Biri bize açıklasın, asgari ücretli nasıl geçinecek?

Yayın Tarihi: 19/01/12 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Denktaş'ın vefatı hepimizin motivasyonunu olumsuz etkiledi.

Şahsım adına konuşmak gerekirse, yazmam gereken o kadar çok not, o kadar şikayet var ki, son birkaç gündür elim hiçbirine gitmedi.

Ama işte, her ölümün arkasından söyleriz, hayat bir şekilde devam ediyor ve yaşadığımız müddetçe ayakta kalmak için mücadele etmek zorundayız.

İpin ucunu bıraktığınız anda yıkılırsınız, değil kimse elinizden tutup kaldırır, aksine bir tepik de onlardan yersiniz.

Kurucu Cumhurbaşkanının vefatı nedeniyle, sadece biz değil, siyasiler de, sivil toplum örgütleri de derin bir sessizliğe gömüldüler.

Bu işten en fazla karlı çıkan ise sanırız hükümet oldu ve en azından bir süreliğine ülke gündemi değiştiği için, bir nebze olsun nefes alma fırsatı buldular.

Dedik ya, hayat bir şekilde devam ediyor hem de en acımasız şartlarıyla.

Ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu böyle bir süreçte yeni yıla girmeden hemen önce Maliye Bakanı Ersin Tatar ile Başbakan İrsen Küçük ardı ardına yaptıkları açıklamalarda bir süreliğine ara verilen eşel mobil sistemine yeni yıla girilmesiyle devam edileceğini müjdelemişti.

Aslında bu bir müjdeden daha ziyade önce kaybettirilen sonra da bulunan eşek semeri meselesiyle eşdeğer bir şeydi.

Ama artık Kıbrıs Türkü buna da alıştırıldı ve önce elinden alınan sonra da verilen haklara şükür edip, her şeye rağmen siyasetçilerini bağrına basabiliyor.

Bu ülkenin en büyük sorunlarının başında Türkiyeli yetkililerin de kabul ettiği kamu çalışanları ile özel sektör çalışanları arasındaki derin uçurum gelir.

Devlet yıllardan beridir tüm enerjisini kamu çalışanları üzerine odaklarken, özel sektör çalışanı hemen her hükümet döneminde göz ardı edilmiş, üreten ve ter akıtanlar yeteri kadar destek görmemiş ve işe siyaset ve popülizm de eklenince, absürt bir tablo ortaya çıkmıştır.

Kimse bizim kamu çalışanı düşmanı olduğumuzu zannetmesin.

Aksine, gönül isterdi ki kamu çalışanları yapılacak reformlarla hem daha verimli bir şekilde çalışsınlar, hem de şimdiki refah düzeyinden çok daha yukarılarda olsunlar.

Yıllardan beridir verilmeyen maaş zammı ve buna eklenen hayat pahalılığı kamuda çalışanların da refah seviyesini çok aşağıya çekmiş, biz özel sektöre yanarken onlar da geçinememe riskine girmişlerdir.

Ne gariptir ki, Asgari Ücret Komisyonu hiç beklenmedik bir anda toplandı ve asgari ücretin aynı kalma kararını aldı.

Muhalefetten ve sivil toplum örgütlerinden bu konuda tek bir ses bile çıkmış olmaması belki ilk bakışta Denktaş'ın ölümü nedeniyle kabul edilebilir ama eğer gerçekten de devam ediyorsa ki bu böyledir, böyle saçma sapan karara sessiz kalınmasını anlamak mümkün değildir.

Aldığımız duyumlara göre, asgari ücret tespit komisyonu toplantısında bazı iş adamları asgari ücretin değil arttırılması, daha da aşağılara çekilmesi teklifinde bulunmuşlar.

Evet sevgili okurlar yanlış duymadınız, bazı işveren temsilcileri şu anki verdikleri asgari ücreti çok bularak, bunun makaslanmasını buyurmuşlar.

Bunu hangi akıl ve mantıkla söylediler bilinmez ama, bu mevcut rakam ile böyle pahalı bir ülkede insanca yaşamak artık mümkün değildir.

Ya da onlara şöyle sorabiliriz;

Nasıl olur da işleri kötü diye vergi listelerinde göremediğimiz bazı dev şirketlerin sahipleri lüks yaşamlarına devam edebilmektedirler?

Hadi yılların birikimleri nedeniyle yaşam standartlarından taviz vermek istemeyebilirler, o zaman nasıl olur da en pahalı araçları daha bir yıllık bile olmadan yeni modelleriyle değişebilmekte, nasıl olurda ailece çıkılan bir gecelik yemekte asgari ücret kadar hesap ödeyebilmektedirler?

Hadi onları kıskanıyoruz ve bunları yazdık, bari şunu açıklasınlar, bir asgari ücretli nasıl olur da 30 gün boyunca bu parayla geçinir, Allah rızası için bunun bir formülünü söylesinler, kafamıza yatarsa onları ayakta alkışlayalım.

Aynı sorular sadece patronlar için değil, halkı refaha taşıyacaklarını iddia eden ve ekonominin iyiye gittiğini savunan hükümet mensuplarına dadır…

Böyle sihirli bir formül varsa lütfen açıklasınlar!

Dalkavuk

Padişahın canı patlıcan çekmiş…
Yapmışlar, afiyetle yemiş ve demiş ki:
-"Şu patlıcan ne güzel sebzedir."
Dalkavuk onaylamış:
-"Ağzınızın tadını biliyorsunuz… Öyle lezizdir ki, 40 çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur… İnsan yemeğe doyamaz, parmaklarını yer."
Ertesi gün. Padişah tersinden kalkmış…
Bir gün önce çok beğendi diye, yine patlıcan yapmışlar, sofrasına getirmişler. Kükremiş bu sefer…
-"Ne bu yahu, her gün patlıcan patlıcan, bari bir şeye benzese!"
Dalkavuk atılmış hemen…
-"Haklısınız valla! Ne yemeği yemek, ne tadı tat, zaten kara kuru bir şey."
Padişah kızmış:
-"Sen değil miydin, daha dün, patlıcanı yere göğe sığdıramayan? Alay mı ediyorsun benle?"
Dalkavuk eğmiş boynunu…
-"Aman padişahım, yanlış anlaşılmasın" demiş, "ben sizin dalkavuğunuzum, patlıcanın değil."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları