Bu yaşta madde bağımlısı olmak

Yayın Tarihi: 15/09/14 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Steve Jobs ve Mark Zuckenberg. Biri günlük yaşamımızda önemli rol oynayan birçok teknolojik aletin yaratıcısı olan Apple firmasının kurucusu. Diğeri Facebook'u icat eden şahıs. Bu ikiliyi karışık hislerle anarım. İçimden onları övmek, dövmek ve onlara sövmek gelir!

Geçenlerde cep telefonumu işyerinde unuttum. Tren tünelden çıkarkenden otomatik olarak elim cebime gidip telefonu aradı. Yok. Epeyce de yol katetmişim. Dönemem. "Çok iyi oldu, benim için bir test olacak. Bakalım ne kadar bağımlıyım bu nesneye" diye düşündüm bir ara. Endişeli olduğumda daima önce avuçlarımın içi terler. Yine öyle oldu. Sonra trenin dondurucu klimasına rağmen yüzüm terlemeye başladı. Madde bağımlısı bir kişiye, bağımlı olduğu maddeden uzaklaştırıldığı dönemde "cold turkey (soğuk hindi)" derler. Unutup arasıra elim cebime gitti durmadan. Eve gelirkenden eski telefonumu buldum. Tescodan yeni bir sms alıp ona taktım. Oh be. Dünya varmış. Cep telefonuna aralıksız devam.

İşte sevgili okurlar, teknolojinin yaşamımızda, daha doğrusu benim yaşamımdaki aşırı etkisini gösteren bir örnek. Yukarıda attığım başlık espri gibi ama bu durumdan birçoklarımız malesef çok olumsuz bir şekilde etkileniyoruz. Yaşadığım bu olay beni bayağı endişelendirdi ve üzdü. Kaderde bu yaşta madde bağımlısı olmak da varmış.

Geçen gün Facebookda Beste Sakallı arkadaşımın güzel bir fotografı vardı. On iki yıl önce sunduğu 'Papatya Seferleri' programına okurlarının gönderdiği mektupları sakladığı sandıktan çıkarmış, okuyordu. Yüzünde mutlu bir ifade ile. Yanlış duymadınız. Mektup dedim. Hem de el yazısı ile yazılmış mektuplar. Eskiden mektupların yaşamımızdaki önemli rolünü anımsadım. Lefke'den Lefkoşa'da yaşayan Büyükannem ve Teyzeme Reşat veya Raif Dayının otobüsü ile gönderdiğimiz potakal dolu köfün ve sepetlerin içerisine sakladığım özenle yazdığım mektuplar gözümün önüne geldi. Kıbrıs'taki öğrencilik dönemimizde 'pen pal' modası vardı. Özellikle İngiltere'de yaşayan İngiliz arkadaşlar edinip onlara mektup gönderiyorduk. Tabii erkekler kızlara, kızlar erkeklere. Sözde İngilizcemizi ilerletmekti maksat. Teknolojinin henüz yaşamımıza bu denli girmediği o güzel zamanlara karşı içimde dayanılmaz bir özlem duygusu ile çalkalandım.

Şimdi çocuklar kalem tutumaya başlamadan bilgisayar tuşları ile aşina oluyorlar. Yaz tatilinden önce 9 yaşındaki torunum Melek'in okulunda düzenlenen aile toplantısına katıldım. Toplantıdan sonra çocukların yaptığı çalımaları izlemek için sınıflarına götürüldük. Her çocuğun bir çekmecesi, her çekmecenin içinde kocaman bir iPad! Bol bol bunlardan ve tabii ki İnternetten yararlanıyorlar. 5 yaşına yeni basmış diğer torunum Jeyda bile bilgisayarı uzman gibi kullanabiliyor. Cbeebies sitesini bulup, oyun oynuyor, müzik dinliyor, video izliyor. Ama bu arada okul, çocukların düzgün el yazısı ile yazı yazmalarına da önem veriyor. Bu sevindirici. Ama kaç anne, baba şimdilerde çocuklarına kitap, kalem değil ipad, ipod, iphone, kindle, wii, x-box gibi şeyler alıyor?

