Haklı endişelerimiz anlayışla karşılanmalı

Yayın Tarihi: 29/08/15 10:53
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kıbrıs'ta artık bir barış anlaşması yapılması hem burada yaşayan Türk ve Rum halkı hem de anavatanları için çok yararlı olacaktır.

Ancak kalıcı bir anlaşma yapılabilmesi, her iki tarafın da gerçekten istekli olmasına ve geçmişteki acı tecrübeleri kabul ederek onlardan ders alarak, iyi niyetle hareket edilmesine bağlıdır.

Geçmişten günümüze gerçekler dikkate alındığı takdirde, kalıcı barış bakımından, iki devletli bir çözüm en idealdir.

Türk tarafı,1960 ortaklık cumhuriyetinde yaşanan sıkıntıların ve 1963'te de devletten dışlanması ve 1974'e kadar yaşadığı acıları yeniden yaşamasına olanak vermeyecek bir anlaşma yapılmasını istemektedir.

Geçmişte yaşanan acı deneyimler nedeniyle Türk tarafı iki bölgeli, iki devletli ayrı egemenliğe ve ayrılma hakkına sahip ve Türkiye'nin fiili korumasını içeren bir çözüm istemesi karşı tarafça anlayışla karşılanmalı.

Çünkü 1960 Londra – Zürih anlaşmalarının her iki tarafça kabul edilip imzalanmasına rağmen, Rum tarafı anlaşmanın hükümlerine uymamış ve anlaşma koşullarının pratikte uygulanmasını engellemişti.

1963'te ise Rumların, Türk tarafına dayattığı koşulların kabul edilmemesi üzerine, nüfus üstünlüğüne dayanarak devlete el koyduğu ve Türkleri ortaklıktan attığı inkar edilemeyen bir gerçektir.

Geçmişteki olaylar, Rum tarafının kabul edip imzaladığı anlaşmaya sadık olmadığını ve fırsat bulduğu zaman bozabileceğini gösterir.

Ayrıca 1968'te güneydeki Rum meclisinde oy birliği ile alınan Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleştirilmesi kararı, Türk tarafının uyarılarına rağmen kaldırılmamıştır.

Halen, Rum ileri gelenlerin açıklamaları, adanın tümünü elde edebilmelerine olanak verebilecek ve bu amaçla sıçrama tahtası olarak kullanabilecekleri bir çözüm peşinde olduklarını ortaya koymaktadır.

1974'den günümüze Türklerin hiçbir Rum'a zarar vermemesi ve Türk yönetiminin de güneydeki yönetime karşı hiçbir düşmanca davranış sergilememesine karşın, karşı taraf, benzer tutum içinde bulunmamaktadır.

Zaman zaman güneye giden Türklere saldırılmakta, araçlarına zarar yapılmakta, kendi aralarındaki futbol karşılaşmalarında bile KKTC aleyhinde slogan atılmakta ve bayrağımız yakılmaktadır.

Yakın geçmişte bir konferans için Leymosun'a giden M.A.Talat'a bile linç girişiminde bulunulması, geçenlerde de Yunan bayrakları ile gösteri yapan Rumların, görüşmelerde Rum isteklerinden çoğunu kabul eden Akıncıya hakaret etmesi, Türklerin endişelerinin anlayışla karşılanması gerektiğini göstermektedir.

Bu iki örnek Rum tarafında iki halkın birlikte yaşamasına karşı olan, üstelik şiddet de kullanabilecek unsurlar bulunduğunun kanıtıdır.

Zaten Türk tarafının geçmişin tekrarlanmayacağını kabul ederek sırf bir anlaşma yapılması için iyimser davranmasını, garanti istememesini haklı gösterecek hiçbir haklı dayanak yoktur.

Çünkü Rum tarafının anlaşmadan sonra, geçmişte olduğu gibi yine Türkleri ortaklıktan atması ve devlete el koyması durumunda Türk tarafına hiçbir uluslararası kuruluş ve yabancı devletin yardım elini uzatmayacaktır.

Geçmişte yaşananların tekrarlanmasına olanak verecek bir anlaşma, Türk halkının azınlık durumuna düşmesine ve/veya göç etmesine sebep olacaktır

Öncelikle toplumlararası görüşmelerde Türk tarafını temsil edenler olmak üzere, Rum tarafı, gerçekten adadaki barışın devamını isteyenler, kalıcı anlaşmadan yana olan tüm devlet ve uluslar arası kuruluşlar, geçmişte yaşanan deneyimleri dikkate alarak Türk halkının haklı endişelerini anlayışla karşılamalı.

Aksi halde yapılacak anlaşma Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu tarafından kabul edilmeyecek ve görüşmelerde harcanan zaman da boşuna gidecektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.