KÜLTÜR-SANAT
okuma süresi: 9 dak.

"Amacımız sadece Fetine'yi aramak değil, başkalarına da cesaret vermek"

"Amacımız sadece Fetine'yi aramak değil, başkalarına da cesaret vermek"

'Fetine'yi Ararken' isimli belgeselin Yönetmeni Yeliz Şükrü (Shukri) ve hikâyenin ana kahramanı Pembe Menteş projenin nasıl başladığını, ne zorluklarla karşılaştıklarını, aldıkları tepkileri Kıbrıs Postası'na anlattı.

Yayın Tarihi: 05/03/18 07:30
okuma süresi: 9 dak.
"Amacımız sadece Fetine'yi aramak değil, başkalarına da cesaret vermek"
A- A A+
  • Olayı ailesine rağmen araştırmaya başladığını söyleyen Menteş, kararlı olduklarını gördükleri andan itibaren ailesinin de konuşmaya başladığını ve Fetine halasının hayattaki tek kardeşi ve olayın görgü tanığı olan amcasının hafızasındaki bilgilerin kendilerine çok yardımcı olduğunu belirtti. Pembe Menteş, Filistin'e gitmek ve oradaki akrabalarıyla iletişim kurabilmek için Arapça dersi aldığını söyledi.
  • Belgeselin isminin ilk olarak 'Unutulan Gelinler' olduğunu, fakat toplumun hassasiyetinden dolayı değiştirdiğini söyleyen Yönetmen Yeliz Şükrü, "Bu filmi yaparken, dünyaya 3 tane kız çocuğu getirdik" dedi. Yeliz Şükrü, amaçlarının sadece Fetine'yi aramak değil başkalarına da cesaret vermek olduğunu vurguladı.

Kıbrıs Postası - Rahmican Çalışkan

Araştırmaya nasıl başladığını anlatan Pembe Menteş, "Soy ağacımı merak edip, araştırmaya başladım. Bir gün anneme soy ağacımızın kimlerden oluştuğunu sordum. Bu isimleri yazarken de "Fetine" diye bir isim gördüm. Fetine'nin annemin halası olduğunu öğrendim. Tüm büyük halalarımı, amcalarımı, teyzelerimi, Kıbrıs'a tatile geldiğim dönemlerden tanıyordum, fakat Fetine diye birisini hiç tanımadım. Anneme sorduğumda, bana eskiden Araplara satıldığını söylediğinde şaşırdım ve "Nasıl yani?" dedim ve annem İngiliz döneminde olduğu söyleyip konuyu kapattı. Kıbrıs'a geldiğimde diğer aile büyüklerime sordum ama anladım ki bu konu kapalı bir konuydu ve hiç kimse bu konuyu konuşmak istemiyordu. Anladım ki bu acı bir olaydı ve bu yaranın tekrardan açılmasından rahatsızdılar, ben de üstelemek istemedim. Bu olayı araştırmayı bıraktım, fakat her zaman bir merak vardı bende. Bir feminist olarak, bir kızın zorla evlendirilmesi, bana çok ters geliyor. "Araplara Satılan Kızlar" kitabını okudum, kitabın içerisinde belki Fetine halamla ilgili bir cümle bulabilirim diye ama maalesef bulamadım. Başka bir kitapta Fetine halamın gittiği köyden bir kadının ismini buldum ve daha sonra o kadının ailesiyle bir bağlantı kurdum. Bir gün Yeliz Şükrü bana "Halanı gerçekten bulmak istiyor musun?" dedi. Ben de istediğimi söyledim. Yeliz, "Bir proje başlatalım" dedi. Sonra belgesel projesine başladık ama ben çok ümitli değildim, çünkü elimizde hiçbir bilgi yoktu, sadece bir isim ile yola çıktık. Biz adım adım devam ettikçe, elimize kanıtlar geldi. Araştırmalarımız sonucunda Fetine halamın doğum belgesini aldık. Bizim araştırmalarımızdaki ciddiyeti ailem de fark etti ve onlarda yavaş yavaş bizimle konuşmaya başladı. Fetine halamın hayattaki son kardeşi olan amcam ile konuşamaya başladım ve amcamın hafızasında yer alan bilgilerden yola çıktık" dedi.

"BİZİM AMACIMIZ SADECE FETİNE'Yİ ARAMAK DEĞİL, BAŞKALARINA DA CESARET VERMEKTİ"

Yaptıkları belgeselde ne gibi zorluklar yaşadıklarını anlatan Yönetmen Yeliz Şükrü şunları söyledi: "Zor olan; bu olayları bilen insanlardan bilgi almaktı, insanlar bu konu hakkında konuşmak istemiyordu. Ama olayları açtıkça insanlar da bizimle konuşmak istedi, bazı insanlar "Bize de yardımcı olur musunuz?" dediler. Nereden başlayacaklarını, ilk adımı nasıl atacaklarını bilmiyorlardı ve cesaret etmek istiyorlardı. Benim ilgimi çeken; bu olayların gizli olması. Belgeselimiz arka planı ile birlikte 5 yıl sürdü. Araştırma yapmak, belge toplamak Filistin'e gitmek, insanlarla iletişim kurmak ve belgeseli kurgulamak zor oldu. Bizim amacımız sadece Fetine'yi aramak değil, bizim esas amacımız; başkalarına da cesaret vermek. Eski zamanlarda kadın hakları günümüz kadar yoktu. Ama şu anda kadın olarak bizim görevimiz, bu olayların kapanmamasını sağlamak. Bu belgesel benim için çok önemli, çünkü bu olaylar gerçekten yaşanmış ve tarihimizin bir parçası. Bu projenin olması için Pembe gibi cesaretli bir kadın gerekiyordu. Pembe'nin hiçbir zaman ikilemde kalmaması başarmamızı sağladı ve her zaman bulmak istiyordu. Filistin'e gitmek bizim için kolay olmadı. İki kez gittik ve her defasında 6 saat sınırı geçmek için bekledik ve bizi ayrı sorguladılar. Dil konusu da zor oldu, aslında bir tercümanımız vardı, ama ben kendim konuşmak istedim ve oradaki insanlarla iletişim kurmak için Arapça ders aldım. Orada yaşayan Kıbrıs'la bağlantısı olan insanlar da Türkçe konuşmayı çok istiyorlar. Ama benim için en zor olanı, Filistin'den döndüğüm zaman yaşadığım duygusal boyuttu."

"BENİ GÖNDERİRSENİZ, BENİ BİR KEZ DAHA GÖRMEYECEKSİNİZ"

Kıbrıs'tan Arap ülkelerine gönderilen kadınlar hakkında konuşan Pembe Menteş, "Kıbrıs'tan Filistin'e gönderilen her kızın kötü bir hayatı olmadı, bazılarının çok güzel bir hayatı oldu. Toplumumuzda Araplara satılan kızlar ile ilgili çok karamsar bir aldı var, ama olayın içerisine girince hepsinin hikayesinin farklı olduğunu gördük ve önemli olan bunu vurgulamaktı. Evet bir kızı oraya, kendi rızası olmadan göndermek kesinlikle hata, ama hepsi kötü şartlarda yaşamadı. Bazıları Kıbrıs'a geldiler ve aileleri ile görüştüler, Kıbrıs'tan da oraya gidenler oldu. Ama bazıları da küs gitti ve Fetine de küs gidenlerden bir tanesiydi. Fetine halam "Beni gönderirseniz, beni bir kez daha görmeyeceksiniz" dedi, bu cümle onun ailesine son cümlesi oldu ve sözünü tuttu. İsrail Kudüs'ü aldığında, bu kadınların büyük bir kısmı Ürdün'e göç etmek zorunda kaldı. Hem Filistin'de, hem de Ürdün'de Kıbrıslı Türk kadınlar var" dedi.

PEMBE MENTEŞ: "KIBRIS TOPLUMU YÜZLEŞMEK İÇİN HAZIRDI"

Projenin araştırma bölümünde gördüğü tepkileri ve Kıbrıs halkı hakkındaki düşüncelerini aktaran Pembe Menteş şunları söyledi: "Akrabalarımdan tepkiler aldım, ama ben bu olay ile yüzleşmek için hazırdım. Kıbrıslıların kullandığı bir kelime var; "Sarı çizmeli Mehmet ağa" yani benim bu kişiyi bulacağıma ihtimal vermediler. Daha sonra bulmaya başladığımızda insanlar heveslendi ve heyecanlandılar. Kıbrıs kadın toplumu bize inanılmaz destek verdi, Kıbrıs toplumu yüzleşmek için hazırdılar ve bu çok önemliydi. "Satılma" kelimesinden dolayı çok fazla tepki aldık, aslında bu cümle yanlış bir cümledir. İyi aileye verilen bir kız için, "O kız verildi" deniyordu, fakat kötü bir duruma düşen kızlar için "O kız satıldı" deniyordu, biz bu yargıyı kırmak istiyorduk."

YELİZ ŞÜKRÜ: "BU İNSANLARIN BİR HİKAYELERİ VAR"

Yaptıkları projenin detaylarını aktaran Yeliz Şükrü, "Filmimizin ilk ismi 'Unutulan Gelinler''di ama hepsini bir kefeye koymak istemediğimizden dolayı filmimizin ismini 'Fetine'yi Ararken' olarak değiştirdir. Bu kadınların gücünü, cesaretini ortaya çıkarmak istedik ve bu kadınlar çok güçlü kadınlar. Bazıları 9 yaşında oraya gittiler ve dili, kültürü bilmiyorlardı, biz bunu ön plana çıkarmak istedik, bu kadınların isimleri, karakterleri var. Sadece giden kızlar, satılan kızlar değildiler. Bu insanların bir hikayeleri var. Aslında 'Fetine'yi Ararken' bir hikayedir ve biz Fetine'ye hak vermek istedik, bu kadın sadece bir istatistik değildir. Filmimizin konusu ne kadar acı olsa da asıl amacımız izleyiciye bu konuda ümit vermektir. İstedikten sonra her şey olur" dedi.

"FİLMİ YAPARKEN DÜNYAYA 3 TANE KIZ ÇOCUĞU GETİRDİK"

Yönetmen Yeliz Şükrü şöyle devam etti: "Pembe ile 10 yıldan fazla arkadaştık, yani arkadaşlığımız daha öncesine dayanıyor. Projeye başladığımızda ben 7 aylık hamileydim. Ben doğum yaptıktan sonra Filistin'e gittik, birdahaki gittiğimizde Pembe 6 aylık hamileydi, film bitmeden önce de ikinci kız çocuğumu dünyaya getirdim. Yani bu filmi yaparken, dünyaya 3 tane kız çocuğu getirdik."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.