Ah Theresa, vah Theresa!

Yayın Tarihi: 13/06/17 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
"Siyasette bir hafta uzun bir zamandır".

1960lı yıllarda İşçi Partisi Lideri Harold Wilson söylemişti bu sözü.

Bir ispatını da geçtiğimiz hafta yapılan Birleşik Krallık Genel seçimlerinde gördük bu doğru sözün.

Bir değil, üç hafta içerisinde ülkenin siyasi çehresi tamamen değişti.

Hem de hiç gereği yokken.

Başbakan Theresa May, AB ile Brexit görüşmelerine giderken elini güçlendirme, yani partisinin çoğunluğunu artırma uydurma nedeniyle çağırmıştı erken seçimi. Tam 3 yıl erken.

Esas nedenin İşçi Partisinin zayıf sandığı durumundan yararlanmak ve Başbakanlığını meşrulaştırarak kişisel gücünü artırmak isteği olduğunu beşikteki çocuklar dahi biliyordu.

Birkaç şeyi düşünememişti ancak bayan May.

İşçi Partisi Liderinin giderek artan popülerliğini, ve seçmeni küçümsemenin tehlikesini.

Sonuçta dimyata, pirince giderken evdeki bulgurdan oldu May.

Bırakın partisinin çoğunluğunu artırmayı, tek başına hükümet kuracak yeterli oyu alamayıp, azınlık hükümeti kurmak için gerici, geçmişte kirli işlere karışmış şaibeli bir partinin 10 milletvekiline muhtaç duruma düştü.

Kurşunu kendi ayağına sıkmak, kendi kalesine gol atmak bu olsa gerek. Esasında May kurşunu ayağına değil, kafasına sıktı. Eski otoritesini egosu yüzünden yitirdi.

May'in yanlış hesapladığı birçok şeyler arasında medyanın artık eskisi kadar seçim kararlaştıracak gücünün olmadığı geliyordu.

Eskiden milyonlarca okunan ve ezici çoğunluğu Muhafazakar Parti taraftarı olan gazetelerin seçim sonucunda önemli rolü vardı.

Ancak özellikle gençler artık gazete okumayıp, BBC ve diğer görsel medyayı fazla kaale almıyorlar.

Sosyal medya bu seçimlerde gücünü bir kez daha ortaya koydu.

İşçi partisi, Momentum kanadı kanalıyla insanüstü bir güçle, ve büyük bir beceriyle seçim kampanyasını genellikle sosyal medya üzerinden yürüttü.

Seçim süresince İşçi Partisi üyesi olarak bana email, text, Facebook üzerinden günde en az 5 yazışma geliyordu.

May ve arkadaşları ne yaptı? Kendi partililerinin bile şiddetle eleştirdikleri çok cılız bir manifesto öne sürdüler. Sürekli robot gibi anlamsız sloganlar atarak tepki topladılar. Kısacası seçim sonucunu çantada keklik olarak gördüler.

Uyandıklarında artık iş işten geçmişti. Oy verme işlemleri biterkenden açıklanan ve inanılmaz doğru çıkan anket sonuçları şok etkisi yaptı.

Muhafazakar Parti seçimden en büyük parti olarak çıktı, ama seçimi kaybeden İşçi Partisi birçok kişi tarafından zafer kazanan parti olarak görüldü.

Kraliçe ile görüştükten sonra Theresa May Başbakanlık konutu önünde ülkeyi şoka sokan bir konuşma yaptı.

Konuşmayı naklen veren bir radyonun sunucusu şu soruyu sordu: "Bu kadına bir gün önceki seçim sonuçlarını anlatan biri olmadı galiba?". Hakikaten Theresa May hiçbir şey olmamış gibi, belki de önceden hazırladığı metni olduğu gibi okudu.

Birkaç gündür gelişen olaylar May'in henüz bir şey öğrenmediğini ve inatla bildiği yolda yürümeye devam etmede kararlığı olduğunu gösteriyor.

Örneğin sözde yeni Kabinesinde değişen pek bir şey yok. Sağlık sistemine büyük zararlar veren Sağlık Bakanı Jeremy Hunt yine eski görevinde. Üstelik geçmişte en kötü Eğitim Bakanı olan ve Başbakan olduktan sonra kovduğu Michael Gow'u yeniden Kabinesine davet ederek May adeta halkına meydan okudu.

Şimdi herkes Theresa May'in Parti Liderliğinden ve dolayısıyla Başbakanlıktan istifa edip etmeyeceğini veya istifa etmeye zorlanıp zorlanmayacağını değil, bunun ne zaman gerçekleşeceğini konuşuyor. Partisi dahil.

İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, her şeye rağmen olağanüstü bir liderlik sergileyerek, üstelik son zamanların en sol içerikli bir manifestosunu yayınlayarak seçmenin takdirini kazandı.

Parlementodaki İşçi Partisi milletvekilerinin büyük çoğunluğu onu yalnız bırakarak inanılmaz bir nankörlük sergilediler. Hatta Muhafazakarlar gibi onlar da seçim sonuçlarını yanlış hesaplayarak Liderlik yarışı hazırlamakla meşguldüler. Kursaklarında kaldı.

Umarım Jeremy onları kolayca affedip Gölge Kabinesine almaz ve kendine sadık olanlarla yoluna devam eder.

Siyasette çok önemli bir kural var. Seçmeni ve rakibini küçümsemeyeceksin. May bu yanlışlığı yaptı. Cezasını siyasi beklentilerini hiçbir zaman yerine getiremeyerek çekecek.

Seçimler esnasında Türkçe konuşan toplumlar arasında sosyal medyada seviyeli, önyargısız ve olgun yorumların yapıldığını görmek sevindirici idi.

Başı kumda çakılı olmaya devam eden bazı kişiler milliyetinden dolayı ilk kez bir Kıbrıslırumun Milletvekili olmasını sindiremeyip ırkçı söylemlerde bulundular. Ama sayıca çok az olmaları toplumumuzun giderek bu tür önyargıları geride bıraktığının işaretidir diye düşünüyor, ve bundan mutlu oluyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları