Surlariçi gerçeği!

Yayın Tarihi: 02/01/15 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

1980'li yılların sonlarıydı…

Lefkoşa'nın Surlariçi bölgesinde Bodamyalı sokakta tam 7 yıl oturdum.

Yaşadığımız apartmanda tek bir olay bile yaşamadık…

Sokakta ya da mahallede de…

O zamanlar bu kadar toplumdan soyutlanmış, geri itilmiş ve kakılmış değildi…

Kıbrıslı ailelerin sayısı dışarıdan gelenlerden daha fazla ve yoğundu.

Belki mükemmel ilişkiler yoktu ama, insanlar en azından Allah'ın bir selamını birbirinden esirgemezdi…

Üst komşum ve ev sahibin rahmetli Fuat Sonuç, alt komşum şimdiki polis müfettişlerinden Güner Tertemiz, karşı apartmanda Fikret Kürşat ve Özkan Kösezade…

O zaman bir kez bile bölgede polis operasyonu yapıldığını hatırlamam.

Çünkü insanlar iş sahibi, kahvehane sayısı çok sınırlı, pansiyonlarda da kaliteli turistler kalırdı…

Sonra ne olduysa oldu,,,

Sanki sihirli bir el değdi ve Surlariçi'deki yaşam kalitesi ansızın düşmeye başladı.

İlkokul çağına gelen kızımı 50 metre ilerideki Atatürk ilkokuluna değil, daha uygun gördüğüm Çağlayan Cumhuriyet İlkokul'una yazdırdım.

Çünkü bilirdim ki Atatürk İlkokulu'nda da eğitim kalitesi her geçen yıl düşmekte, iyi diye tabir edilen öğretmenler lüks semtlerin okullarına verilirken vasat olanlar Surlariçi'ne gönderilirdi.

Bu hızlı değişim devam ederken, bölgeden ayrılıp başka semte yerleşenlerin başında geldim.
Sonra da arkası geldi zaten…

Yukarıdaki kısmı belki 30 yıllık meslek hayatım boyunca birkaç kez daha kaleme almışımdır.

Ne zaman Surlariçi konu olsa, yazmaya da devam edeceğim.

Bu kez LTB için yapılan yerel ara seçimlerde çok konuşuldu Surlariçi…

Dağıtılan iaşeler, verilen seçim rüşvetleri, satın alındığı iddia edilen oylarla…

Bir üst düzey bürokrat burada belindeki tabancayı çıkarıp rakip partinin gençlerine gösterdi…

Bir partinin gençlik kolları başkanının boğazına burada bıçak dayandı…

Bir milletvekilin aracının lastiği burada kesildi…

Ve bundan sonraki seçimlerde de göreceksiniz ki, bütün polislik olaylar yine burada boş gösterecek ve biz yine böyle yazılar yazacağız…

Son 20 yılda ne yazık ki gelmiş geçmiş tüm hükümetler ve belediye başkanları, Başkent'in asıl merkezi olması gereken bu bölgeye gerekli ilgiyi göstermediler.

Kravatlı siyasiler bölgeye sadece seçim öncelerinde gittiler…

Makyajlı kadınlar da, bir ellerinde karanfil, diğer elinde erzak çantalarıyla kapı çaldılar…

İnsanların ceplerine ufak tefek paralar sıkıştırdılar…

Vatandaş yaptıkları aileleri, bu ülkenin gerçek bir insanı olarak değil, seçimlerde kullanılacak metalar olarak gördüler…

Buradaki ayağı çıplak bebelerin saçlarını birer ana şefkati ile okşamadılar…

Burada yaşayanlar hep dış kapının mandalı olarak göründü…

Bir bidon yağa satın alınacak zavallılar!

100 TL'ye oyunu satacak garip mahluklar…

Miting alanın dolduracak, dolgu malzemeleri!

Ve gettolaşma kaçınılmazdı, o da oldu…

Şimdi baskın yapılan pansiyonlar burada, kahvehaneler de, fuhuş yapılan gizli pansiyonlar da…

Hem kaybolan eski Lefkoşa, hem de yaşanan insanlık dramları ile anılıyor şimdi burası…

Bir de seçim öncelerinde oylarını satan insanlarla…

(8/4/2103)

"Öl-geber dediler!"

'' Merhaba benim bir sıkıntım yardımcı olur musunuz:

Ben 20 yıldır Kıbrıs'ta yaşıyorum Türkiye vatandaşıyım annem Türkiye'den Kıbrıs'a ziyaretimize geldi burada rahatsızlandı ve hastaneye kaldırdım.

Lefkoşa Devlet Hastanesi'nde durumu ağırlaştı yoğun bakım a aldılar. 2 gün annem den haber alamaz olduk doktorlardan annem hakkında bilgi alamıyorduk, doktorun telefon numarasını verdiler telefonu kapalıydı hiç bir şekilde bilgi alamadık.

Bizde Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi'yle görüştük ambulansla yoğun bakımdan aldırdık. Annem ile ilk görüştüğümüzde anneme yoğun bakımda ağza alınmayacak küfürler ve işkence gördüğünü bize anlattı.

Annem ağrısını söylediğinde 'öl geber' diye hakaret ediyorlardı. Annemi gece çıkarmasaydık annem bizi bir daha göremeyeceğini düşünüyordu.

Bu konuda yardım istiyoruz bu konuya duyarlı olursanız minnettar kalırız…"

(Ahmet HAZIRLAR)




Banka müdürü

Karadenizli banka müdürü Rusya'ya geziye gitmiş ve bir lokantadan içeri girmiş. Siparişlerini verdikten sonra birde bakmış ki karşısında afet bir hatun sürekli kendisine bakıyor.

Davetkar bakışlarla hatunu masaya çağırmış, hatun gelip masaya oturmuş. Ancak ikisi de birbirlerinin dilinden anlamıyormuş.

Hatun çantasından kalem ve kağıt çıkarmış ve kağıdın üzerine sigara resmi çizmiş. Bizim Karadenizli müdür hemen sigarasına davranmış, kadına ikram etmiş.

Hatun daha sonra kağıdın üzerine kadeh resmi çizmiş.

Bizimki hemen garsonu çağırmış ve en iyi şaraptan sipariş vermiş.

Hatun bu seferde kağıda ev resmi çizmiş yanına da 100 dolar resmi çizmiş.

Bizimki içinden;

- "Ula karıya bak, banka müdürü olduğumu anladı konut kredisi istiyor.."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları