İÇ HABERLER
okuma süresi: 17 dak.

Kıbrıs için Plan C zamanı: Çok bölgeli, çok partili, doğrudan demokrasili, geçiş dönemli İsviçre modeli!

Kıbrıs için Plan C zamanı: Çok bölgeli, çok partili, doğrudan demokrasili, geçiş dönemli İsviçre modeli!

Temmuz 2017'de Crans Montana'da sonuçsuz kalan Kıbrıs zirvesinin ardından taraflar müzakerelere yeniden başlamak için BM nezdindeki girişimlerini sürdürürken, son dönemlerde yükselen "Plan A (federasyon) olmadı, Plan B'ye (iki devletli çözüm ya da konfederasyon) geçelim" şeklindeki tartışmaların ardından, şimdi de Plan C gündemde.

Yayın Tarihi: 19/02/19 08:11
okuma süresi: 17 dak.
Kıbrıs için Plan C zamanı: Çok bölgeli, çok partili, doğrudan demokrasili, geçiş dönemli İsviçre modeli!
A- A A+
Kıbrıs Postası - Ulaş Barış

Plan C, kendine has bir plandan daha fazla, Plan A'ya ulaşmak için geçiş dönemi öngören bir metodoloji ortaya koyuyor. Buna göre, hemen uygulanmaya başlanacak olan bir federasyon yerine kademe kademe uygulanacak olan 8-10 yıllık bir geçiş dönemi öngörülüyor. Yine bildik ezberden öte, en az iki referandum öngören fikre göre bir diğer dikkat çeken unsuru ise iki bölgeliliğin daha geniş konsepte yayılarak desentralizasyon prensibi üzerinden bir 'çok bölgelilik' amaçlanıyor. Bu noktada, toplam 26 kantondan oluşan İsviçre gibi adanın çözüm planının onaylanmasının ardından 6 ile 12 arası bölgeye ayrılması ve alttan üste bir yönetim prensibiyle hareket edilmesi fikirler dizisinin temelini oluşturuyor.

Kıbrıslı Türk akademisyen, Kıbrıs sorunu konusundaki çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Ahmet Sözen ve Kıbrıs Cumhuriyeti eski diplomatlarından Leonidas Pantelidies'in 1 yıllık bir çabası sonucu hazırlanan fikirler dizisine göre, Kıbrıs sorununun çözümünde İsviçre modeli bir uygulama öngörülüyor.

Kathemerini Gazetesinden Adreas Paraskos'a konuşan ikili, söz konusu fikrin Plan A'ya, yani iki toplumun geniş kesimlerinin kabul ettiği federasyona ulaşmak için çok etkin bir yol olduğunu belirtirken, bunun olası 'işlevsellik' sorunlarını da minimize edeceğini ifade etti.

Kıbrıs sorununda sürdürlen müzakerelerin ''her şeyde anlaşılmadan hiçbir şeyde anlaşmış sayılmayız' prensibi ile yürütülmesinin durumu bugünkü çıkmazlara getirdiğini dillendiren fikrin hazırlayıcılarından Prof. Dr. Ahmet Sözen, çözüm olsa bile 'big bang' şeklinde, federasyonun uygulanmaya başlamanmasının beraberinde bazı tehlikeleri de barındırdığını anlatarak, bunun 8-10 yıla varan bir geçiş dönemli ile olması gerektiğini belirtti. Sözen, bu geçişin, desentralize yönetim biçimi üzerinden federasyonun işlevsel olması açısından hayati olacağını da kaydetti.

Kıbrıs adasının bölünmüş durumunun toplumlararası işbirliğinin gelişmediğini böyle bir kültür oluşmadığını anlatan Sözen, bu modelin amacının bu işbirliğini oluşturmak, ortak bir federalist anlayışın kademeli olarak toplumlar tarafından özümsenmesi olduğunu belirtti.

Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ABD, Rusya, İsviçre ve İsveç Büyükleçiliği gibi önemli yerlerinde görev yapmış, felsefe doktorasına sahip olan Leonidas Pantelides de, Kıbrıs'ta varılacak anlaşma sonrası, bir değil, iki referandumlu bir geçiş dönemi öngördüklerini anlattı. Pantelides, 'sui generis', hiç denenmemiş bir çözüm yerine, daha önce denenmiş ve başarılı da olmuş bir federasyon modelini öngördüklerini anlatarak, bu noktada İsviçre'de uygulanan modelin oldukça işlevsel olduğunu kaydetti.

Çözüm modeli olarak iki referandum yapılmasını öngören sistemde, bunlardan birincisinin çözüm anlaşmasını onaylamak için yapılacağını ve bunun ardından da Federal Anayasayı yapacak bir kurucu meclis oluşturulacağını söyleyen Pantelides, bunun sağlanmasının ardından, 6 ile 12 arası kanton (ilçe) oluşturulacağını söyledi. Bunların kendi öz yönetimleri olacağı ve çevre-planlama konularında yetkili olacağını söyleyen Pantelides, her toplumun çok partili temsiliyetle Federal Hükümete temsilci göndererek temsiliyet sağlayacağını da sözlerine ekledi. Bunun yanı sıra, sorun çözme mekanizması olarak da İsviçre'de uygulanan doğrudan demokrasinin en büyük örneği olan referandum mekanizmasının da sistemde öngörüldüğü anlatan Pantelides, savunma konularının ise yerel kuvvetler tarafından üstlenileceğini belirtti.

İşte Sözen ve Pantelides'in Kathemerini'ye verdikleri röportaj:

PLAN C'NİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ NEDİR?

Ahmet Sözen: İki toplumlu, İki Bölgeli bir federasyon kurma anlamına gelen Plan A, 1977-1979 Doruk Anlaşmalarından beri 'bütünlüklü çözüm' anlayışı üzerinden 'her şeyde anlaşılmadan hiçbir şeyde anlaşmış sayılmayız' prensibi üzerinde yürütüldü. Birinci günden bir 'federasyonun' denenmesi anlamına gelen bu method, bugüne kadar herhangi bir çıkış yolu üretemedi. Bu yüzden de adanın her iki tarafında Plan B'nin konuşulmasına yol açtı. Çeşitli kesimler Plan B konusunda çeşitli görüşler ortaya koyuyor ama bunların tümü federasyon dışında bir çözüme refere eder. Halbuki, adanın her iki tarafında yapılan tüm anketler, her iki toplumun da büyük oranda kabul edebileceği yolun 2 bölgeli 2 toplumlu bir federasyondan geçtiğini ispat eder. Bizim ortaya koyduğumuz Plan C ise, Plan A'daki formüle ulaşmak için değişik bir metodoloji öne sürmektedir.

BU PLANIN UYGULANABİLİRLİĞİ KONUSUNDA UMUDUNUZ NEDİR? BUNUN ŞU ANDA LİDERLER ARASINDA SÜRDÜRÜLEN 'GÖRÜŞME SÜRECİ' İLE İLGİLİ BAĞLANTISI NEDİR? VE GUTERRES KRİTERLERİ İLE DE TABİİ?

Ahmet Sözen: Bizim buradaki amacımız orijinal fikirleri toplumlarda tartıştırmaktır. Maalesef şu sıralar adanın her iki tarafında da yapılan tartışmalar dar alanda Plan A ve B üzerinden yapılmaktadır. Liderler arasındaki görüşmeler Crans Montana'dan sonra durmuş durumdadır. Bu mantıktan yola çıkarsak, yeni fikirlere ihtiyacımız vardır. BM Genel Sekreteri bu hususu raporunda da vurgulamıştır. Bu minvalde, bu yeni fikrin toplumlararası görüşmelerin yeniden başlamasına katkıda bulunmasını umut ediyoruz. Bu açıdan, bizim ortaya koyduğumuz bu görüşün, müzakerelerin geleceğine olumlu katkıda bulunacağına inancımız tamdır. Dahası, bu planın, Guterres Kriterlerinin altının doldurulmasına yarar sağlayacağına inanıyoruz. Çünkü o paket, biliyorsunuz bir 'iskelet' şeklindedir ve altının anlamlı şeylerle doldurulmasına ihtiyaç vardır.