Biz okulda iken rengarenk kurşun kalemlerimiz, pennalarımız vardı (mürekkepli kalem). Tropen dolma kalemlerimiz en değerli eşyalarımızdandı. Onları gözümüz gibi korurduk. Ellerimiz mavi, siyah renk mürekkeple kirlense de çok severdik dolma kalemlerimizi. Mürekkep kokusu çocukluğumun en güzel kokularındandı diyebilirim. Tevekkeli değil, eğitimli kişiler için 'çok mürekkep yaladı' derler eskiler.

Kitap dedim de, şimdilerde artık kitaplar da tarihin sayfalarına karışma yoluna gidiyor. Trende işyerine seyahat ederken benim gibi kitap okuyan çok az insan görür oldum. Herkesin elinde birer kindle elektronik kitap. Birkaç yıl önce doğum günü hediyesi olarak bana da almıştı kızım bu nesneden. Gece yatırken kitap okumazsam uyuyamam. Kindle'a yüklediğim kitabı okurken uyuklamış ve büyükçe kindle elimden kayıp kafama düşmüştü. Ertesi gün kafamda hafif bir şişkinlikle işyerine gittim. Soranlara kapıya çarptım dedim. Gel de anlat gerçek nedenini! Ertesi gün aletin alındığı yere gidip geri verdim. Aynı miktar parayla inadına en az on kitap aldım.

Fotoğraf çekmeyi çok severdim eskiden. Japon malı Yashica marka asırlık bir kameram vardı. Ne zaman tatile, bir kutlamaya gitsem boynumda asılıydı. Geçen gün eski alet, hırdavatlarımı karıştırıken rasladım. Alıp Tescoya doğruldum. Aklım sıra 35lik sarma film alıp fotoğraf çekecektim emektarla. Fotoğraf bölümündeki kız bir makineye bir bana bakıyor. Sanki de kendisine Yontma Taş Devrinden kalma bir şey gösteriyorum. Menejeri ile dakikalar süren konferansdan sonra gelip bana bu kamera için film satmadıklarını söyledi!

Şimdi artık cep telefonumuz kamera görevini de yerine getiriyor. Her şeyi yapıyor cep telefonlarımız. Birkaç yıl sonra cep telefonları robotlaştırılıp çay yapmaya başlarlarsa şaşmayacağım. Benimki iyice demli olsun! Gelelim Facebook canavarına. Cep telefonu bağımlılığımın esas nedeni olan gudumsuz şeye. Kalkıp bir de cep telefonuna yükledim. Durmadan bakıyorum. Kim ne yazdı, ne foto koydu diye. Bir seferinde Facebooku telefondan çıkarıp sadece bilgisayarımda ve günde en fazla yarım saat vakit geçirmeye karar verdim. Yarım saat sonra telefona tekrar yükledim.

Birkaç arkadaşın bulunduğu bir çevreye bakın. Kısa bir sohbetten sonra eller ceplere dalar. Herkes cep telefonu ile meşgul olmaya başlar. Ya emaillerini okuyorlar, ama çoğunlukla Facebooka bakıyorlardır. İlk akla gelen şey bir foto çekip Facebooka koymak olur. Ben ve arkadaşlarım da yaparız bu acaipliği. Sadece gençler değil. Hatta Facebook kullananların yaş oranı oldukça yükseldiğinden gençler artık Facebooka rağbet etmiyorlarmış.

Bir yaz tatilini daha geride bıraktık. Birçok dostlarımın yaz tatilini gün be gün Facebookdan takip edebildim. Nereleri gezdiler?, nerelerde yemek yediler?, kimlerle buluştular?, hangi plajlarda boy gösterdiler?. Bunları izleme olanağı sağladı Facebook. İster miydim bu detayda dostlarımın tatilleri hakkında bilgi edinmeyi? Sanmıyorum. Ama istemeden de olsa izledim! Ben şahsen tatilde olduğumda cep telefonumu sadece telefonun orijinal amacı için kullanırım. Telefon etmek için. İnternet ve Facebooku hiç düşünmem. Bunu başarabilmek bir mucize. Tatilden dönünce Facebookda birkaç tatil fotoğrafımı paylaşmayı ihmal etmem ama.

Evet değerli okurlar. Teknoloji çok önemli ve yararlı. Yaşamımızı oldukça kolaylaştıran ve vakit kaybını oldukça azaltan bir unsur. Ama doğru kullanılmazsa kazandığımız zamanı ıvır zıvır şeyler için kullanıp, beynimizin körelmesine yol açabilecek bir unsur da olabiliyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları