İstihdam rezaleti!

Yayın Tarihi: 16/08/11 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Bugünkü yazımız ne hükümete, ne başbakana ne de bakanlara…

Çünkü onların bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyor!

Zaten yazdıklarımız çok da umurlarında değil…

Onlar aslında bindikleri dalı kesiyorlar, ama bunu fark ettikleri anda çok geç olacak.

Yazımız, Türkiye Cumhuriyeti'nin Lefkoşa Büyükelçisi Sayın Halil İbrahim Akça'ya…

Bundan böyle de yazılarımızda bizim hükümeti değil, Sayın Akça'yı muhatap almayı düşünüyoruz.

Zira, hükümet partizanlık ve popülizmde sınır tanımazken, KKTC'nin gelecekteki projeleri, ya da kaderi elçilik binasında şekilleniyor.

Geçtiğimiz günlerde de yazdık, ülkede büyük bir otorite boşluğu var ve bunu da doldurmaya çalışan Ankara oluyor.

Ankara'nın KKTC'nin geleceğini şekillendirmesine kızabilirsiniz, ama bizim ahbap çavuşlar, bir daha ki seçimlerde nasıl seçiliriz kaygısına düşerken, icraatları yapmak da elçiliğe düşüyor.

Buna ister gülünüz isterse ağlayınız.

Ankara'nın, KKTC'de gerekli gereksiz istihdamlar yapılmasını istemediğini bilmeyen yok.

Bütçenin yüzde 85'inin kamuya gittiğini göz önüne alırsak, artık kamuyu şişirmenin manası ve zaten böyle bir lüksümüz de yok.

Ama bizim efendilerin umurunda bile değil!

Çünkü ülkedeki sistem, ne kadar istihdam yapıp eşi dostu işe yerleştirirsen, bir dahaki seçimlerde seçilme şansın bir o kadar çok olur.

Elbette bu ülkede istihdam da yapılacak, gençler iş sahibi olacak ve ülkelerine sahip çıkacak.

Ama bizde her şeyde olduğu gibi bu işte de sakatlık var!

Bilgi, beceri ve liyakata göre değil, parti rozetine bakarak istihdam yapılıyor.

Hatta bir önceki dönemde işe alınanların ellerine birer kağıt tutuşturulup, iş azlığı gerekçesiyle gönderiliyor, ama partili çocukları hiç gecikmeden buradan boşalan yerlere oturtuluyor.

Ne bir sınav, ne bir münhal, ne bilgi, ne de beceri!

Bir bakanın yakını olmak, ya da sağlam bir vekilin akrabası, parti kurmayının yakını olmak devlette iş almak için yeterli sebepler…

Sözümüz sayın Akça'yadır;

Hükümet her işte olduğu gibi istihdamı da yasalar çerçevesinde değil, korsan zihniyetiyle yapıyor.

Bunları Sayın Akça'nın istihdamlardaki hassasiyetini bildiğimiz için ona hitaben yazıyoruz.

Yazıyoruz ki, yeni KKTC şekillenirken bunları da dikkate alsınlar…

Bu iktidar hem ülkeye hem gençliğe büyük kötülük yapıyor.

Birinin elinden aldığı işi bir diğerine vererek büyük günah işliyor.

Edebiyat öğretmeni bakanın sekreteri oluyor, spor hocası turizmci ilan edilip devlete kapağı atıyor, ama turizm okulu bitiren çarşıda tezgahtarlık bile bulamıyor.

Sigorta emeklisi dar gelirli bir ailenin üniversite bitirmiş oğlu işten atılıyor, onun yerine bir eli yağda bir eli balda olan emikli müsteşarın oğlu alınıyor.

Sayın Akça;

Bir çok konuda müdahilsiniz ve lütfen artık bu konulara da el atınız…

Haksızlığa, adaletsizliğe, partizanlık ve popülizme dur dediğiniz müddetçe, hiç merak etmeyin tek bir Kıbrıslı Türkü bile karşınızda bulmazsınız…

Zaten şişirilmiş ve bütçeyi delik deşik etmiş kamu hantallığıyla, sadece gençlerimizin geleceği değil, Türkiye'nin tüyü bitmemiş yetimlerinin de hakkı çalınıyor.

Buna dur diyecek bir makam bizde yok, bari siz sesinizi yükseltip, bunun hesabını sorun.

Bu kudret ve gücün sizde olduğunu çok iyi bilenlerdeniz…

"Elmalar artık ağacın altına düşmüyor…"

"Değerli Dostum Levent,

Yazından kızının üniversiteyi bitirdiğini okudum.

Öncelikle onu ve seni, ailesini kutlarım.

Başarılar dilerim.

Özellikle 19 yaşındaki gençliğin ilk devresindeki gençlerin yüksek devirli arabalarla bu memlekette, "biz çektik çocuklarımız çekmesin" düşüncesi ile aileleri tarafından imkan ve olanakla donatılması ve emek harcanmadan aile gelirleri ile belli bir yaşam tarzına alıştırılma kültürünün her açıdan yol açtığı sıkıntılara değinmen çok güzel.

Ama ben artık "Elmanın ağacının " altına düşmediği inancındayım.

40 yıl evvelki elma ağaçları, böyle elma yetiştirmezdi ve yetişen elmalar da ağacının altına düşerdi.

Çünkü o günler çalışmayan, hor bakılan, savurganlığın ayıp sayıldığı, 'görgüsüzün bir oğlu olmuş, çeke çek da...kopartmış' sözünün sıkça kullanıldığı günlerdi.

Mevsimler değişti rüzgarlar farklılaştı, artık elmalar ağacın altına düşmüyor…"

(Ferdi Sabit SOYER)

Mağusa hastanesi ne kadar güvenli?

"Levent bey,

Benim görüşüm Mağusa hastanesinde yaşanan intihar olayı ile ilgilidir.

Bu konuda araştırıp yazmanızı rica edeceğim.

Hastanenin pencerelerinde hiçbir güvenlik önlemi yok.

Biz hastalarımızı bir bunalım esnasında pencereden atlayıp intihar etsinler diye hastaneye yatırmıyoruz.

Hastanın durumunun ağır olup ağrılara dayanamadığı için pencereden atlayıp intihar etmesi hastane idaresinin mazereti olamaz.

Bu zannedersem ikinci vaka.

Neden önlem alınmadı?

Lefkoşa hastanesinde de pencereden atlayıp intihar etme vakaları var mı merak ediyorum.

Bu ihmalden hastane idaresinin de, sağlık bakanlığının da sorumlu olduğu kanaatindeyim…

Saygılar"

(Emir-MAĞUSA)

İtfaiyeci kuralları

İtfaiyeci yeni sevgilisini karşısına oturttu ve kuralları koydu: "Her şeyi bizim istasyondaki gibi çıngırakla yapacağız !?.. Çıngırağı bir defa çalarsam, beni kapıda karşılayıp öpeceksin.. İki defa çalarsam, hemen yatak odasına gidip beni orada bekleyeceksin.. Üç defa çalarsam, soyunacaksın.. Dört defa çalarsam, yatağa atlayıp var gücünle beni memnun etmeye çalışacaksın.. Tamam mı?.."
İşler önce yolunda giderken, kadın uzanıp çıngırağı on kere çaldı!?... Adam hayretle; "O da neyin nesi!?.." dedi. Kadın gayet sakin yanıtladı..
"Hortum kısa geldi de!.. 'Biraz daha uzat' işareti bu!.."


#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları