Uluslar arası toplum balonu

Yayın Tarihi: 06/08/14 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
İsrail'in, dünyanın gözü önünde Filistin'de sürdürdüğü soykırım; uluslar arası kuruluşlar ile toplumun, maskesinin düşmesine ve gerçeklerin daha açık bir şekilde ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Ayrıca,uluslar arası toplum, uluslar arası hukuk ve uluslar arası kuruluşları dilinden düşürmeyen,önemseyen ve onları memnun edecek şeklide hareket edilmesini isteyen KKTC'deki malum kesimin yanıldığının kanıtıdır.

Hastaneleri, okulları, ibadet yerlerini sivil halkın yaşadığı her yeri ateş altına alan yaşlı, kadın, çocuk ayırımı yapmadan, sivil halkı katleden İsrail'i durdurması gereken ABD Başkanı Obama'nın 'İsrail'in kendini savunma hakkını kullanmasını' desteklediği şeklindeki açıklaması;

Uluslar arsı kuruluşların, İsrail dışında yaşayan Yahudilerin sırf Filistinlileri öldürmek amacı ile İsrail'e gelip silah altına alınması karşısındaki sessizliği;

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un İsrail Başbakanı Netanyahu ile görüşmesinde Filistin'de ölen İsrail askerleri için üzüntülerini açıklaması, öte yandan katledilen Filistinlileri dikkate bile almaması;

Dünyaya demokrasi ve uygarlık dersi veren Avrupa Birliğinin, Filistin'de sürdürülen katliamlar karşısında ses çıkarmaması, sahteciliğin ve ikiyüzlülüğün göstergesidir.

Kanada, Avustralya ve Avrupa Birliğini yönlendirdiği bilinen Almanya Başbakanının İsrail'i kınamak yerine desteklediğini açıklaması, özellikle Kıbrıs Türkleri ve Anavatanımız tarafından çok iyi değerlendirilmeli.

Çünkü yaşanan olaylar dünyada eskiye göre hiçbir şeyin değişmediğini, haklı ile haksızın ayırt edilmediğini,güçlü devletlerin çıkarlarını her şeyin üzerinde tuttuğunu ve olaylar karşısında, çifte standart uyguladıklarını kanıtlamaktadır.

Filistin'deki insanlık dışı katliamlar,dünyaya uygarlık dersi veren ülkelerin kendi ve yandaşlarının çıkarları söz konusu olduğu zaman, tüm ilkeleri göz ardı edebileceğini göstermiştir.

Zaten Boşnakların pervasızca katledilmesine seyirci kalan Avrupa Birliğinin, sicilinin pek parlak olmadığı biliniyor.

Son Filistin soy kırımı, her fırsatta uluslar arası toplum, uluslararası hukuk ve uluslar arası kuruluşlarla uyum içinde olmamızı savunan ve isteyen siyasetçi, STÖ yöneticileri ve köşe yazarlarının da artık gerçekleri anlamasını sağlayacaktır.

Yaşanan dönemde Çin işgali altında bulunan doğu Türkistan'da Uygur Türklerini pervasızca katletmektedir.

Rusya dünyanın gözü önünde Kırımı önce işgal etmesi daha sonra da düzmece bir referandum ile kendi topraklarına katmıştır.Ukrayna'nın doğusunu da topraklarına katmak için buraya silahlı kuvvetlerini oktuğu biliniyor.

Kuzey İrak'ta Kürt yönetimi ile İŞİD'in (İrak Şam İslam Devleti) Türkiye'nin hemen yakınında bulunan Kerkük ve Musul'daki Türkmenleri pervasızca katletmektedir.

Kısaca halen dünyanın değişik yerlerinde güçlülerin pervasızca sürdürdüğü insanlık dışı katliamlar, Türk ordusunun yanımızda olmasının bizim için ne kadar önemli olduğunu kanıtlamaktadır.

Misyonu dünya barışını korumak olan Birleşmiş Milletlerin , veto hakkına sahip ve dünyanın en büyük silah üreticisi olan Rusya, Çin,ABD,Fransa ve İngiltere'nin çıkarları doğrultusunda karar ürettiği inkar edilemeyen bir gerçektir.

Dünyadaki olaylar,devletimizden vazgeçmemiz ve Rum çoğunlukla birleşmemizin bizi nereye götüreceğini göstermektedir.

Filistin örneği; geçmişe saplanıp kalmamızı ve ileriye bakmamızı, fiili garantide ısrar edilmemesini isteyen ve Avrupa Birliği üyesi bir ülkede bize olumsuz davranılmayacağını savunanların haklı olmadıklarını gösteriyor.

Avrupa Birliğinin, Yunanistan'daki soydaşlarımızın ulusal kimliğinin bile tanınmaması karşısında ses çıkarmaması,bu kuruluşa da güvenilemeyeceğini göstermektedir.

Yaşanan dönemde Filistinlilerin başına gelenler,Kıbrıs Türk halkının gerçekleri daha iyi anlaması bakımından çok önemlidir.

Zaten,1963-74 döneminde benzer durumla karşılaştığımız ve çaresizlik içinde can ve mal korkusu içinde yaşadığımız, üstüne üstlük bir de ortaklık yönetimini yıkan Rum tarafının, dünyaca yasal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanındığı unutulmamalı.

Her nasıl bir anlaşma yapılırsa yapılsın Türk askerinin adadan ayrılması durumunda, Rumların çoğunluklarına dayanarak aynen 1963'te olduğu gibi yine bizi ortaklıktan atacağı ve tüm adanın tek hakimi olacağını tahmin etmek için kahin olmak gerekmez.

İşte bu nedenle,Kıbrıs Türk halkı olarak geçmişin karanlık dönemine götürülmememiz için kesinlikle anavatanın ülkemizde asker bulundurması koşulundan vazgeçmemeliyiz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.