Cezaevinde iki saat...

Yayın Tarihi: 25/08/11 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Bakan Çavuşoğlu, dün akşam belki de bir ilki gerçekleştirdi.

Ya da biz öyle biliyoruz.

İftar yemeklerinin çok tartışıldığı ve artık inandırıcılığının da pek kalmadığı bir dönemde, iftar yemeği adı altında bir grup meslektaşla birlikte Merkezi Cezaevi'nde onlarla iftar yemeğinde aynı masaya oturdu.

Aynı masada, bir bakan mahkumlar ve basın mensupları vardı.

Şunun için önemliydi, çünkü mahkumların sorunları, cezaevinin içinde bulunduğu şartlar hep konuşulur ve eleştirilirdi ancak, böyle geniş katılımlı bir toplantının yapılması kimsenin aklına gelmemişti.

Bu yüzden bakan Çavuşoğlu'nu, onlarla basının önünde yüzleştiği, sorunlarını dinlediği için tebrik ederiz.

Bakan, müsteşarlar ve meslektaşlarla dün akşam cezaevinde yaklaşık iki saat geçirdik.

Önce akşam yemeğini yedik.

Mercimek çorbası, tavuk, pilav ve ardında da kadayıf tatlısı, normal bir restoranın yemeklerinden farklı değil, aksine belik de daha da başarılıydı.

Aynı yemekleri sadece mahkumlar değil, gardiyanlar ile yöneticiler de yiyor.

Birkaç mahkumun kulağına fısıldadık, bu yemekler bugüne mi özel diye sorduk, her zaman aynı titizlikte yemeklerin çıktığını teyit ettiler.

Ama, bundan birkaç yıl önceye kadar yemeklerin yenmeyecek kadar kötü olduğunu da söylediler.

Sonra koğuşları tek tek gezdik, yaşam ortamlarını gördük.

Tabi ki 5 yıldızlı otel değil, aksine havasız ve sıcak ile nemin ağır kokusu var hem koğuşlarda hem de koridorlarda.

Ama temiz ve hijyen şartlarının olabildiğinde işi olduğunu gözlemledik.

Cezaevinde daha çok genç nüfus var…

284 mahkumun belki de 200 kadarı 20 yaş civarında…

Ve suçlar genelde sirkat ve uyuşturucu.

Gençlerin genelde sirkat ve uyuşturucudan içeride olması, daha önceleri de defalarca yazdığımız gibi bize göre ülkenin gençlik politikalarının olmaması…

Şimdiye kadar siz hiçbir hükümetin gençler üzerine politikalar ve projeler ürettiğini, bunları uygulamaya koyduğunu gördünüz mü?

Biz görmedik, zaten 'biz yaptık' diyen siyasetçiler de yalan söylemiş olur.

Genç mahkumların içeride yattıkları süreçte, hayata kazandırılması için çeşitli el işleri ve seramik işleri ile tanıştırılması, belki bir kaçının gelecekteki hayatını kurtarabilir ama bize göre bu çalışmalar yeterli değildir.

Onlar içeride ne kadar da mutlu olduklarını söyleseler, yüzlerine dikkatlice bakınca suçluluk duygusunu üzerlerinden atamadıkları gün gibi ortada.

Sizinle konuşurken bile yüzünüze bakmayıp, başlarını öne eğerken, işledikleri suçlardan nasıl pişman olduklarını da aslında konuşmadan söylüyorlar.

Daha da ibret verici olanı, konuştuğumuz bazı gençlerin hayat şartları nedeniyle uyuşturucuya karıştıkları ve bundan medet umarak maddi kazanç sağlamak olduğu idi…

Bu da bir ülkede özelikle gençlerin nasıl bir işsizlik sorunu pençesinde yaşadıklarını gösteriyordu bize.

Bir de hakkını yememek lazım, yarın emekliye ayrılacak olan Müsteşar Kamil Kayral, belli ki hem mahkum hem de gardiyanlarım memnuniyeti için, fazlasıyla özveri göstermiş ve gönül rahatlığıyla memurluğa veda edecek.

Mahkumların genelde memnun ama gardiyanların halen bir takım sorunlar yaşadığı gerçeğiyle ayrıldık cezaevinden…
Gardiyanların sorunlarını ise başka bir yazımızda ele alacağız.

Allah kurtarsın hepsini…

Bet salonları ve uyuşturucu!

Quickwin adlı bet salonuna polis baskın yapmış ve hem uyuşturucu hem de cinsel gücü arttırıcı jel ele geçirmiş.

Merakım şudur;

Bet salonları eğer sıkı bir denetim altında tutulmazsa her türlü karanlık iş için bulunmaz yerlerdir.

Yıllardır bet salonlarının nasıl aile facialarına yol açtığını yazar dururum.

Tehdit edenler, binlerce lira borçlandıranlar, öğrencileri kafa kola alanlar.

İşte şimdi de uyuşturucu tacirliği yapan çıktı ortaya.

Tamam buralardan alınan ağır vergiler ülke sporuna, dolayısıyla gençlere gidiyor ama ya götürdükleri?

Bizim paragöz yöneticiler yasa dışılık yapanlara göz yumar ve buralara ibreti alem olsun diye kilit vurmazlarsa, gençliğin hali dumandır duman!

Okur Görüşü

"Günümüzün içine ettiniz!.."

"Levent Bey,

Ben yazılarınızı her zaman zevkle okuyan bir okurum. Ancak bu (dün) sabah okuduğum haberden sonra okuma zevkim sona ermiştir.

Kim kimi rezil etti acaba? Eğer yurtdışı temsilcilik veya konsolosluklarımız tam donanımlı değilse, kapatın hepsini! Eğer oraya devletimizi temsil edecek birisini görevlendirecekseniz de bu şekilde göndermezsiniz. İşte bizim Devlet Temsilcililerimize ve Konsoloslarımıza gösterilen saygı bu. Orada ne zorluklar altında çalışıldığını bilmiyor insanlar. İşte bu kadar para alır da. Ne için alır? Lütfen Konsolos Bey bu kadar para için bunu yaptı diyeceğinize diğer yabancı Konsolosluklara ve Büyükelçiliklere bir bakın (öncelikle de TC'ninkilere). Oturmuş bir düzen var. Bizler de varolan Temsilciliklerimizi düzelteceğimize orda da açalım bir Temsilcilik burada da demeyi biliyoruz. Eğer bir Konsolosun aracını bile almaktan acizseniz bu işi bırakırsınız.

İşin aslını bilmeden uzaktan gazel okumak kolaydır!

Size iyi günler. Bizim günümüzün içine ettiniz..."

(Ayşe SEVEN)


Yalan makinesi

Adam yalan makinesi almış evine...

Salonda köşeye koymuş.. "Kim yalan söylerse ötecek" demiş..

Akşam yemeğe oturmuşlar.. Oğluna "Bugün nerdeydin" demiş, adam.. Oğlan "Okuldaydım, tabii" deyince makine ötmüş. Oğlan da itiraf etmiş, seksi bir filme gidip okulu astığını.. Babası fena halde kızmış, oğluna.. "Ben senin yaşındayken seks nedir bilmezdim" deyince makine gene ötmüş.

Anne gülmüş, bu defa.. "Al işte!.. Senin oğlun!.."

"Düüüütttt" demiş, makine!..

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları