Umut yolcularının hazin dramı

Yayın Tarihi: 31/08/15 07:39
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Tatil sonrası daima kısa bir depresyon devresi yaşarım. O yüzden gazete okumam, televizyon haberleri dinlemem. Geçenlerde seyahat ettiğim kalabalık trende yanımda oturan şık genç kadın okuduğu gazeteyi aniden kucağına koydu ve hafifçe hıçkırdı. Herkes birbirine baktı. Böyle durumlarda tepki göstermeyi çok kolay bulmaz Avrupalılar. Cebimden bir kağıt mendil çıkarıp kadına uzattım, "iyi misiniz?" diye sorarak. Diğer yolcular başları gazetelerine sokulu, ama olayı takip ediyorlardı. Kadın, okuduğu gazeteyi bana uzattı ve harfi harfine şöyle dedi: "Biz bu insanlara ne yapıyoruz?".

Kadının uzattığı Daily Telegraph gazetesi 50yi aşkın göçmenin bir kamyonda çürümeye yüz tutmuş cesetlerinin bulunduğunu yazıyordu. Yazıyı okumayı bitirirkenden tren durağıma geldiğinden kendimi istasyona attım ve en az yarım saat demir bir koltuk üzerinde hipnotize olmuş gibi oturdum. Hayretler içerisinde etrafımdakilerin günlük yaşamlarına devam etmesini izledim. Nasıl olur da bu tür bir vahşetle karşılaşan insanlar hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına devam edebilirler, diye düşünerekten.

Düşününüz. Avusturya'nın işlek bir oto-yolunda yabancı plakalı bir kamyon üç gün süreyle park edilmiş duruyor. Polis, Belediye, diğer yetkililerin hiç şüphesini uyandırmıyor bu durum. Ancak kamyondan sıvı sızdığını farkeden yol işçilerinin polisi uyarmasıyla facia ortaya çıkıyor.

Suriye'li oldukları tahmin edilen 58 erkek, 8 kadın ve biri bebek 4 çocuk cesedi kamyondan çıkarılıyor. Cesetler çürümeye yüz tuttuğundan henüz tam kimlikler bilinmiyor. İnsan kaçakçılarına para ödeyerek ülkelerindeki korkunç savaş ortamından kaçmak isteyen, ama havasız bir kamyonda ölümün pençesiyle karşılaşan bedbaht 71 insan. Riskli bir yolculuk yapacaklarının farkında idiler muhakkak. Tıpkı derme çatma sallarla Akdeniz'e açılan umut yolcuları gibi. Birkaç yıldan beri ölüm, savaş, umutsuzluk denizi haline gelen Akdenizde yaşamları sonlanan binlerce göçmenin dramlarını izledik yaz boyunca.

Tüm gün bir hayalet gibi, o insanları düşünüp durdum. Son nefeslerini vermek üzereyken aralarındaki konuşmaların ne olabileceğini düşündüm. Önceki yaşamlarını, hayallerini, umutlarını tahmin etmeye çalıştım. Geride bıraktıkları ailelerinin çaresizliğiklerini, matemlerini de. Kimbilir belki de aralarında üç jenerasyon aileler de vardı. Onları katleden insan müsveddeleri için çeşit işkence metodları icat ettim durdum tüm gün. Trendeki kadının sözleri kulaklarımda çınlayıp durdu. "Biz bu insanlara ne yapıyoruz?". Bu soruyu soran bilinçli tren yolcusunun sorusu Bush, Blair, Cameron, Obama, Putin ve diğer Batılı güçlerin liderlerine ve onların kuklalarına yöneltilmeli.

İnsanın doğup büyüdüğü diyarları bırakıp hiç bilmediği yerlere göç etmesi en zor verilen kararlardan olsa gerek. Çoğu kişiler savaşlardan, ırkçı baskılardan, açlık ve sefaletten, işsizlikten kurtulmak için göç ederler. Avrupa ülkeleri ve ABD göçlere neden olan ülkelerin başında gelir. Afrika ve diğer az gelişmiş ülkelerde despotik kukla rejimler yaratarak, onlara silah satıp destekleyerek, ekonomik çıkar nedenleri yüzünden türlü bahaneler yaratarak Irak, Afganistan gibi ülkelere saldırarak dünya çapında milyonlarca insanın evsiz barksız kalmasına yolaçan, milyonlarca çocuğun gıdasızlık ve ilaçsızlıktan ölmesine sebebolan batılı ülkelerdir.

Canlarını tehlikeye sokarak kamyonlarda saklı, derme çatma sandallarda okyanuslara açılıp batının sebeb oldugu durumlardan kaçmaya çalışan insanları ülkelerine vardıklarında uluslarası hukuka aykırı olarak hapishanelerde aylarca tutan ve onları her fırsatta günah keçisi olarak kullanan çoğunlukla Avrupa ülkeleridir. Ama aşağıdaki verilerden göreceğiniz gibi en fazla göçmen Kabul eden ülkeler az gelişmiş ülkelerdir. Yarattıkları durum yüzünden kapılarını çalanları reddeden ise Avrupa ülkeleri.

Yaz ayları boyunca Fransa'nın Calais şehrindeki göçmen kampından Birleşik Krallığa geçmek için çaba gösteren birkaç bin göçmenin serüvenleri medyayı en fazla meşgul eden haberler arasında idi. Birleşik Krallığa ulaşmak için ölümü göze alan, hatta bazıları ölen çaresiz umut yolcularını izledik ekranlardan, gazete sütunlarından. Tabii ırkçılar da boş durmadı. O kadar bir propaganda yaptılar ki bilmeyen dünyadaki tüm ilticacıların bu ülkeye gelmek istediğini sanır. Başbakan Cameron onları "böcek sürülerine" benzetti. 2014 yılında Birleşik Krallığa yapılan iltica başvurularının sayısı ne, biliyor musunuz? 24.914. Başarılı olan iltica başvurusu sayısı ne peki? 7270!

Kaynak: http://www.refugeecouncil.org.uk/assets/0003/4620/Asylum_Statistics_May_2015.pdf

Aşağıdaki dünya statistiklerine bakıldığında bu rakamların önemsizliği ortaya çıkar:

Dünya çapında günde 42.500 kişi savaş ve baskılar yüzünden evlerini terketmektedirler.

Dünya göçmen nüfusu 59.5 Milyondur.

1.8 Milyon kişi başka ülkelerde sığınma başvurusu yapmış bulunmaktadır.

Az gelişmiş ülkeler, iç göçler dahil, dünya göçmen nüfusunun %86 sını barındırmaktadırlar. Bunlar sırasıyla Türkiye, Pakistan, Lübnan, İran, Etiyopya ve Ürdün'dür. Kaynak: 2014 UNHCR (Birleşmiş Milletler) statistikleri, http://www.unhcr.org/556725e69.html

Gerici gazetelerin sütunlarında göçmenlerle, ilticacılarla ilgili yanlış, yanıltmaya yönelik haberleri okurken ne olur temkinli olalım. Onların çirkin propagandalarına kanmayalım.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları