Birleşme saplantısının bedeli çok ağır olur

Yayın Tarihi: 11/08/15 11:40
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Tarihi olaylar, Kıbrıs'ta iki halkın birleşik yönetim altında barış içinde yaşamasının, kesinlikle mümkün olmadığını ve yan yana yaşamalarının tüm ilgili tarafların çıkarına olduğunu, net bir şekilde orta koymuştur. Bu açık gerçeğe rağmen; dili, dini milleti farklı olan, üstelik aralarında kan davası da bulunan iki halkın tekrar birleştirilmesine kalkışılması, her şeyden önce barışın bozulmasını istemektir.

Batılı emperyalistler ile onların güdümündeki BM ve AB; Türkiye'nin doğu Akdeniz'de etkin ve söz sahibi olmasını çıkarlarına aykırı görmesi nedeniyle, Kıbrıs'tan ayrılmasını sağlamak amacı ile adadaki iki halkı yeniden birleştirmek çabasındadır.

Yunanistan- Rum yönetimi; ekonomik ve nüfus üstünlüğüne dayanarak, Türk halkını hegemonyası altına almak ve adanın tümünü ele geçirebilmek amacı ile birleşmek ister.

Türkiye ile Kıbrıs Türkünün: yaşanan acı deneyimlere, tarihi gerçeklere, Yunanistan - Rum ikilisi ve onları destekleyen emperyalistlerin açıkça ortada olan hedeflerine ve Girit deneyimine rağmen, birleşmeyi kabul etmesi bindiği dalı kesmesi anlamındadır.

KKTC'de sol etiketli siyasiler: genellikle; dışa açılmak, uluslararası toplumun parçası olmak, Kıbrıslı kimliğimizi korumak, AB'nin parçası olmak, gençlerimizin geleceğini güvence altına almak gibi soyut ve halkımızın yaşamında önemli etkisi olmayan gerekçeleri sürerek, birleşmeyi savunuyor.

Fakat birleşik yapıda yine Kıbrıslı Türk kimliğimizle bütünleşmeyeceğiz. Şimdi de anavatan kanalıyla zaten dış dünya ile bütünleşebilmekteyiz.

Rum ulusal davasına hizmet etmeyi misyon kabul eden bazı kişiler; dayanaksızca ve haksızca Türkiye'nin içişlerimize karıştığını, Kıbrıs Türk kimliğini ortadan kaldırmağa çalıştığını ve üretimimizi engelleyerek ekonomimizi baltaladığını ileri sürerek, Rumlarla birleşmemizi savunur.

Fakat bir çok kişi gibi ben de sol kesimin; zamanla Kıbrıs'ın kuzey bölgesinin Türkleşmesini, kökleşmesini, KKTC'nin tanınmasını, iki bölgeliliğin kalıcılaşmasını ve Türkiye'nin yanımızda bulunmasını istemedikleri için, her koşulda Rumlarla birleşmemizden yana olduğu görüşündeyim.

Kuşkusuz Rum yöneticilerin, Yunanistan'ın ve emperyalist ülkelerin, halen yan yana yaşayan iki halkı sakıncalarına rağmen birleştirmek istemesi, onların çıkarları bakımından yadırganamaz.

Ancak Türk tarafının birleşmeyi kabul etmesini haklı gösterebilecek hiçbir gerçekçi ve mantıklı dayanak ve neden yoktur. KKTC'den vazgeçmek ve bileşmeyi kabul etmek de intihar demektir.

Çünkü birleşme adadaki kalıcı barışın bozulmasına, Türk halkının varlığının yeniden tehlike altına sokulmasına, ekonomik yıkımına, azınlık durumuna düşmesine ve göç etmesine sebep olacak.

Hele iki bölgeliliğin ortadan kaldırılmasını, tek egemenlik, tek vatandaşlık ilkesini ve Türk ordusunun adadan ayrılması kabul etmemiz durumunda, Türk halkı zamanla Rum çoğunluğun hegemonyası altına girip yok olacak.

Birleşmemiz durumunda, Rumların bizimle dostça, yapıcı ve samimi ilişki içinde olacağını, düşünenler hayal aleminde yaşamaktadır. Hele birleşme sayesinde refaha kavuşacağımız, gençlerimizin önünün açılacağı, hayali ve tamamen dayanaksız görüşlerdir.

Avrupa Birliğinin bir parçası olmamız ,dışa açılmamız gibi hoş karşılanan söylemler de aldatmacadır. Çünkü bize somut hiçbir şey kazandırmayacak. Yaşamımızda da hiçbir olumlu gelişme sağlamayacaktır.

Uluslararası sportif etkinliklere gençlerimizin katılabileceği görüşü de doğru değildir. Çünkü, Birleşmede de, dış etkinliklere yine Kıbrıslı Türk kimliğimiz yerine, Rum çoğunlukla birlikte katılabileceğiz. Şimdi de, Türkiye aracılığı ile dış müsabakalara katılma olanağımız vardır.

1960 deneyimine karşın, birleşik bir yapıda bize kağıt üzerinde haklar tanınmasına güvenmemiz, bize çok pahalıya mal olacak ve Rum'a yamalanıp yok olacağız.

Çünkü adadan Türkiye'nin ayrılmasından sonra, Rumların aleyhimize atacağı tüm adımlarda, AB de onları destekleyecek ve Türkiye de kesinlikle bize yardım edemeyecek.

Sonuç olarak, kesinlikle ayrı egemenlik hakkımızdan, devletimizden ,iki bölgelilikten, ayrılma hakkımızdan, adada Türk askeri bulunmasından ödün vermememiz gerekir.

Aksi halde 2. GİRİT olayı tekrarlanacak, adadaki Türk varlığı yok olacak, anavatanımız Türkiye de Ege ve batı Akdeniz yanında, doğu Akdeniz'de de abluka altına alınacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.