Memur olmadık, 'eşek'lik ettik!

Yayın Tarihi: 18/08/11 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Aradan tam 21 koca yıl geçmiş…

1990 seçimleri öncesiydi, o tarihte Halkın Sesi'nde haber müdürlüğü görevindeydim.

Bıçkın bir delikanlı olduğumuzdan enerji dolu, astığı astık kestiği kestik, taviz vermeyen ve bir çok ses getiren habere imza atıyordum.

Hatta bazı haberlerim nedeniyle patronlar zorda kalıyor, ben de sıkça fırça yiyordum.

Ama sağ olsunlar, hem Mehmet Küçük olsun, hem de Peker Turgut olsun, kısa bir kızgınlıktan sonra, sırtımı sıvazlar, doğru yolda olduğumu söylerdi.

Bir çok haberime de gazete yönetimi olarak para ödülü vermişlerdi…

Kulakları çınlasın, dönemin Milli Eğitim Bakanı Eşber Serakıncı, yine o dönemin Birlik Gazetesi'nin Yazı İşleri Müdürü Mehmet Akar'ı aracı koymuş ve beni bakanlığa çağırmıştı.

Bir sabah Akar ile birlikte tuttuk bakanlığın yolunu.

Eşber bey hiç bekletmedi bizi kapıda anında girdik içeri.

Ve hemen söze girdi 'bak oğlum' diye devam etti.

Benim senin gibi birine ihtiyacım var, bakanlığın basın birimi zayıf, sana bir oda, bir de araç vereceğim bundan böyle benim basın işlerimi yapacaksın…"

Yani memur olacaktım artık…

Birer kahve içip çıktık bakanlıktan.

Mehmet Akar beni gazeteye bırakıncaya kadar 40 kere tembih etti…

"Böyle fırsat her zaman eline geçmez, sakın olumsuz yanıt verme, ayrıca kısa sürede yükselir zirveye kadar çıkarsın, gözün seveyim benim yüzümü kara çıkartma…" diye nasihatta bulundu.

Ne yalan söyleyeyim o teklif karşısında sersem gibi olmuştum, akşamı zor ettim.

Çünkü meslek hayatımda bir yol ayrımındaydım ve vereceğim karar bütün geleceğimi etkileyecek bir karar olacaktı.

İştahım kaçmıştı, o akşam bir lokma ekmek bile yemedim…

Yatınca da gözümü uyku tutmadı ve deyim yerindeyse sabaha kadar çarşafa dolandım.

Sabah olunca da uykusuz bir şekilde gazeteye gittim.

O zaman cep telefonları olmadığı için gazete telefonundan Mehmet Akar'ı arayarak, 'arkadaş ben memur olmayacağım' dedim.

İlk iki kelimesi 'sen delisin' oldu…

Ben de dedim ki madem ben deliyim, sen niçin hükümetin gazetesinin başında olmadığın için 'devlete kapak atmadın, yani şimdi sen de mi deli oluyorsun' diye gırgır geçtim.

Ve süpanallah çekip 'tamam' dedi…

Ama bu kararımı Eşber beye benim söylememi istedi ve kendisinin yüzü olmadığı ilave etti ben de 'tamam' dedim bu kez de bakanlığın telefonunu çevirdim.

O zaman bakanlar işlerinin başına öğleye doğru değil sabahın erken saatlerinde giderlerdi sekreter telefonu bağlayınca 'gel kahve içelim' dedi…

Saygısızlık olmasın diye atladım gittim bakanlığa.

Kahveleri içerken, ona kararımı söyledim ve o da 'bak oğlum senin meslekte geleceğin parlak ama bizim memlekette bu işlerde para yok, sonra pişman olmazsın inşallah" diyerek bir baba gibi o da nasihatta bulundu.

Ona da kibarca akşam uykularımın kaçtığını ama benim bir devlet memuru yapısında olmadığımı, mesleğimi gideceğim yere kadar yapmaya kararlı olduğumu ifade ettim ve gazeteye geri döndüm.

Bu teklifi reddettiğimi kime söylediysem hepsi de istisnasız 'sen eşeksin oğlum' dediler.

"Olsun ben eşek olmaya devam edeceğim" diyerek benden devlet memuru olmayacağını anlatmaya çalıştım.

Birkaç ay sonra BRT'de elaman açığı vardı, o zamanlar meslekte de açık olduğu için sorgusuz sualsiz alımlar yapıldığından oradan gelen teklife de olumsuz cevap verdim.

Birçok arkadaşım ki şimdi hepsi de emikliliğe hazırlanıyor, devlet memuru olmayı tercih ederek, 'eşek' olmadıklarını ispat ettiler.

Bunları niye mi yazdım?

Bakanlar Kurulu'nun dünkü toplantısı sonrasında bayram tatilinin 9 güne çıkarılmasını öğrenince önce kan beynime sıçradı ve ' ne zengin milletiz be tatilde üstümüze yok' diye hayıflandım.

Sonra bir memur arkadaştan telefon geldi, konuşmasından zannettim ki milli piyangodan büyük ikramiye kazanmıştı.

'Duydun mu' dedi, 'neyi' diye sordum, yoksa büyük ikramiye sana mı çıktı diye ekledim.

Bayram tatili 9 güne çıkmış da meğerse deli gibi sevinci ondanmış.

Sonra devam etti, 'beş gün de doktor raporu alıp, ikinci kez tatile çıkacağım' deyince işte o zaman artık kesin kararımı verdim.

'Oğlum Levent sen gerçekten eşekmişsin…"

En büyük eşekliği ise ne zaman yaptığımı ileriki günlerde açıklayacağım!

Yüzünün ifadesi

"Buraya kadar" demiş, kasap kendi kendine.. "Buraya kadar.."
15 yıl önce, bir utangaç genç kız dükkânına gelmiş ve şişkin karnını gösterip "Bu bebek senden" demişti.
Kasap "Ağzını kaparsan, doğacak bebeğin 15 yaşına kadar bütün etleri benden" diye söz vermişti.
O gün, 15'inci yıl doluyordu. 15 yaşındaki çocuk, et almaya geldiği zaman "Bugün 15 yaşına giriyorsun. Git annene söyle, bu benden alacağınız sonuncu bedava et. Bunu söylerken, annenin yüzündeki ifadeye de dikkat et" demiş.
Oğlan etle eve dönüp, annesine kasabın söylediğini anlatınca, kadın gülmüş.. "Şimdi hemen kasaba dön ve ona de ki, 'Biz 15 yıldır, bedava sebze, bedava meyve, bedava balık, bedava süt, bedava ekmek, bedava yağ, pirinç, makarna alıyoruz.' Bunu söylerken de kasabın yüzündeki ifadeye dikkat et.."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları