Halkımız sloganlara aldanmamalı

Yayın Tarihi: 25/04/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Gerçek niyetlerinin bilinmesi durumunda,halkımızın arasına karışamayacağını bilen bazı kişiler, kulağa hoş gelen sloganlarla hedeflerine ulaşmağa çalışıyor.

Özgür topraklarımızda doğup büyüyen,geçmişte yaşananları ve savaşın ne olduğunu bilmeyenler ile saplantı ve fobilerin etkisi altında olanlar, bunların birleşik bir Kıbrıs'ta daha mutlu ve refah içinde olacağımız masalına inanıyor.

Fakat geçmişte yaşanan olaylar ve halen güneydeki açıklamalar, Rum çoğunlukla birleşmemizin çıkarımıza değil, aksine zararımıza olacağını gösterir.

Ayrıca,halkların ulusal mücadelede elde edilebileceği en üstün başarı,kendi kendini yönetmek, kendi egemenliği altında bir toprağa ve devlete sahip olmaktır.

Türk halkı olarak sırf kötü yönetilmemiz nedeniyle, tüm kazanımlarımızdan kendi isteğimiz ile vazgeçmemiz ve Rum'a yamalanmamız yapılabilecek hataların en büyüğüdür.

Yaşanan deneyimler,Yunanistan ile Rumların anlaşmalara uymadığını, uluslar arası kuruluşların da yanlı hareket ettiğini kanıtlamaktadır.

Avrupa üyesi Yunanistan ve Rum yönetimi, uluslar arası anlaşmalara rağmen soydaşlarımıza ana dillerinde eğitim hakkını bile tanımamakta, ulusal kimliklerini inkar etmektedir.

Uluslar arası toplumun ise ,1963'te bizi ortaklık cumhuriyetinden dışlayan Rumları cezalandırmak yerine,yasal yönetim kabul edilerek ödüllendirmesi ve ayrıca Avrupa Birliğine tüm adayı temsilen üye alınması,devletimizden vazgeçmemizin ve Birleşik bir çözümün ne kadar riskli olduğunu ortaya koymaktadır.

Zaten,1960 Kıbrıs cumhuriyetinin sadece 3 yıl yaşatılabilmesi, Rumların bizimle samimi işbirliğini ve ortaklığı içlerine sindirmediğini ve yeniden birleşmeyi öngören bir anlaşmadan sonra ayni şekilde hareket edebileceklerini gösterir.

Gerçekte, doruk anlaşmalarında belirtilen iki kesimli, iki bölgeli siyasi eşitliğe dayalı bir çözümü Rum tarafı samimi olarak kabul etmediği için, şimdiye kadar bir barış anlaşması yapılamamıştır.

Acheson planından, Annan planına kadar hazırlanan tüm anlaşma seçeneklerini de bizim kabul etmemize karşın, Rumların kabul etmediği inkar edilemeyen bir gerçektir.

Bilinen gerçeklere rağmen, KKTC'deki bazı kişiler, anlaşma yapılamamasından liderlerimizi suçlamakta,cumhurbaşkanının değişmesi durumunda da çözüm olacağını ileri sürüyor.

Kuşkusuz tüm savaşlardan sonra mutlaka bir barış anlaşması yapılmaktadır.Bu nedenle Kıbrıs'ta da bir barış anlaşması yapılmalıdır.

Ancak sırf bir anlaşma yapılsın diye, yok olmamıza zemin hazırlayacak bir çözüm, kabul edilemez. Örneğin 'üç tek' egemenliğe dayalı birleşik bir çözümü kabul etmemiz;tüm kazanımlarımızı kaybetmemize sebep olacaktır.

Bu nedenle güneydeki yönetime azınlık olarak katılmamızı isteyenler,sloganlarla gerçek niyetlerini gizlemek ve yanıltılarak halkımızın teslim olmasını sağlamak yerine, dürüstçe bu görüşlerini ortaya koymalı.

Çünkü, ulusal kimliğimizi inkar ederek uyduruk Kıbrıslılık kimliğini ön plana çıkarmak 'ilericilik' ; Rum'a teslim olmayı kabullenmek 'barış';Rum çoğunlukla birleşmek ve azınlık durumuna düşmek 'çözüm' değildir.

Güneyde her yere Yunan bayrakları asılması, Ledra sınır kapısında temsili Girne belediyesi binası, barikattaki bizi kötüleyen resim ve afişler;halen seçim propagandasında çok kullanılan barış, çözüm, birleşme sloganların anlamsızlığını gösterir.

Filistinlilerin dramı, Türk ordusunun yanımızda olmasının önemini;B.Trakya'daki soydaşlarımızın acı durumu ise KKTC yerine birleşmenin başımıza neler getirebileceğini ortaya koymaktadır.

İşte bu nedenle halkımız gerçekleri görmeli, KKTC'ye sahip çıkmalı .Aksi halde geri dönüşümsüz felakete sürükleneceğiz .

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.