Cameron - ülkesini uçuruma sürükleyen lider

Yayın Tarihi: 27/06/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Harold Wilson 1964 yılında "bir hafta siyasette uzun bir süreçtir" demişti.

Geçtiğimiz hafta büyük bir olasılıkla Birleşik Krallığın kaderi bir hafta değil, bir gün içerisinde tamamen değişti.

Uzun ve çirkin bir kampanyadan sonra AB Referandumunda seçmen, yüzde 52 oy oranı ile Birleşik Krallığın ABden çıkması kararını verdi.

Kararın açıklanmasından 3 saatten az bir süre sonra Başbakan Cameron titrek, ağlamaklı bir sesle istifa kararını 10 Downing Street önünde açıkladı. AB siyasetleri yüzünden, Thatcher ve John Major'den sonra üçüncü Başbakan kurban oldu.

Sterlin son 30 senenin en büyük değer kaybını yaşadı.

İskoçya Parlementosu Lideri Nicholas Sturgeon İskoçya'da ikinci bir Bağımsızlık Referandumu için girişim yapılacağını açıkladı.

İşçi Partisi Lideri için iki parti milletvekili tarafından bir güvensizlik önergesi sunuldu. Nedeni, Jeremy Corbyn'in kampanya esnasında faal olarak partinin ABde kalma kampanyasına katkı koymaması.

Referandum sonrası saat başı yeni gelişmeler yaşıyoruz. Örneğin yazıyı yazdığım sırada gerek Muhafazakar, gerekse İşçi Partisi içerisinde büyük çalkantıların yaşandığı haberi geliyor.

İşçi Partisi Gölge Dışişleri Bakanı Hilary Benn parti lideri Jeremy Corbyn tarafından Gölge Kabinesinden kovulmuş. Lidere karşı ayaklanma teşvik ettiği için.

İşçi Partisi Gölge Kabinesinden 6 milletvekilinin istifa ettiği haberi de bomba gibi gündeme düşen haberler arasında.

İşçi Partisi hiçbir zaman geçmişten öğrenmeyi bilmedi. Hedefleri Cameron ve Muhafazakar Parti, ayrıca Farage olacağına kendi Parti Başkanlarına saldırıyorlar. Belli ki pusuda yatmış, bu fırsatı bekliyorlardı.

Üstelik "partimizden çok ülkemizin çıkarlarını ön plana koyuyoruz" diye akılları sıra ne kadar fedakar olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar.

Muhafazakar Parti içerisinde Boris'i Başbakan olmaktan durdurma çalışmaları başlatılmış.

İki gün içerisinde 3 milyondan fazla kişi oylamanın yeniden yapılması için dilekçe imzaladı. Oylar arasındaki farkın çok az olması ve Brexit kampanyasının kasıtlı olarak yanıltıcı olması neden olarak gösteriliyor.

Televizyon ekranlarının önünden, İnternetten ayrılmak çok güç.

Paradokslarla dolu bir süreç yaşadık son birkaç ayda.

Cameron'un gizli bir Brexit destekçisi olduğu iddia edilirken, Johnson'un aslında Birleşik Krallığın AB'de kalmasını istediği, sırf kişisel hırsı olan Başbakan olma isteği yüzünden Brexiti desteklediği söyleniyordu.

Bu Referandum aslında gereksizdi. Yani herhangi bir yasal uygulama bunu gerektirmiyordu. Cameron halkına Referandum sözünü Partisinin parçalanmaması için vermişti. Altı yıl önce yapılan Parti Başkanlığı seçimlerindeki taktiği de ayrıca bunu gerektirmişti.

Kısacası partisinin çıkarları için ülkesini ilerisi belirsiz tehlikeli bir maceraya sürükledi.

"Zafer" kazanan Brexit liderleri Boris Johnson ve Michael Gow bile şok içerisinde. Kazanacaklarını düşünmedikleri belli. Özellikle Johnson'un Referandum sonucu ile ilgili yaptığı konuşmada her zamanki şakacı halinden eser yoktu.

Her zaman coşkulu tezahürat ve ilgiye alışkın olan Johnson, Referandum sonrası konuşmasını yapmak üzere evini terkettiği esnada ilk kez çoğunluğu genç olan kitle tarafından yuhalandı.

Belli ki Boris ve Gow, hiç beklemedikleri Cameron'un istifa kararı ile şok olmuşlar, ne yapacakları bilmez bir görünüm sergiliyorlardı. Bana Roger Mc Gough'un "Lider olmak istiyorum" şiirini hatırlattılar. "Lider olmak istiyorum/ Lider olabilir miyim?/ Sahi, lider olabilir miyim?/ Söz mü?/ Yaşasın!/ Lider oldum./ Tamam, şimdi ne yapacağız?/"

Boris Johnson'un yeni Başbakan adayı olma ve kazanma şansı yüksek. Sorunla nasıl başa çıkacağını görmek çok ilginç olacak.

Ülke çapındaki oy kullanma haritasına bakıldığında ülkenin çok büyük bir bölümünün ABden ayrılma oyu kullandığı görülüyor. En yüksek oranda olumlu oy ise Londra ve İskoçya'dan çıktı.

Diğer bir paradoks, en az sayıda etnik nüfusu olan bölgelerin en yüksek oranda AB'den ayrılma oyu kullanması oldu. En yüksek oranda etnik nüfusun yaşadığı Londra gibi bölgelerden ise yüzde 75e varan oranda "evet" oyu çıktı.

Bu durum o bölgelerdeki tüm etnik nüfusun olumlu oy kullandığı görüşü ile açıklanamaz. Çünkü o oranda yüksek etnik nüfus hiçbir bölgede bulunmuyor.

Bu gösteriyor ki çok çirkin, ırkçı Brexit kampanyası bir dereceye kadar alınan sonucu etkiledi.

En büyük diğer etken özellikle kuzey bölgelerindeki unutulmuş, ihmal edilmiş, işsizliğin, yoksulluğun en fazla olduğu bölgelerin siyasi düzene baş kaldırışı oldu.

Bunun yanısıra, sol içerisinde hatırı sayılan bir kitlenin de aynı sebeplerle ABden ayrılma oyu kullandığı biliniyor.

Özellikle UKIP lideri Nigel Farage tarafından yürütülen kampanyanın ırkçı niteliği en çok endişe veren unsurlardan.

Farage, "hiçbir kurşun atmadan zaferi kazandık" diyor. Jo Cox'u ne çabuk unutmuş.

Özellikle Farage'ın yalanlarına inanıp da ırkçı nedenlerle AB'den çıkma oyu kullananların oturup yeniden düşünmeleri gerekir. Bunlar arasında kendi toplumumuzdan yığınlarca insanın olduğunu üzülerek görüyoruz.

Onlara İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman papaz Niemoller'in "Önce Komünistler için geldiler" diye başlayan şiirini hatırlatmakta yarar var.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları