Londra'dan bir dev geçti

Yayın Tarihi: 17/09/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Geçtiğimiz günlerde Londra'da büyük bir olay yaşadık.

'İstanbul', 'Masumiyet Müzesi', 'Benim Adım Kırmızı', 'Kar', 'Kara Kitap' 'Kafamda Bir Tuhaflık' gibi eşsiz eserlere imza atan ve kitapları 60dan fazla dile çevrilen dev adam, Orhan Pamuk geçti Londra'dan.

15 Eylül Cuma gecesi Royal Festival Hall'ün görkemli salonunu tam kapasite dolduran kitap kurtları, iki saate yakın bir süre tıs çıkarmadan büyülenmiş bir halde bu kahramanı dinledik.

Türkiye'nin gururla bağrına basması gerekirken ona sürekli baskı yapılan, hakaret edilen, aşağılanan bir idol.

Mükemmel İngilizcesi ile kitapları hakkında, Türkiye hakkında, kültür hakkında, felsefe hakkında konuştu. Birçoklarını okuduğum kitaplarını ne kadar yüzeysel okuduğumu anladım onunla yapılan söyleşide.

Onları tekrar, ama bu sefer daha dikkatli, daha derin okumam şart oldu. Bu görevi zevkle ve bir an önce yapmakta sabırsızlanıyorum.

Orhan Pamuk en fazla son yazdığı 'Kırmızı Saçlı Kadın' kitabı üzerinde konuştu.

Tüm kitapları arasındaki paralellikten bahsetti yazar.

Özellikle 'Kırmızı Saçlı Kadın' kitabında ilginç bir şekilde yüzyıllarca önce yazılan efsaneleri kullanarak bugünkü yaşamın bunlardan etkileşimini dile getirdi.

Biri Doğu, biri Batının en önemli efsaneleri olan Sofokles'in Odipus efsanesi ve Firdevsi'nin Şahnamesinden Rüstem ve Sohrab efsaneleri idi bunlar.

Bilindiği gibi Odipus babasını, İran Şahı Rüstem de oğlu Sohrab'ı trajik bir şekilde bilmeden öldürmüşlerdi.

Pamuk İstanbul varoşlarında bir bölgede oğulları ile kuyu kazısı yapan bir babayı kullanarak efsanelerin ana teması olan baba, oğul ilişkisini büyük bir ustalıkla günümüze getirir.

Efsaneler hakkındaki bilgiyi ve Pamuk'un kitabında bu efsaneleri nasıl kullandığını Radikal Gazetesi yazarı Alper Hasanoğlu'nun yazısında okuyabilirsiniz.

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/alper-hasanoglu/odipusun-tersten-okunusu-rustem-ile-suhrab-birinci-kisim-1507447/

Şimdiye kadar Proust, Nabokov, Tolstoy, Dostoyevski, Hegel, Sofokles, Firdevsi, v.s. gibi isimleri aynı edebi bir söyleşide duydunuz mu?

Geceye katılan bizler bu güzelliği yaşadık.

Tabii Orhan Pamuk gerek kendisiyle söyleşiyi yapan yazar Boyd Tonkin, gerekse halkın sorduğu sorulara cevap verirken son kitabının, (diğer kitapları gibi) aslında Türkiye'nin şimdiki durumu üzerine bir eleştiri olduğunu da anlattı.

Orhan Pamuk'un sorulara verdiği çarpıcı cevaplar arasında Batının Türkiye'ye bakışı üzerine bir yakınma vardı.

Yazar, Batıda birçoklarının Türkiye'nin ikiye bölündüğü, halkın yarısının liberal, ileriye bakan diğer yarısının ise şimdiki rejimi savunan muhafazakar, dindar, kafaları geriye dönük olduğu görüşünde olduğunu belirtti.

Bunun çok yanlış bir görüş olduğunu birçok insanın aynı zamanda değişik görüşleri, ideoloji ve felsefeleri taşıyabileceğini, taşıdığını savundu.

Böylelikle Batıdakilerin düşündüğü gibi Türkiye'de her şeyin siyah ve beyaz olmadığını anlatmaya çalıştı.

Doğu ve Batı kültürlerinin birbirlerinden neler öğrenebileceği konusundaki soruya yazarın cevabı oldukça çarpıcıydı. Bence gecenin en önemli mesajlarından birini verdi yazar cevabında, şöyle diyerek:

"Kültür, içinde yüzdüğümüz bir denizdir. Ondan öğrenmeyiz. Onu yaşarız. Ben balık olmayı tercih ederim".

Bu cevabı düşünürken yazarın cevabına naçizane şunu ekledim aklımda.

Kültür denizinin sadece kıyısında yüzmeyelim. İçerilere açılarak suyun boyumuzu aşmasından korkmayalım. Kültürü yüzeysel değil, çok daha derin yaşayalım.

Orhan Pamuk Türkiye için, dünya için, insanlık için büyük bir değer. Değerlerimize sahip çıkalım.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları