Bir ananın feryadı!

Yayın Tarihi: 02/06/11 12:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Kızı eski KTHY çalışanı işsiz kalmış, oğlu eski hükümet döneminde işe alındığı diye işten atılmış.

Kocası sigorta emeklisi aylık gelirleri sadece bin 400 TL.

Bu parayla bir karı koca ve iki yetişkin gençten oluşan dört kişilik bir aile geçinebilir mi?

Geçinmesine belki geçinir ama nereye kadar?

Telefonun ucundaki yüreği yanık ana ne kadar feryat etse yeridir…

Yeridir çünkü taşı sıksa suyunu çıkaracak olan genç oğlu, partili olmadığı için işinden oldu şimdi her genç gibi çareyi kendi ülkesinde değil, 'düşman' dediğimiz Rum'da arıyor!

Dişinden tırnağından arttıracaksın, yemeyip yedirip, içmeyip içireceksin, üniversiteyi bitirmesi için bütün varını yoğunu akıtacaksın ve sırf partili değil diye işten durdurulan oğlun şimdi gidecek Rum'un ekmeğine muhtaç olacak…

Hem de hangi işte, inşaat işinde!

Çimento yoğur diyecekler yoğuracaksın, demir bük diyecekler bükeceksin…

Ayrıca iş devamlı iş değil, Rum patronun insafına kalmış, ne zaman çağırırsa o zaman gideceksin, ne verirse alacaksın, zırnık kadar da sosyal hakkın olmayacak!

Feryat eden ana öyle dolu ki, konuşurken hem ağlıyor hem de neredeyse bizi de ağlatacak kadar duygulu konuşuyor.

Oğlunu her sabah Güney'e gönderirken alnından öpüyor, besmele çekiyor, akşam olup da gelinceye kadar da pencereden gözünü ayırmıyor…

Haklı tedirginlikleri de var oğlunun güneyde çalışmasına…

'Ben gazi eşiyim' diyor…

Kocasının savaştığını, belki de Rum öldürdüğünü, şimdi o 'düşman' denilen Rum'a muhtaç olmanın ezikliğini yaşıyor yüreğinin derinliklerinde…

"Ya bizim gazi ailesi olduğumuzu anlarlarsa' diye de endişelerini dile getiriyor!

Haksız mı?

Ya orda birileri bu işlerin peşine düştüyse, gün ola savaşan Kıbrıslı Türklerin çocuklarını ortaya çıkarırsa nereye gider bu işin sonu?

İşin başka boyutları da var tabi ki…

Şimdi sizinle bir empati yapalım;

Farz edin ki sigorta emeklisiniz ve aylık elinize bin 400 TL geçiyor.

Devlet işçisi olan oğlunuz, sırf bu dönem işe alınmadığı için işinden olmuş, eleman ihtiyacımız yok denilerek sokağa atılmış.

Bunlar dendikten sonra da, aylık 10 milyar geliri olan bir müsteşarın oğlunu aynı işe koyarlarsa isyan etmez misiniz?

Bu adaletsizlik değil midir?

Bu adam kayırma, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımama değil midir?

Hangi sosyal devlet anlayışına sığar böyle kararlar?

Her geçen gün bu tür haksızlıklar artarak devam ediyor…

Birine ekmek vermek için, bir başkasının ekmeği elinden alıyor!

Hali vakti yerinde olanlara devletin kapıları sonuna kadar açılırken, işsizlikten kırılan binlercesi sırf arkaları yok diye itilip kakılıyor, sanki de bir başka devletin insanıymış gibi muameleye maruz kalıyor…

Gözü yaşlı, içi yaralı nice anneler var daha sırada…

Ve inanın ki ipin inceldiği noktadayız!

Kopunca öyle bir kopacak ki, sonuçlarını kimse beğenmeyecek, daha da kötüsü bunun telafisi de çok ama çok zor olacak…

Tabi ki anlayana!

İşgüzar imam!

Dinimizde adettendir.

Ölenin arkasından sela okunur, ismi söylenir.

Hepsi bu kadar!

Ama biz de öyle işgüzar imamlar var ki, yaptıkları yalakalıktan başka bir şey değil.

Vatandaş geçenlerde selayı duymuş, 'Allah rahmet eylesin' demiş…

Sonra da duydukları için kulaklarına inanmamış.

Çünkü imam sadece ölenin ismini değil, onun oğlunun ismini de söylemiş mikrofondan.

O da yetmemiş, makamı gelmiş ardından!

Şimdi, vefat edenin birkaç özelliğini söylese bu yazı olmazdı ama ölen adamın oğlunun ismi cismi ve makamı olunca konu, insan yazmadan edemiyor…

Denktaş'ın masrafları Suat hocadan…

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın sağlık durumunun her an iyiye gitmesi, seveni ve sevmeyenini birlikte mutlu ediyor.

Sonuçta ülkenin tamamına sembol olmuş bir isim o…

Bunun yanında YDÜ Hastanesi'nin de başarısı da övgüye değer.

Aslında Türkiye'den gelen büyük hocalar Denktaş'ı alıp götüreceklerdi ama YDÜ'nün ileri teknolojisini görünce ağızları açık kalmış.

Ayrıca duyduk ki, Suat hoca Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın tüm masraflarının hastane tarafından ödeneceğini söylemiş.

Yakın dostlarına da demiş ki, 'Denktaş bey bizi tercih etti, Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızı da beklerdik" diye sitem etmiş.

Haksız da değil…

Angarya…

Bir gün profesörlerin aklına rahatsız edici bir soru takılmış.

Eşleriyle olan cinsel hayatları acaba bir zevk mi, yoksa angarya mı?

Düşünmüşler, aralarında tartışmışlar ama bir sonuca varamamışlar.

İçlerinden biri "Doçentlere danışalım, bakalım onlar ne düşünüyor bu konuda?" demiş.

Gidip sormuşlar.

Doçentler düşünmüş ve "Siz bilirsiniz hocam" demişler proflara.

Proflar için bu soru karın ağrısı olmuş.

Gidip yardımcı doçentlere başvurmuşlar, onlar da bir süre düşünüp "Siz daha iyi bilirsiniz hocam" demişler.

Proflar bir cevap bulamamanın sıkıntısı içinde bir de asistanlara soralım demişler.

Neyse utana sıkıla sormuşlar.

"Sizce bizim eşlerimizle olan cinsel hayatımız bir zevk midir, yoksa angarya mı?"

Asistanlar hep bir ağızdan "zevktir" diye bağırmışlar.

Proflar merak etmişler nasıl bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiklerini.

Asistanlar hep bir ağızdan cevaplamışlar:

"Angarya olsaydı bize yaptırırdınız hocam."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları