Burası Paris

Yayın Tarihi: 12/11/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Kısa bir Berlin gezisinden sonra sabahın erken saatlerinde Tegel Hava Alanına doğru yola çıkıyorum.

İstikamet Paris. Charles De Gaul Hava Alanı dünyanın en işlek alanlarından. Ama hiç de öyle görünmüyor.

Schengen ülkeleri arasında pasaport kontrolü yok. Uçaktan indikten birkaç dakika içinde kendinizi dışarıda bulursunuz.

Otobüsle otelimin bulunduğu Gare du Nord bölgesine doğru hareket ediyoruz.

Güzergah oldukça iç karartıcı. Her taraf çirkin, gri Belediye konutları ile dolu. Çevre, bulutlu, sisli hava ile iyi bir uyum sağlıyor.

Bu binalarda oturanların çok büyük çoğunluğu Afrika'nın çeşitli ülkelerinden gelen etnik azınlıklardan oluşuyor. Bu toplumlara eski Fransız müstemlekesi Cezayir'den gelen Arablar da dahil.

Egly kasabası Paris'in hemen dışında bir yerleşim alanı. Yukarıda anlattığım tip bir yer. 10 Mayıs 2016 yılında Océne isimli 19 yaşındaki bir kız Egly tren istasyonuna yürümüş, kendini Paris'e gitmekte olan 4.29 öğleden sonra treninin önüne atıp intihar etmişti.

İntihar edeceğini önceden sosyal medyada duyurmuş, 4.29a kadar da saniye saniye yine sosyal medyada bu vahim olayı paylaşmıştı genç kız.

Yol boyunca, tüm duraklardan Afrika ve Türkiye kökenli yolcular otobüse doluşuyorlar. Oradaki bir müzeyi ziyaret etmiş olan kalabalık Japon turist grubu ile otobüs tıka basa doluyor.

Avrupa'da seyahat oldukça ucuz. Kontrol da yok. Kaç para diye soruyorum. "Sonra ödersin" diyor sürücü.

İnerken kalabalıktan sürücüye yaklaşamadığımdan ücret ödemeden otobüsten inip iki dakikalık yürüyüşten sonra otelime varıyorum.

Ertesi gün Berlin'de uyguladığım tur otobüsü yöntemini kullanmaya karar veriyorum.

Paris'e vardığım gün ise küçük bavulumu otel odama fırlatıp 10 dakika içinde çevrede bulunan Paris'in en ünlü semtlerinden olan Montmartre'ye doğru yola çıkıyorum.

Önce yüzlerce merdiven tırmanıp tepedeki Sacre Coeur katedralinin basamaklarına varıyorum. Gitarıyla neşeli İspanyol şarkıları çalan müzisyenin müziği beni oldukça dinlendiriyor.

Bir zamanlar dünyanın en ünlü sanatçılarının uğrak yeri olmuştu bu semt. Paris'in yüksek bir bölgesinde olan şirin semtin her köşesinde onların izine rastlamak mümkün. Matisse, Toulous-Lautrec, Renoir, Picasso, Van Gogh, Dali hep burada yaşamış ünlüler.

Picasso ile George Braque, Kubizm sanat formunu bu semtte başlattılar. Moulin Rouge, Amelie gibi ölümsüz filmlerin çekildiği semt yine burası.

Güzel, güneşli bir günde Place du Tertre meydanındaki kaldırım kafelerinden birinde oturup, şarap yudumlayarak o güzelim atmosferi doyasıya içime çekiyorum.

Acaba bir Fransız beresi alıp kafama taksam mı diye düşünüp kendi kendime eğleniyorum.

Meydanda turistlerin tablosunu çizen onlarca artist bulunuyor. Her biri için bir metre karelik alan verilmiş. Bu ünlü meydanda sanatlarını sergilemek için 300 sanatçıya izin verilmiş. Yeni sanatçılar için 10 yıllık bekleme listesi var.

Kafenin hemen yanındaki iki ağaca ip germiş olan bir cambaz romantik Fransız müziği eşliğinde hünerlerini sergiliyor. Akşama kadar bu şahane güzellikteki yerde kalıyorum.

Otele dönüp bir saatlik bir dinlenmeden sonra tekrar dışarıya atıyorum kendimi. Bu kez Gare du Nord bölgesini gezip oralarda bir yemek yeme niyetindeyim.

Tren istasyonunun çevresi yüzlerce Afrika kökenli gençlerin oluşturdukları gruplarla dolu. Kendi aralarında sohbet edip şakalaşıyorlar. Birine zararları yok. Ama etrafta dolaşan turist ve yerlilerin tavırlarından rahatsız oldukları apaçık ortada.

Bu bölge Fransızların yabancılara karşı tutumunu simgeleyen bir bölge sanırım. Etraftaki şık bar ve restoranlara göz atıyorum. Oralarda turistlerin dışında hiç siyah veya diğer etnik azınlıklara rastlamazsınız.

İnsanların aşırı şekilde ötekileştirildiği, dışlandığı bu şık şehrin büyük sosyal bir patlamaya gebe olduğunu düşünüp hüzünleniyorum.

Bir restorana girip güzel bir balık yemeği yedikten sonra otele dönüyorum. Ertesi gün gündemimde yarım günlük otobüs turu var.

*********************

Hafif çiseleyen yağmur keyfimi biraz bozuyor ama erken erken otobüs durağından turist otobüsüne atlayıp tura başlıyoruz. İlk durak Louvré Müzesi. Rönesans devrinin en ünlü sanat eserleri, örneğin Mona Lisa bu müzede sergileniyor.

Ancak müzeyi gezmek bir gün alacağından bunu başka bir zamana bırakıyorum.

Opera binası, dünyanın en pahalı, en ünlü Maxim's restoranını geçip Notre Dame katedraline varıyoruz. Seine Nehrinin kıyısından katedral tüm ihtişamı ile görünüyor.

Paris'in simgelerinden olan bu ünlü katedrala bir göz atıp entellektüellerin buluşma yeri olan Latin Quarter semtine yöneliyorum. Sonra biraz ötedeki dünyanın en eski üniversitelerinden Sarbonne Üniversitesine yürüyüp hayranlıkla ilginç binayı seyre dalıyorum.

Buraya gelmişken uzakta olmayan Bastille semtini ziyaret etmemek olmazdı. Sonraları hapishane olarak kullanılan eski kalenin yerinde yeller esiyor. Meydanın tam ortasında Eylül Sütunu yükseliyor.

1789 Fransız İhtilali esnasında Bastille Hapishanesi ihtilalcilerin saldırısına uğramıştı. Meydan hala protestoların, yürüyüşlerin başlatıldığı yer olarak kullanılıyor.

Otobüs Arc de Triomphe (Zafer Kapısı)nı turlayıp Champs-Elysées caddesinde ilerliyor. Kulaklıktan bu yerler hakkında bilgi alabiliyorsunuz. Türkçe dahil 10 dilde rehberlik sağlanıyor.

Zafer Kapısı civarında araba sigortası işlemiyormuş. Orada kaza yaparsanız yandınız.

Champs-Elysées Caddesinde dünyanın en yüksek konut fiyatlarına rastlanıyormuş.

Ve nihayet uzaktan birkaç kez görülen Eifel Kulesinin etrafına varıyoruz. Paris denince akla ilk gelen simge beni hayal kırıklığına uğratıyor. Bayağı paslı bir kule. Ne umuyordum bilmiyorum.

Yandaki koltukta oturan genç kadın ballandıra ballandıra geçen sefer yüzlerce merdiven tırmanarak kulenin ikinci katına çıktığını anlatıyor. Acıyarak ona bakıyorum.

Otelden bavulumu kapıp Gare Du Nord İstasyonuna koşuyorum. Trenin kalkmasına tam 1 saat var. Kalabalıkta kaplumbağa hızıyla ve büyük bir stresle ilerleyip pasaport kontrolünden geçtikten sonra trenin ayrılmasına 3 dakika kala kendimi trene atıyorum. Ver elini St. Pancras, Londra.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları