Neden hep biz suçlanıyor ve cezalandırılıyoruz?

Yayın Tarihi: 28/12/14 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

İnsanların kendileri kadar başkalarını da düşünmesi, acılarını da paylaşması ve hatalarını kabul edip karşı taraftan özür dilemesi uygarca bir davranış biçimi olup takdir edilmelidir.

Türk tarafı olarak Osmanlı döneminden başlayarak Rum komşularımıza herhangi bir olumsuz tutumumuz olmuş ise, bunu kabul edip pişmanlık duymamız, hatta özür de dilememiz yine uygarca bir davranış olur.

Fakat tarihi gerçekler, Türk halkı olarak komşularımıza özür dilememizi gerektiren herhangi bir hatalı tutumumuz olmadığını göstermektedir.

Bu nedenle gerek yabancıların, gerekse içimizde birilerinin haklı ile haksızı, saldırgan ile mağdur olanı ayni kefeye koyması ve suçlaması, barışseverlik, demokratlık çözümden yana ve hakça bir tutum olamaz.

Kıbrıs'ta artık geçmişe takılıp kalmamamız, ileriye bakmamız, iki halkın barış ve işbirliği içinde olabileceği yeni bir gelecek kurmamız isabetli bir seçenektir.

Yalnız ayni acıların ve felaketlerin tekrarlanmaması için, mutlaka geçmişteki olaylardan gerekli dersler alınmalı ve hata yapanların da pişmanlık duyması kaçınılmazdır.

Yoksa saldırgan taraf hatalarından pişmanlık duymadığı ve başkaları tarafından da haklı görüldüğü takdirde, iki taraf arasında sağlıklı bir işbirliği kurulması düşünülemez.

Bilindiği gibi, ortaklık yönetimi olan Kıbrıs Cumhuriyetini Rum tarafının bozmasına ve devletten dışlanmamıza rağmen ,biz cezalandırıldık.

1963-74 yılları arasındaki dönemde ,çok büyük acılar ve sıkıntılar çektiğimiz kimsenin inkar edemeyeceği açık bir gerçektir.

Ortega raporunda bize yapılan insanlık dışı vahşetin ortaya konulmasına rağmen, Rumların suçlanmaması bir yana, bir de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından adanın tek hakimi olarak tanınarak ödüllendirilmiştir.

1968'den beri yürütülen toplumlar arası görüşmelerde hazırlanan tüm çözüm seçeneklerini bizim kabul, Rum tarafının reddetmesine karşın, uluslar arası toplum ve kuruluşlar hala daha bizi ambargolarla cezalandırmağa devam ediyor.

Rumların 1974'de Kıbrıs Cumhuriyetini ikinci kez yıkmalarına ve Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan etmelerine karşın,barış harekatından sonra Rum yönetimi yeniden yasal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul edildi.


Annan planını bizim kabul etmemize karşın, ambargolar kaldırılmamış.Planı reddeden Rum tarafı ise Avrupa Birliğine alınarak ödüllendirilmiştir.

En son Rum tarafı bir yandan bizimle anlaşma yapmak için masada otururken, öte yandan da yabancı ülkeler ile askeri işbirliği anlaşmaları yapmış,denizlerdeki kaynaklardan tek yanlı yararlanmak için girişimlerde bulunmuş ve anlaşmaya niyetli olmayan tutum ve davranış içinde olmuştur.

Rum tarafı,haksız tutumları karşısında bile kendilerini desteklemeyen devlet Başkanları ile Uluslararası kuruluş yetililerine, orantısız bir şekilde saldırmayı hak kabul ediyor.

Tarafsız olarak görüşlerini açıkladığı ve Rum tezlerini desteklemediği için,BM Genel Sekreterinin özel temsilcisi Aleksander Downer'i görevinden azlettirdiler.

RUM tarafı,Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarından işbirliği içinde birlikte yararlanmamız teklifimizi kabul etmemiş; bizim de bu kaynaklardan yararlanmak için harekete geçmemizi bahane ederek görüşme masasından çekilmiştir.

Toplumlararası görüşmeden kaçmalarına karşın, bu gerçeği açıklayan Birleşmiş Milletler temsilcisi Espen Eidde'e saldırmışlar.Tepkiler karşısında, makamını kaybetmemek için, tercüme hatası yapıldığını ileri sürerek söylediklerini geri almak zorunda bıraktılar.

Kısaca belirtmek gerekirse Rum komşumuz geçmişten günümüze, her koşulda, her zaman kendini haklı görmekte, başkalarının da onların yanında olmasını istemekte.Tarafsız açıklama yapanlara ise,saldırmaktadırlar.

Kuşkusuz paylaşımcı olmayan, samimi işbirliği yapmak istemeyen, bizim de bu topraklarda eşit yaşam hakkına sahip olduğumuzu içine sindirmeyen, daima kendi isteklerinin kabul edilmesini ve haklı görülmesini bekleyen Rumlarla, ayni yönetim çatısı altında bir arada yaşayabileceğimiz düşünülemez.

Bu durumda, Rumların bizimle eşit ortaklığa dayanan bir çözüm seçeneğini kabul etmesini beklememiz hayaldir. Bu amaçla, görüşmelerin sürdürülmesi de halkımızın boş yere oyalanmasına, zamanının harcanmasına sebep olacaktır.

İçinde bulunduğumuz koşullar ve karşımızdaki gerçekler nedeniyle, Rum komşularımızın arkasından koşmak, bizimle anlaşması için yalvarmak ve görüşme masasında zaman kazanmak planlarına hizmet etmek yerine, artık kendi başımızın çaresine bakmamız ve dünya ile bütünleşmemiz, soyutlanmaktan kurtulmamız ve kendi ayaklarımız üzerinde nasıl durabileceğimiz seçenekleri üzerinde tartışmalıyız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.