PEKİ, SİZİN BU ÖNERİNİZ, DİĞER ÖNERİLERDEN NASIL FARKLIDIR?

Leonidas Pantelides: Temel olarak iki şekilde. Birincisi, biz nevi-şahsına münhasır (Sui Generis), daha önce hiç bir yerde denenmemiş bir model yerine, doğruluğu ve devamlılığı kanıtlanmış bir model olan İsviçre Modeli üzerinde düşünüyoruz. Bu, o modeli buraya kopyala ve uyguladan çok, bu modelde başarıya ulaşmış prensipleri bizim modelimize adapte etmektir.

İkincisi ise Ahmet'in de dediği gibi, bir gecede geçilecek bir transformasyon sürecinden çok bir geçişi öngörüyoruz. Mesela biz iki seçim süreçli, aşağıdan yukarıya bir entegrasyonu öngören bir yol haritası öneriyoruz ki bu yaşanacak olan değişikliklerle paralel yürüyebilsin. Bu süreç tahminimizce 8-10 yıl sürecek bir periyotta olacak. Bunun sonunda, federal yapıların entegrasyonu ilk adım yerine son adım olacak. Bu bağlamda, bu sürecin ilk döngüsü, planın ortaya çıkıp toplumlar tarafından referandumda onaylanması ve ardından da Kurucu Meclis seçimi olacaktır.

BU DURUMDA BİRDEN FAZLA REFERANDUM MU ÖNERİYORSUNUZ?

Leonidas Pantelides: Evet, aslında iki tane öneriyoruz. Bunların birincisi varılacak anlaşmayı kabul etmek içindir. Bunun ardından da Kurucu Meclis seçimleri yapılacak. İkincisi de bu meclis tarafından yapılacak olan Anayasanın kendisinin onaylanması için. Bunun ardından da federal organlar için bölgesel seçimler yapılacak.

YANİ, BU ÖNERİ EĞER HAYATA GEÇERSE, BUNA KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN 3 KISIMLI BİR SÜREÇ DİYEBİLİR MİYİZ?

Leonidas Pantelides: Çok bölgeli federasyon, iki toplumdan çok partilili temsiliyet ve doğrudan demokrasi diyebiliriz.

BU ÇÖZÜM MODELİNDE UZATILMIŞ BİR GEÇİŞ DÖNEMİ ÖNERİYORSUNUZ. BU METODOLOJİNİN ARDINDA YATAN DÜŞÜNCE NEDİR?

Ahmet Sözen: Maalesef iki toplum yıllardır gerekli olan işbirliklerini hayata geçirememiştir. Bu kültür gelişmemiştir. Halbuki bu tecrübe ve kültür federasyonun uygulanması için yumuşak bir geçiş dönemidir. Adanın uzun yıllardır süren bu bölünmüş hali, iki toplumun işbirliği yapmasına engel olmuştur. İşte bizim önerimiz bu işbirliğinin oluşması için hem zamana hem de gerekli tecrübenin edinilmesine imkan tanımaktadır. Ayrıca bizim önerdiğimiz model, Plan A'nın yani, federasyonun işlevsellik nedeniyle çökme gibi tehlikelerini de ortadan kaldırmaktadır. Bu geçiş dönemi, iki toplumun ihtiyacı olan ve federasyonun yaşamasını sağlayacak hususların oluşturumlasını sağlayacak bir şeydir.

