Tehlikeli ütopya

Yayın Tarihi: 01/04/14 14:01
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Son Baf ve Leymosun'da tanık olduğumuz olaylar, dili, dini, milliyeti farklı olan Türk ve Rumların iç içe getirilmesinin ne kadar yanlış ve tehlikeli olabileceğini göstermektedir.

Zaten Denktaş- Makarios ve Denktaş - Kibrianu doruk anlaşmalarında iki kesimlilik ve iki bölgeliliğin kabul edilmesi tesadüfi olmayıp, geçmişteki gerçekler dikkate alınarak kabul edilmişti.

Kuşkusuz Kıbrıs'ın asırlarca Türk yönetimi altında kalmasının doğal sonucu olarak, Rum halkı ile aramızda bir çok ortak yanlarımız bulunmaktadır.

Fakat iki halkın din, ulusal kimlik, dil ve gelenek görenekleri bir birinden farklı olduğu için, asırlarca bu topraklarda yaşamalarına karşın, kaynaşmamışlardır.

Batılı emperyalistler, Ege ve batı Ak Denizde kuşatma altında bulunan Türkiye'nin, doğu Ak Deniz'de de etkisiz hale getirilmesini istedikleri için, adanın tümünün Rumların kontrolünde olmasını sağlayabilecek birleşik bir çözümde ısrar ediyor.

Çünkü Batılı emperyalistler, birleşik bir yapıda geçmişte çektiği acıları unutan Kıbrıslı Türklerin; nüfus üstünlüğüne sahip,dinlerine ve ulusal kimliklerine çok bağlı olan Rumlar arasında eriyip kaybolacağını düşünüyor.

Modası geçmiş sol saplantıların etkisi altında olan içimizdeki bazı kişiler ise, uyduruk Kıbrıslılık kimliğini ön plana çıkararak Rumlarla iç içe beraber yaşamak hayalinde olduğu için, kuzeyde zamanla Türk varlığının kökleşeceğini düşünerek, en erken bir zamanda iki halkın birleşmesini istiyor.

Bazı kişiler ise Rum ve emperyalistlerin propagandalarına inanarak, ekonomik sıkıntıların ortadan kalkacağı hayali nedeniyle, Rumlarla Birleşmeyi savunuyor.

Oysa, devletimizden vazgeçmemiz ve Rumların egemen olacağı bir çözümü kabul etmemiz durumunda, olumlu beklentiler gerçekleşmeyecek ve hayal aleminde yaşayanlar ile ideolojik saplantılardan kurtulamayanlar, büyük hayal kırıklığına uğrayacaktır.

Çünkü yaşanan dönemdeki somut gerçekler,Rumların genel olarak değişmediğini, adanın tümümün kendilerine ait olduğu inancından vazgeçmediğini, bizimle varlığımızı sürdürmemize olanak verebilecek kalıcı bir anlaşmadan yana olmadığını göstermektedir.Örneğin:

Tüm eleştirilere rağmen güneydeki okullarda, askeri kışlalarda ve sınır kapılarında, Rumları Türklere karşı kışkırtan ve bize karşı düşmanlık duygularını körükleyen, panolar yerinde durmaktadır;

Rum halkı üzerinde etkili olan Başpiskopos'un açıklamaları, bize azınlık hakkı tanımak niyetlerinde olduklarını gösteriyor;

Barikatların açılmasından sonra Rumların % 70'inin kuzeye gelmemesi, bize karşı hala daha dostça duygular beslemediklerinin göstergesidir;

Şimdiye kadar güneye giden bir çok Türkün araçlarına zarar yapılması ve bazı Türklerin darp edilmesi aradaki soğukluğun kaybolmadığını gösteriyor;

Rum siyasilerin 1963-74 dönemi için bizden özür dilememeleri bir yana, bize yapılan haksızlıklar ve katliamları kabul etmemektedirler,üstüne üstlük yaşanan olaylardan bizi suçlamakta ve sorumlu tutmaktadırlar.

Güneyde düzenlenen Barış şenliklerine katılan Türk ses sanatçısı bıçaklanarak yaralanmıştır.

Rumlar izolasyonlarla ekonomimizi baltalamaya,çökertmeye ve yaşam kalitemizi düşürmeye çalışıyorlar.Bizimle sportif faaliyetler düzenlemeye bile yanaşmıyorlar.


Baf ve Leymosun'da konferans vermeye giden eski Cumhurbaşkanı Sayın Talat'a bile Rumlar saldırmış , korumaları yaralanmış,kuzeyden giden basın görevlilerinin kameralarına el konulmuştur.

Güneydeki iktidarın ve tüm siyasi partilerin hala daha bize sadece azınlık hakkını layık gördüklerini gizleme gereği bile duymamaktadır.

Öte yandan Kıbrıs Türk halkı olarak geçmişten günümüze hiç Rum halkına saldırmamamıza karşın, hep saldırıya uğradık.Bize yapılan tüm haksızlıklara , çektirilen acılara ve halen uygulanmakta olan ambargolara rağmen Rumlara kin beslemediğimiz üstelik devletimizden de vazgeçme pahasına, onlarla ortaklık kurmak için toprak ödünü de verebileceğimizi açıklamaktayız.

Fakat Rum tarafında az sayıdaki bazı aklı başında Rumlar dışında çoğunluk, gerçekleri görmemesi ve kabul etmesi bir yana, geçmişten günümüze bize yapılanların da yanlış olduğunu kabul etmiyor.

İşte Bütün bu gerçeklere rağmen, anavatanın fiili garantisi olmadan iki halkı birleştirecek bir anlaşma gerçekleştirilmesi, bizi geçmişin karanlık dönemine götürecek ve bu kez anavatan da Avrupa birliği üyesi bir ülkeye askeri müdahalede bulunamayacağı için, aynen Girit'teki soydaşlarımız gibi tarihten silineceğiz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.