç bitti bazı noktalarda. Toprak olan yerler tıkandı. Agagia (Akasya) ağaçları bitti derivasyonun içinde. Her sene yapmasak da, en az iki senede bir su yolları, dereler, temizlenmeli. Bakımı yapılmalıydı. Dere ilk geldiğinde, şololu dediğimiz topraklı, ağaç köklü bir akıntı gelir ve bu akıntı, eğer önünde engel varsa tıkanmalara, taşmalara sebep olur. Temizlenmesi şarttır. Dereler, su yolları, derivasyon pırıl pırıl olmalı, hiç engel olmamalı.

"MAŞAALLAH BU SENE 3 AYDA 10 YILDIR YAĞMAYAN YAĞMUR YAĞDI"

Soru: Dereler eskisi gibi gelmeyince, bakımdan vaz mı geçtik?

Cevap: Derelerin bakımından hiç vazgeçmememiz lazımdı. Kuraklık vardı diye yattık üstüne, bakım yapmadık. Maşaallah bu sene 3 ayda 10 yıldır yağmayan yağmur yağdı. Bizim köy en az yağmur alan yerlerdendir belki ama bölgeye ve tabii ki ülkeye çok yağmur yağdı. Gaziveren, Taşpınar, Yeşilyurt üçgeni en az yağmur alan bölge olmasına rağmen, yine de derler geldiği için, örneğin Taşpınar çok keyiflendi. Taşpınar'da kuyuların tümü kurumak üzereydi. Şu anda bir kuyudan kendi kendine su çıkar... Taşpınar'da tarihi sıra kuyular var, bu sene doldu. Bu kuyulardan kaynaklanan pınarlar eskiden dört ay akardı. Yazda arpa, buğday, hatta patates tarlalarını sularlardı. İnşallah bu sene de öyle olacak.

"NARENCİYE İŞİMİZ PERİŞAN"

Soru: Peki narenciye?

Cevap: Narenciye işimiz perişan... Geçen sene tonu bin 300 TL kadardı. Bu sene bin TL tonunu alan yok. Hükümetler hata yaptı... Tüccar şımartıldı. Daha çok tüccar gelmesi lazım. Rekabetin artması lazım. Cypfruvex daha aktif olmalı. Daha çok Pazar bulmalıyız. Alıcı tekelleşti gibi... Biri gelir narenciye alacak; örnein tonuna bin 300 TL verecek, tekelleşen tüccar "ben sana bin 300 TL tonunu kutuda paketlenmiş veririm"der... Tekel ya... Döner narenciyeciden 900 TL tonunu ucuza alır... Devlet da üstüne teşvik verir... İhracat teşviğinden kazanır; 900 TL'ye aldığı için de kazanır...

"SİYASİLER, SİYASET CYPFRUVEX'İ YEDİ"

Soru: Cyprfruvex bir zamanlar kartaldı?

Cevap: Cypfruvex, çocukluğumuzun, gençliğimizin en önemli değeridir... Siyasiler, siyaset Cypfruvex'i yedi... UBP'lisi de, CTP'lisi de, TKP'lisi de, DP'lisi de, TKP'lisi, TDP'lisi de hepsi beraber Cypfruvex'i çiftlikleri yaptılar ve bugünkü duruma düşürdüler... Cypfruvex kartalsaydı, şimdi serçecik bile değil...

TOKİ usulü!

Soru: Suyu, narenciyeyi konuştuk, köyü unuttuk... Sorunlarınız?

Cevap: Kırsal kesim meselesini halletmemiz lazım... İçişleri Bakanlığı ile de konuştuk. Herkese arsa verilmesi yerine, TOKİ usulü apartman yapmamız lazım. Neden? Bir kere, herkese arsa verirseniz, o arsaya 200 bin TL'ye ev yapsa da, alt yapısını götüremeyeceğiz... Herkes arsasını satacak. Arsa modelinden vazgeçilsin. Apartman yapalım. Arsalar, toprağımız gitmesin, onları ekelim... Apartmana, elektriktir, asfalttır, sudur daha kolay götürürüz. TOKİ modeli çözümdür. Ve bunu köyümüze de istiyoruz. Arsa verirseniz, yapamayacaklar ve satacaklar. Yapmak isteyen de yapamayacak...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.