Elektrik zammı insafsızlıktır!

Hükümeti geçirmeye çalıştığı yasalardan dolayı belki bir nebze olsun anlayabiliriz ama, tam da soğuk kış günlerine girerken elektriğe tarihi bir zam yapmasını anlamamız mümkün değildir.

Daha resim bir açıklama yapılmasa da kasım faturaları vatandaşa yüzde 25 zamlı gelecek.

Böyle bir karar insafsızlığın da ötesinde çılgınlıktır, vatandaşı hiçe saymak, kafasını ayaklar altına alıp ezmekle eşdeğerdir bizim için.

Döviz fiyatları artmış, böyle bir karar almışlar!

Geçenlerde bir bakan ile konuşurken sorduk, doğru mu bu diye, 'hayır' dedi!

İlgili bakandan daha detaylı bilgi alınacağını, durumun hiç de uzaktan görüldüğü gibi iyi olmadığını söyledi, hepsi bu kadar…

Peki ilgili bakan kim, elbette Sunat Atun…

Kendisi konuşmayı çok sevmez, hemen küser köşesine çekilir ama, bu kez susma hakkı yoktur…

Çıkacak ve bu saçma sapan, halka büyük külfet getirecek zammın nedenlerini bir bir açıklayacak…

Kaçar yolu yoktur!

…

ÖRP İskele milletvekili Mustafa Gökmen'i yıllardır tanırım.

Belki de meclisin en mülayim vekilidir, kimseye saygıda kusur etmez, kibardır, hoşgörülüdür.

Mütevazi bir yaşamı olduğu için de harcaması çok yoktur.

Geçenlerde sabah televizyon programında, 7 bin 500 TL aldığını, ama bu paranın bir vekil için yeterli olmadığını söyledi.

Haklı da olabilir, düğünler, dernekler, köy ziyaretleri ve harcanan benzin paraları bir vekile bu şartlarda yetmeyebilir ama, ayda bin 260 TL alan dört kişilik bir aile nasıl olur geçiniyor diye hiç düşündü mü acaba?

Bir de buna yüzde 25'lik elektrik zammı eklenince, acaba diyoruz vekillerin maaş artışı istemesinin bir manası var mıdır?

Vatandaş geçmiş borcunu ödeyemeyip, buna bir de faiz zammı eklenince ve elektrikleri bir bir kesilirken, bizce vekiller en azından şimdilik zam konusunu hiç gündeme getirmemeli, hele de muhalefetteyseler zammın 'Z' sini bile akıllarından geçirmemelidirler.

…

Biz siyasetle boğuşup, kısır çekişmelerle günleri verimsiz geçirirken, hiç görmediklerimiz, ya da görmek istemediğimiz yığınla şey var.

Örneğin, yine önceki gün sabah televizyona bağlanan bir bayan, binlercesinin olduğu gibi kendi çocuğunun da özürlü olduğunu ve hele de hali vakti yerinde olmayanların tam anlamıyla bir dram yaşadığın anlattı.

Uzun bir süre konuştuktan sonra, tam kendisine teşekkür edecekken, birden sinirlendi ve 'sesimizi kısmak mı istiyorsunuz' diye sert bir şekilde konuştu.

Tabi anında da özür diledi!

Kendisine asla kızmadık çünkü onun bir özürlü çocuğu vardı ve bu devlet özürlü çocukları çağdaş şartlarda eğitip, insani boyutlarda tedavi edeceğine, akıl hastanesine göndermeyi uygun bulmuştu.

Evet sevgili okurlar yanlış duymadınız;

Sosyal devleti filan geçtik, eğer bir devlet ülke topraklarında yaşayan özürlü bir evladını akıl hastanesine göndermeye layık görüyorsa, o kadın feryat etmekte, ağlamakta ve dizini dövmekte haksız mıdır?

…

Ülkemizde bu konularda hizmet veren çok sayıda sivil toplum örgütü vardır.

Bunların bir kısmı tamamen şov amaçlı olup, bir kısmı da ciddi çalışmalar içindedir.

Ama devletin hazinesinin dibe vurduğu bu günlerde bir çoğu, ekonomik sıkıntılarla boğuşmakta, devlet de kendilerine tek bir kalem bile olsun destek çıkmamaktadır.

Yani, hükümet son elektrik zammıyla büyük insafsızlık edip sınıfta kalmamış, sosyal konularda da Avrupa çizgilerinin çok gerisinde kalmış ve özürlü insanına 'akıl hastası' muamelesi yaparak, gözden bir o kadar daha düşmüştür.

Vehbi Koç'tan…

"Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,
İşin varsa bir sıfır daha koymalısın,
İş seninse üç sıfır daha koymalısın,
İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha,
Araban varsa bir sıfır,
Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, Sağlığın varsa bir koyarsın başına,
o zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır.
Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayasın boş yere..."
(VEHBİ KOÇ)

Şimdi olmaz

Evlendirme memuru, "Sizi karı koca ilan ediyorum" dedi.
Damada döndü.. "Şimdi gelini öpebilirsin.."
"Şimdi olmaz" dedi, gelin..
"Başım ağrıyor.."