BU MODELİN, ÇÖZÜM İÇİN ŞU AN SÜRDÜRÜLEN MODELDEN DAHA ÇOK ŞANSI OLDUĞUNU NASIL DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Ahmet Sözen: Bizim önerdiğimiz model, içinde bir çok tehlikeyi de barındıran bir 'big bang' federasyon başlangıcı aksine, iki toplumun federalist bir anlayışla, güç paylaşımı temelinde, adım adım, kademeli bir hazılık dönemi ile buna gitmesini önermektedir. Burada toplumların sağlıklı bir şekilde işbirliği yapmaları, bir kültürün oluşması öngörülmektedir. Bu tam olarak topluma yansıtılmadı ama, aslında Plan B denilen şey, Plan A'da refere edilen, adanın en büyük nüfusa sahip toplumlarının kendi fikirlerini kendi yollarını çizerek bir ortaklık kurulması amaçlar. Tabii bu, adanın her iki yanındaki milliyetçiler (ayrılıkçılar) tarafından garip bir şekilde desteklendi ancak iki tarafın da gayesi tamamen farklıydı, farklı yorumlandı. Bunlar dışında, adanın birleşmesi ülküsüne bağlı kalanlar ise 'Plan B yok, sadece Plan A var, tek şans budur' diyerek, aslında 50 yıldır küçük başarılarla geçen bir süreçle sınırlandırıldılar. Ama Plan C, bunların dışında burada anlattığımız üzere, bu iki senaryonun da alternatifidir. Bu Plan B için alternatiftir çünkü adanın federal bir çözüm çatısında, güç paylaşımını temel alarak, işbirliği gözeterek adanın halkını ve kurumlarını birleştirmeyi amaçlar. Ve Plan A'ya da alternatiftir çünkü eğer uygulanabilirse, bir nevi ' doğumu bekleme odasında' bekleme yerine ani bir ilerleme paradigması ile birlikte, doğumun gerçekleşmesine benzetilebilir.

NEDEN İSVİÇRE MODELİNİ SEÇTİNİZ?

Leonidas Pantelides: Birçok nedenden dolayı. Birincisi bu model kuşkuya mahal vermeyecek şekilde başarıya ulaşmış bir modeldir ve sadece sosyal bir uyumluluk değil, refah da vaat etmektedir. Öte yandan Kıbrıslıların bu yeni yönetim şekli ile daha iyi bir sisteme geçtiklerine ikna olmaları çok önemlidir. Daha da spesifik konuşacak olursak, bu modeli seçtik çünkü, bu federal model, başka modellerde olmadığı şekliyle, güç paylaşımı temelinde bir coğrafik formülü içinde barındırmaktadır. Ancak, bu noktada altını çizmek lazım, sistemin iç dinamiklerine saygılı olunmak zorundadır, çünkü söz konusu örnekte bu prensip temel alınmıştır. Burada sadece bu örneği kopyalayıp kendi modelimize empoze etmek olmaz. Dolayısıyla, İsviçre modelinde, üçüncü prensipte de denildiği üzere, federalist coğrafyada bir güç paylaşımına ek, bir de direk demokrasi dediğimiz sistem oluşturulmalı ve bununla da tutarlılık-momentum sağlanmalıdır. İsviçre modelini incelerken, 1960'lardan beri devam eden Kıbrıs sorununun çözümü tartışmalarındaki açamaza bir yol olabileceğine ikna olduk. Buna göre, Kıbrıslı Türkler uniter bir yapıya karşı çıkarken, Kıbrıslı Rumlar da çok başlı bir yönetimle doğabilecek olan 'işlevsellik bozukluğu' noktasına karşı çıktılar. Dolayısıyla bizim çözüm öngörümüz, bu teklik ya da iki taraflılığı bir çok taraflılığa dönüştürme amacı taşımaktadır. Bu da, desantralizasyon önerisinde olduğu gibi, gücün daha çok politik aktör üzerinde dağıtılmasını salık vermektedir. Yani bu güç, ne bir tarafın elinde, sadece o karar verebilecek şekilde ne de iki tarafın birbirini etkisiz kılacağı bir şekilde olmalıdır. Matematikte buna 'faktorizasyon' denilir. Faktorizasyon, yani çarpan etkisi, büyük rakamların, küçük elementelere ayrılıp yine de aynı etkiyi elde etmesi anlamında kullanılmaktadır. Bu durumda, biz en az 6 ya da daha çok, en fazla 12 coğrafik bölge düşünüyoruz. Basitçe, her toplumun kendi içinde çok partili bir yürütme temsiliyeti yapması. Burada amaç, siyasi eşitliğin pratik şekilde uygulanmasının yanı sıra, işlevsizliğin minimize edilmesidir.

PEKİ İKİ BÖLGELİLİK NE OLACAK?

Leonidas Pantelides: Eğer, iki toplumluluğa, belirli sayıda bir çoğunluğun oluşturduğu ve yönettiği bir bölge olarak bakarsak, evet, bu model de bir nevi iki bölgeli modeldir. Bundan dolayı da biz iki bölgeliliğe, bölgedeki nüfus dağılımı üzerinden bakarız. Ancak bizim modelimizde, iki bölgelilik böyle bir yerden, yani sadece iki kurucu kısmı olan bir federasyon şeklinde düşünülmez. Bizim önerimiz, aynen İsviçre örneğinde olduğu gibi daha çok coğrafi bölge (kanton) öngörmektedir. İsviçre'de, dili farklı 3 büyük toplum varken, toplamda 26 tane coğrafik kanton bulunmaktadır. Biz de, 2 bölgeli bir federasyon yerine 6-12 bölgeli bir federasyonun çok sayıda avantajı olacağını düşünüyoruz. Biz bunu 6 olarak gördük çünkü hali hazırda 6 ilçeye ayrılmış durumdayız. (Lefkoşa, Girne, Mağusa, Larnaka, Limasol, Baf) Bu 6 ilçe seçim bölgesi olarak sadece alt meclislere değil, üst meclislere de senatör gönderecek. Bu konuda daha önceki tartışmalar senatörlerin seçimini il ya da bölge üzerinden değil, toplum üzerinden yapılıyordu. Ayrıca bu bölgelerin ayrıca kendi öz yönetimleri ve federasyonun diğer kurumlarını oluşturma hakkı da olacak. Eğer, 1974 sonrası ortaya çıkan yönetsel haritamıza uysaydık, örneğin Lefkoşa ve Mağusa 2-3 ya da 4 küçük bölgeye daha ayrılacaktı. Bu da bizi 12 rakamına ulaştırabilir. Bunun böyle olması da hiçbir şekilde nüfus dağılımı üzerinden bakılan iki bölgelilik prensibini hükümsüz kılmaz, aksine, tutarlı bir hale gelmesini gözle görülür bir şekilde güçlendirir.

BU MODELİN TEMEL ELEMENTLERİNİ ÖZETLE TARİF EDEBİLİR MİSİNİZ?

Leonidas Pantelides: Geçiş dönemi, 2 ayrı seçim dönemi ile üzerinde uzlaşılacak bir yol haritası ile birlikte 8-10 yıl sürecektir. birinci, üzerinde anlaşılan çözümüm referandumda onaylanması ve ardından da Kurucu Meclisin seçimlerinin yapılması ve oluşturulması ile noktalancaktır. Kıbrıs genelinde ortak federal seçimler ise ikinci periyodun sonunda yapılacaktır. Bu arada yol haritası, 7-8 konuda paralel olarak uygulanmaya başlanacak, askerin çekilmesi, Maraş'ın geri iadesi, ekonomik entegrasyon, malların iadesi, eşzamanlı bir olarak yapılacaktır. Bu süreçle birlikte desantralizasyon süreci de geleceğin yönetim şeklini oluşturmak üzere şekillendirilmeye başlanacaktır. Bütün hususlarda anlaşıldıktan sonra, son adım atılmadan önce, bunlar 'geri döndürülebilir' prensibi ile hareket edilecek ve süreç, Anayasa'nın bu sürecin sonunda iki toplum tarafından onaylanmasına kadar bu 'geri dönülebilir' prensibi devam edecektir. İki toplum arasındaki bu 'normalleşme' süreci zor ancak sürecin doğal bir parçası olacaktır.

Bu modelde birden fazla federal ilçe olacaktır. Bunların hepsinin de öz yönetimi olacak ve o bölgedeki insanların hayatında önemli rol oynayacaktır. Bu yönetimler ekonomik olarak sürdürülür ve kendi kurumlarını yönetir bir halde olacaktır. Çevre ve planlama konusunda yetkileri olacaktır.

Yürütme ise, her toplumdan birden fazla siyasi partinin temsiliyeti ile birlikte, Bakanlar Kurulunda olacaktır. Doğrudan demokrasi anlayışına uygun olarak, referandumlar, hem toplumlararası aktif bir 'hakemlik' hem de çözüm mekanizması olarak kullanılacak temel mekanizmalardan birisidir. Savunma görevini ise yerel unsurlar yerine getirecektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.