Şükran edebiyatı dönemi tarih oldu!

Yayın Tarihi: 06/05/11 12:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Eskiden Türkiye'den en fazla parayı alan en iyi hükümet olarak nitelendirilirdi.

Türkiye'den para koparmanın da çeşitli yolları vardı;

Kimi, Esenboğa'ya iner inmez yeni öper, Türk bayrağını öpüp alnına koyardı, kimisi de nutuklarında sürekli Anavatan'a şükran nutukları atar ve memur maaşlarının ödenmesinde hiç bir sorun yaşanmaz, valizler dolusu para uçaklarla gelir ve memur da çiftçi de narenciyeci de rahatlıkla ödenirdi.

O zaman da hükümetler devleti iyi yönettiklerini zanneder, bu da seçim meydanlarında bolca söylenir ve siyasi rant elde edilirdi...

Şimdi şükran edebiyatlarının tarih olduğu bir dönemin başlangıç noktasında bulunuyoruz.

...

Bunu daha önce de biliyorduk ve defalarca da bu köşede yazdık ama dün bir kez daha bu tespitlerin doğru olduğunu, sayın Akça'nın HABERDAR'ı ziyaretinde teyit etmiş olduk.

Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ile yaptığımız dünkü görüşmede yapılan konuşmalarda yazacaklarımız var şimdilik yazmamamız gerekenler var.

Ancak yazacaklarımızın bir genel özetini aktaracak olursak, öncelikle kendisinin çok özel yetki ve donanımlarla KKTC'ye elçi olarak atandığını söyleyebiliriz.

Türkiye'nin 2003 yılından itaberin kalkınma hamlelerinde de büyük payı olan ve reformlarda imzası bulunan sayın Akça'nın buradaki görevi de tamamen ekonomik kalkınmaya yönelik ve hemen her konuda reformların temelini atmayı amaçlıyor.

...

Sayın Akça, KKTC'deki reform hareketinin çok daha önceden başlatılması gerektiği yönünde görüş belirterek bir anlamda da gelmiş geçmiş tüm hükümetlere göndermede bulundu.

Özellikle 2007 yılunda ekonominin devinim kazandığı dönemde reform paketlerinin hayata geçirilmesi halinde şimdi KKTC'nin ekenomik hiç bir sıkıntısı bulunmayacağını, Türkiye'nin de yardımlarıyla kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapıya kavuşucağına olan inancını ifade etti.

Ancak kendisinin de dediği gibi, ekenominin yükseliş gösterdiği bir dönemde, tüm dünyada olduğu gibi KKTC'de de ilgili hükümetler reformları hayata geçirmedi ve bunda da siyasi rent korkusu hakim oldu.

...

Sosyal güvenlikte uyum yasaları, kamunun borçlanma şeklinin yenilenmesi ve özelleştirme gibi konularda önümüzdeki günlerde çok geniş çaplı çalışmaların başlatılmasından daha çok bizi memnun eden, ülkede yıllardan beridir devam eden kamu çalışanı ile özel sektör çalışanları arasındaki büyük uçurumun kapatılması yönündeki çalışmaların başladığı oldu.

Zira bu ülkede yıllardan beridir kamu çalışanı öz, özel sektör çalışanları üvet evlat muamelesi görmüş, çok çalışan az kazanmış ve çoğu sosyal haklardan mahrum bırakılmış, ama az çalıyan da çok kazanarak dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinde bile görülmeyen haklarla donatılmıştı.

Umarız ki yeniden yapılandırma çalışmaları sonrasında, bu büyük haksızlık ortadan kalkacak ve bir kaza olmazsa ülkeye çalışma hayatında eşitlik ve adalet gelecek...

...

Sohbette sayın Akça'nın söylemlerinden bir önemlisi de KKTC'deki sağlıksız ihale sistemi oldu.

Hani sürekli olarak ihalelerin Ankara'da açıldığını, bu işlere TC Yardım Heyeti'nin ön ayak olduğundan şikayet ederiz ya, işte burda sistemin bozukluğundan dolayı beraberinde güvensizliğin olduğunu bir kez daha anlamış olduk.

Çünkü, devletin her hangi bir biriminde nhe zaman büyük bir ihale açılsa, mutlaka bir şaibe ve adam kollama söylentileri çıkar ve bu da hep birilerine avanta sağlamakla yorumlanır, işte bu nedenle özellikle TC kaynaklı ihalelerin Ankara'nın kontrolunde yapıldığını, ancak burdaki sistemin adil ve güvenilir bir sisteme kavuşturulduğunda bu konuda TC Yardım Heyeti'nin de en azından ihaleler konusunda geri çekileceğini duymak hoşumuza gitti.

...

Sayın Akça, görünüşünün tam tam aksine sempatik ve yerined şaka da yapmasını bilen birisi...

Onun Kıbrıs Türküne ön yargıları vardı, Kıbrıs Türkünün de ona...

Ama bu kadar donanımlı olması ve söylentileri, gereksiz tartışmaları ve verimsiz dedikoduları kulak ardı edip, KKTC'nin kalkınma planının mimarı olmaya aday olduğunu da çok rahatlıkla söyleyebiliriz...

Bir de, dedi ki "sizin yazılarınız sayesinde ünlü oldum..."

Küçük bir katkımız olduysa ne mutlu bize, ama içtenlikle isteriz ki bundan böyle Kıbrıs Türkünü ayağa kaldıran, ekenomik devrimlere imza atmamazı sağlayan Anavatan'ın bir memuru olarak yüreklerimizde bir ömür boyu saygı ve sevgiyle anılır..

Bir de itiraf etmek gerekirse, o ne kadar ünlü olduysa, biz de onun için yazdıklarımızdan dolayı Türkiye basınında epey ünlü olduk ve bu konuda Türkiye'nin önemli kanallarına konuştuk hatta teklifler aldık...

Yani bizim de ona bir teşekür borcumuz var...

Kıbrıs Türkünün iradesini ezmeden atılacak tüm adımlara bizden tam destek...

Katolik tartışması

Dört katolik adamla bir kadın, kahve içiyorlar.
İlki sohbet açar:"Benim oğlum papaz. Bir mekâna girdiğinde, herkes ona 'Peder'. der"
Öteki lafa karıştı: "Valla benim oğlum piskopostur, bir odaya girsin, herkes ona 'Saygıdeğer piskopos'. der."
Üçüncü katolik durmaz: "Benim oğlum Kardinal beyler!!! Odaya girsin, herkes ona Ulu Kardinalimiz'. der...."
Dördüncü katolik zirve yapmış: Beyler, benim oğlan Papa.... Papa!!!! Var ya, bi girsin odaya!! herkes ona 'Kutsal pederimiz'..diye seslenir"
Katolik kadın, masanın kıyısında sessiz sedasız kahvesini içerken, dört erkek etrafını sarıp sohbete katmaya yeltenirler: "Eeeeee.....?"
Eeesi...., demiş kadın gururla, "Benim bi kızım var. İnce, uzun, 90 göğüs, 60 bel, 90 kalça" Şööle bi yürüsün, herkes ona "Allah! "... der.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları