Devlet yeniden yapılandırılmalı

Ülkemizin küçük olması ve herkesin birbirini tanımasının doğal sonucu olarak, parlamenter sistemin sürdürülebilir olmadığı açıkça anlaşılmıştır.Şimdiki düzenin değiştirilmemesi ve devlet yapımızdaki yanlışların düzeltilmemesi durumunda da, sıkıntıların aşılması mümkün görünmüyor.

Memur sayısı bakımından dünyada birinci sırada olmamıza karşın, devlet kuruluşlarının verimli ve vatandaşları tatmin edecek düzeyde hizmet verdiği söylenemez.Aksine, basında çıkan şikayetlerden de anlaşıldığı gibi, bir çok vatandaşımız devlet kuruluşlarından şikayetçidir.

Genelleme yapılarak tüm memurların gerektiği şekilde çalışmadığı söylenemez.Çünkü fedakarca hizmet eden ve işin altında gerçekten ezilen devlet görevlileri de vardır.

Ancak aşırı istihdam nedeniyle bazı Devlet kuruluşlarında, görevli sayısının ihtiyacın çok üzerinde olduğu ve mesai saatlerinde hiçbir iş yapmadığı, herkesin bildiği bir gerçektir.

Ayrıca, bir çok devlet görevlisi mesai saatlerine uymuyor,İş takibi için devlet kuruluşlarına giden vatandaşlarımıza iyi muamele yapmıyor. Bazı memurlar, resmi görevli olduklarını unutarak, vatandaşlara amca, dayı, teyze gibi sözcüklerle hitap ediyor.

Bazı görevliler ise, iş takibi için gelen vatandaşları bekleterek cep telefonu ile dakikalarca özel konuşma yapıyor, resmi kuruluşta ve iş saatinde olduğunu dikkate almadan, kendi evinde olduğu şekilde hareket ediyor.

Bir çok görevli mesai saati içinde kahvaltı yapmayı, çay –kahve içmeyi, masaya 4-5 tabak sererek yemek yemeyi, yasağa rağmen kapalı alanda sigara içmeyi,hatta doğum günü töreni yapmayı adeta kazanılmış hak kabul ediyor ve vatandaşın işini yapmaktan daha öncelikli görüyor.

Sendikaların tepkisinden korkulduğu için,memur fazlası bulunan kuruluşlardan ihtiyaç duyulan dairelere idari tasarrufla, nakil yapılacağı yerde yeni memur alınıyor.

Resmi kuruluş yöneticilerinin, maiyetindeki görevliye sözlü uyarıda bulunmasına bile Sendikalar şiddetli tepki gösteriyor. Devlet görevlileri amirlerinden çekineceğine, artık yöneticiler maiyetinde çalışanlardan korkuyor.

Hükümetlerin popülist yaklaşımlarla Sendika yöneticilerine tanıdığı aşırı hak ve ayrıcalıklar nedeniyle, okul ve Devlet kuruluşları adeta onların istediği şekilde çalıştırılabiliyor.

Tüm siyasi partiler de iktidarda iken sendikaları eleştirmelerine karşın, muhalefette oldukları zaman, oy kaygısı ile hareket ederek, arka çıkıyor.

Başbakanlığa bağlı Personel dairesi ise, Kamu kuruluşlarında çalışanların memurlukla bağdaşmayan tutum ve davranışları karşısında hiçbir yasal işlem yapmıyor.Dairelerde Verimliliğin artırılması ve disiplininin sağlanması için önlem almak yerine, pasif kalmayı tercih ediyor.

İşte bu bozuk düzende, görevine hiçbir şekilde ve hiçbir nedenle son verilmeyeceğini ve emeklilik hakkını kaybetmeyeceğini bilen bazı Devlet memurları; hükümetlere meydan okumaktan, çalıştığı yerle ilgili bilgileri yabancılara vermekten, yöneticileri tehdit etmekten, ateş kes durumunda bulunduğumuz Rum yönetimi yetkilileri ile görüşmekten, uluslar arası kuruluşlara giderek KKTC ve Anavatan aleyhinde propaganda yapmaktan ve en ilginci çalıştığı kuruluşun ilkelerine ters yönde hareket etmekten çekinmiyor.Hatta ülke yönetimine talip oluyor.

Sonuçta devlet kuruluşlarının verimli ve kaliteli hizmet vermesi mümkün olamamakta, en basit sorunlar çözümlenememekte, yasalar gereken şekilde uygulanamamakta, devlet saygınlığı ile otoritesi erozyona uğratılmakta ve yaşanan dönemde olduğu gibi halkımız sorunların sarmalında bunalmakta.