Mülkiyet gerçeği

Yayın Tarihi: 06/01/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Müzakerelerde mülkiyet konusunda maalesef Rum –Yunan ikilisinin belirlediği kulvarda hareket edildiği ve bizim haklarımızın göz ardı edildiği görüşündeyim.

Her şeyden önce mülkiyet sorununun, Rum-Yunan ikilisinin, Kıbrıslı Türklere silahlı saldırıları sonucu ortaya çıktığı görüşme masasında hatırlatılmalıdır.

1958,1963 ve 1974 yılındaki göçlerin, Rumların Türklere saldırması ile ortaya çıktığı ve Türklerin bu olayların çıkmasında hiçbir suçu olmadığı belgelerle sabittir.

Göçler sonucunda ortaya çıkan kayıplara sebep olan Rumların, bir de sadece kendi kayıplarını ön plana çıkarması ve iadesini istemesi hakça olamaz

Buna rağmen Türk tarafı, sırf çözüme yardımcı olmak amacı ,ile Rumların kayıplarının güneydeki Türk malları ile takas edilerek tazmin edilmesini kabul etmektedir.

Aslında mülk konusundaki görüşmelerde öncelikle,1963'de Rum saldırıları nedeniyle 104 köyden ayrılmak zorunda bırakılan Türklerin zararlarının tazmini ile başlanmalı.

1963'te tüm varlıklarını geride bırakarak, büyük sıkıntı içinde yaşayan Türklerin zarar ve kayıplarını dikkate almadan, sadece kuzeyde mülkü kalan Rumların tazminine çalışılması, yanlış olması yanında adaletsizliktir .

Devletteki görevim nedeniyle, Kıbrıs'ın tümüne yakın Türk ve Rum köylerini görme ve tanıma fırsatı buldum.

Güneyde kalan Türk arazilerinin; miktar bakımından daha az olmasına karşın, çok daha değerli olduğu görüşündeyim.

Örneğin KKTC'de yaklaşık 1500,000 da. kuru tarım arazisi bilimsel kriterlere göre çöl sayılan Mesarya ovasında olup, verimli tarım yapılmayacak durumdadır.

Mağusa ve Güzelyurt'taki yeraltı sularının da tuzlanıp kuruduğu ve buradaki arazilerin de tarımsal değerini kaybettiği inkar edilemeyen bir gerçektir.

Öte yandan güneyde İskele, Leymosun ve Baf kazalarındaki Türk arazileri oldukça değerlidir.

Halen Leymosun, İskele ve Baf'ta Türklere ait sulak arazilerinde geniş çapta meyvecilik,bağcılık, sebzecilik ve muz yetiştiriciliği yapılıyor.

Güneyde dağlık yerlerde bulunan Türk köylerindeki evler, aslına uygun bir şekilde restore edilerek sayfiye evi veya Turizm amaçlı değerlendiriliyor.

Larnaka hava alanı ve Leymosun yeni limanı, Türk mülkü üzerinde bulunuyor.

Rumlar, İskele'de deniz kenarında Türklere ait mülk üzerinde tesis ettikleri turistik işletmelerden önemli gelir elde ediyor.

Geçmişte gözden uzak sayılan Baf'ın Yayla, Altıncık (Hirsofu) ve Poli gibi Türk köylerine yapılan turistik tesisler, Rum ekonomisine önemli gelir getiriyor.

Bir de mal varlığı oranı hesaplanırken, Türk köylerinin etrafındaki mera, hali ve devlet arazilerinin alanı da dikkate alınmalı. Örneğin, Dillarga bölgesinde Türk köylerindeki kişilere ait tapulu mülk oranına, bu köylerin sınırları içinde bulunan hali mera, orman ve devlet arazilerinin alanı da eklenmeli.

Mülkiyet hesaplaşmasında, Maraş ve güneydeki Vakıf malları, özellikle yasalara aykırı olarak Rumların üzerine kaydedilen araziler de dikkate alınmalıdır.

Kısaca belirtmek gerekirse, güneyde bırakılan Türk malları, yüzölçümü bakımından daha az olmasına karşın kullanım niteliği ve ekonomik bakımından çok daha değerlidir. Halen, Rum ekonomisi bu mallarımızdan çok büyük gelir elde ediyor.

Tüm toplumlar arası çatışmaları çıkaran ve suçlu olan Rumlar, şimdi de hem güneyde kalan tüm Türk malları sayesinde ekonomik atılım gerçekleştirdi, hem de kuzeydeki mallarının iadesini istemektedir.

Rumlar gerçekten iyi niyetle bizimle anlaşmak isterse, kuzeyde bıraktıkları eski mülkü için takas ve tazminat seçeneklerini kabul etmeli.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.