İnsafın kurusun muhtar efendi!

Yayın Tarihi: 18/07/11 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Adı Yakup Kılıç, 19 yaşında GKK'da vatani görevini yapıyor.

Adı Emine Kılıç, 18 yaşında lise mezunu.

Adı Ömer Kılıç, 11 yaşında ilkokula gidiyor.

Üçünün de ortak kaderi aynı, çünkü aynı ana babanın çocukları.

Ama kötü kader bu, 10 yıl önce evin direği babaları hayatını kaybetmiş.

Geçen yıl da anneleri, hakkın rahmetine kavuşmuş.

Yani, hem anneleri yok, hem babaları, tam da yetişme çağında yetim kalmışlar.

Yetim kalmışlar ama kendilerini bırakmamışlar, aksine kenetlenmişler.

Her türlü yokluğa, açlığa ve hayatın olumsuz şartlarına karşı bir bütün olmuşlar.

Köy halkı da bırakmamış onları yalnız.

Kendi evlatlarından ayrı tutmamışlar.

Bağırlarına basmışlar, ellerini bırakmamışlar.

Allahları var devlet de elinden gelen her imkanı yapmış, karınca kararınca maaş bağlamış, ilgisini esirgememiş, her zaman kapıların çalmış.

Ama yetimhanenin olumsuz koşullarında değil, hayatın içinde olmaları doğru bulunmuş.

İyi de öyle yapmışlar…

Çünkü hayatın içi demek mücadele demek, zorluklarla boğuşmak, hayatı tanımak, güçlüklere göğüs germek demek…

Bu üç kardeş şimdi Yeşilköy'de yaşıyor, hayata tutunmaya çalışıyorlar.

Evin büyüğü askerde olduğu için, abla Emine en küçük kardeşe hem analık, hem babalık hem de ablalık yapıyor.

Devletten yardım alıyor diye, evde oturmayıp aynı zamanda çalışıyor, kardeşine iyi bir eğitim süreci yaşatmak en büyük hayali…

Bir süredir de Yeşilköy Muhtarlığına ait köydeki iki göz evde kalıyorlar.

Köylü kendilerini sahiplenmiş, her geçen gün kapılarını çalıyor ama köyün muhtarı Peroy Mavili, evin kapısını her çaldığında 'çıkın evimden' diyor!

Sanki de babasının malıymış gibi…

Adı üstünde işte, köyün evi…

Köy halkı ve devlet el ele vermiş çok iyi olmasa da bir ev kazandırmış bir gün ihtiyaçlı biri çıkar diye…

Ama belli ki muhtar efendi kafaya koymuş bir kere, illa ki çıkacaklar!

Orası hayır kurum değilmiş, gidip devlete sığınsınmışlar!

Biraz kurcaladık, meğerse muhtar efendinin derdi başkaymış…

Yetim çocukları muhtarlığın evinden çıkarıp, yakın bir arkadaşının kızını eve sokmakmış!

Çok insafsız insan gördük ama bu kadarına da pes doğrusu…

Daha hayatın ilk adımlarında felekten tokat yiyen çocuklara, bir de muhtar efendi silleli bir tokat yapıştırmak istiyor…

Yok muhtar efendi yok!

Senin bu yaptığını yanına bırakmayız hem köy halkı hem de biz…

Allahından korkun yoksa, bu çocukları bağrına basmış ve onlara sevgisini esirgememiş oy aldığın köy halkın utan biraz…

Utanmazsan da diretirsin, gerisine karışmayız ona göre!

Muhtar

Köye yeni tayin olan hemşireyi gözüne kestiren muhtar çeşitli yöntemlerden sonra köyün ormanı içinde bir gezintiye razı eder.
Ormanın güzelliğine hayran kalan hemşire muhtara bu güzelliği nasıl koruduklarını sorar.
Muhtar da gayet kendinden emin bir şekilde, 'burası benim korumam altındadır, bir yaprak koparanı şey ederim' der.
Bunun üzerine hemşire ağaçtan bir yaprak koparır.
Muhtar da bunu fırsat bilir ve o ağacın altında hemşireyi şey eder…
Sonra hemşire bir yaprak daha koparır, yine şey eder, üçüncü kez koparır ve muhtar yine aynı eylemde bulunur.
Muhtar artık ayakta kalacak halde değildir. Ama hemşire yürürlerken bir yaprak daha koparır.
Bizim çapkın ama bitkin muhtar şöyle der;
-Hemşire hanım, buradan ötesi artık orman idaresine aittir, istediğin kadar koparabilirsin

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları