Müftü'nün Mercedes'i kimden hediye?

Önce kurabiye ve su geldi, sonra çay, daha sonra meyve suyu…

Fıstıklı dondurma da var denince, 'yok artık ' dedim…

Din İşleri Dairesi Başkanı Talip Atalay ile ilk buluşmamız ve görüşmemizin ilk dakikaları böyle geçti…

Çoktandır kendisi ile görüşmek istiyorduk, belli ki o da aynı duygular içindeymiş.

Bizi gayet sıcak karşıladı, misafirperverdi ancak soruları sordukça biraz gerildi.

Haksız da değildi…

Atalay'ın şu anda evinin bahçesinde örtü içinde bir Mercedes marka araç duruyor bir süredir…

Onu sorduk önce, çünkü bize yapılan ihbarda Türkiye'den birileri göndermiş hediye olarak.

Siyah, gıcır gıcır ve son model bir araç…

Değeri de yaklaşık, 110 bin TL civarında.

Bence yakışır da…

Adamın başı kel değil ya, elbette gelen misafiri var, gidilecek yerler var, her şeyden öte din adamlığının itibarı var!

Geldiği günlerde devletten üç ayrı araç istemiş, ama kimse ilgilenmemiş.

O da gitmiş Türkiye'deki bazı kurumlara…

Tere yağdan kıl çeker gibi de almış ve gelmiş…

Sadece Mercedes araç değil, 200 bin TL de nakit para!

Gazeteciyiz ya merak ettik tabi ki, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye!

Nuh dedi peygamber demedi!

Bir türlü bu bonkör kurumun adını alamadık ağzından…

Çünkü söz vermiş söylemeyeceğine!

Tamam buna saygı duyarız da, burada bir devlet kurumuna pahalı bir araç hediye ediliyorsa, bunun nereden geldiğini bilmek bizim ya da kamuoyunun hakkı değil mi?

Sadece dış Türklere yardım eden bir kurum dedi…

Kim diye merak ettik, hafızamızı yokladık bulamadık bir türlü…

Bizim kulağımıza bazı cemaat liderleri dendi ama, biz isteriz illa ki müftümüz açıklasın bunu!

Sonra bunda utanılacak, çekinilecek ne var ki şunun sırasında?

Ayrıca bazı aldığı kararlarda biraz gayrı yasal!

Lefke'ye Mehmet Genç'i, Güzelyurt'a Ömer Akın'ı, Lefkoşa'ya Mücahit Bal'ı (vatandaş değil), Mağusa'ya Yakut Deniz'i, İskele'ye Fahrettin Öğdü'yü, Girne'ye de Fuat Tosun'u müftü atamış, yönetim kurulu kararı olmadan.

Ama o bize 'müftü değil temsilci atadım' dedi.

Yine Müftülükte çalışan 6 kişi var, bunlar Hayri Koç, Halil İbrahim Mut, Mehmet Sarıoğlu, Recep Güven, Halil İbrahim Şakir ve Mehmet Alp…

Bunların hepsi Türkiye'den emekli ve yıllardan beridir burada çalışıyorlar…

Oysa iki ülke arasındaki anlaşmalara göre Türkiye'den emekli birisi gelip burada bir devlet kurumunda çalışamaz, çalıştırılamaz…

Bu simlerin kendinden önce geldiklerini söyledi bize sayın Atalay…

Bir de maaş konusu var;

7 aylık müftü barem 19'un 8'inin maaşını çekiyor…

Yaklaşık 8 senede alacağı kıdemi 7 ayda almış, belli ki torpili yüksek yerden.

1070 TL'lik kaldığı villanın parasını da ayrıca devlet ödüyor.

Her şey bir yana, bizim takıntımız Mercedes'e oldu!

Kimden geldiği açıklanmadığı müddetçe de, zihnimizde bir soru işareti hep kalacak!

Din adamlarımız artık metroseksüel olacak…

Din İşleri Dairesi Başkanı Talip Atalay ile yaptığımız görüşmede din adamı imajının artık değişime uğrayacağı mesajlarını da aldık.

Atalay, dairesine bağlı din adamlarına yaptığı uyarılarda artık hepsinin bakımlı ve tertipli metroseksüel erkek olmaları gerektiğini söylüyormuş.

Ancak bir çoğu bunun ne demek olduğunu soruyormuş…

Sayın Atalay'in işi bu konuda hayli zor görülüyor…

Papaz ve gazeteciler

Mütevazi bir papaz, ünlü metropollerden birine başpiskopos olmuş. Köyünden metropole yolculuğa çıkmadan;

'Aman Peder, basın mensuplarına karşı çok dikkatli ol' diye uyarılmış.

Gittiği metropolde etrafını gazeteciler sarmış. Hoş geldiniz faslından sonra bir gazeteci;

- "Genelevi kapatacak mısınız efendim?" diye sormuş.

Peder düşünmüş düşünmüş o metropolde genelev olmadığını anımsamış. Şaşkınlıkla;

- "Burada genelev var mı" diye sormuş.

Hemen ertesi gün tüm gazetelerde manşet:

"Rezalet! Skandal! Flaş Flaş Flaş.. Yeni Piskopos ayağının tozuyla burada genelev var mı diye sordu. Din elden gidiyor.