Kapısı çalınmadan girilen müsteşar da var…

Yayın Tarihi: 29/05/15 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Biz gazeteciler genelde çok kötüyüzdür;

Hep kötü şeyleri yazar vatandaşın moralini bozarız!

Özellikle hükümet edenler böyle düşünür…

Onlar kötü olduklarını hiç düşünmez ama biz yazdık mı kötü oluruz!

Yazdığımız zaman da kimisi küser, kimisi sitem eder kimisi telefonlara bile bakmaz…

Öyleleri de vardır ki yazdıklarınız bir kulağından girip öteki kulağından çıkar gider!

Çünkü çok geniştirler, hiçbir eleştiri umurlarında değildir, çünkü onlara göre vatandaş hep balık hafızalıdır…

Yalan da değil yani!

Ben de bu kötü gazeteciler arasında olduğumu çok iyi bilenlerdenim…

Olsun, zararı yok!

…

Ama bugünkü yazım, eskileri gibi eleştiren yazı değil;

Dün İçişleri Bakanlığı'ndaydım, köyde oturan bir yakınımın işi için…

Bakanlık İskan Müsteşarı Salih Tacan Ersümer'in odasını sordum gösterdiler.

Girişte oturan çok da kibar hanımefendiye müsteşarın gelip gelmediğini sordum;

Yine çok kibar bir hareketle eliyle açık olan kapıyı gösterdi!

Ne yalan söyleyeyim şaşırdım;

Müsteşar sabahın erken saatinde makamına gelmiş ve çalışmaya başlamıştı!

Hem de kapısı açık olarak…

Bu bana gazeteci olduğum için yapılan bir nezaket değildi çünkü ismimi bile vermemiştim…

Benim gibi o makama kim gitse o açık kapıdan girip müsteşarla görüşecekti derdi neyse anlatacaktı…

…

Hayrete düştüm çünkü benim bildiğim bakanlıklarda yüksek makamlarda oturanların hepsinin de kapısı kapalıdır…

Bir çoğunun halkla ilişkisini sekreterleri belirler!

Torpilli ve partili olanlara öncelik verilir sıradan bir vatandaş iseniz saatlerce beklersiniz ama o sihirli kapıdan bir türlü içeriye giremezsiniz…

Asık yüzlü sekreterlerle konuşmaya bile çekinirsiniz!

Bir çoğu aslında vatandaşın hizmetlisi olduğunu unutur ve hele de köyden kasabadan geldiyseniz sizi horlarlar…

Çoğu makam sahibinin içeride toplantıda olduğunu söyler, çoğu zaman bu yalandır!

Saatlerce bekler sonra bir iki dakika kapı önünde görüşür ve çoğu zaman işinizi yapmazlar…

Onun içindir vatandaşın devletin kurumlarına güvensizliği!

Bu yüzden farklı bir yaklaşım tarzında bulunan ve kimseyi torpilli torpilsiz diye ayırmayan Salih beyi kutlamak istedim…

Çünkü ülke insanının özlediği, beklediği ve istediği tablo budur…

"Akşam çok içtim başım ağrır!"

Şimdi bir bakanlığa gideceksiniz de göze batan bir şey olmaz mı hiç?

Ne mümkün!

İçişleri Bakanlığı koridorlarında biraz da alıcı gözle geziyorum, sabahın erken saatlerinde işe yeni gelmiş personeli de inceliyorum…

Hemen herkes sabah kahvesini içiyor mesai arkadaşlarıyla…

Ansızın bir kapıdan bir kadın çalışan kafası uzanıyor yandaki odaya sesleniyor:

"Akşam çok içtim çok fena başım ağrır…"

Güleyim mi ağlayım mı şaşırdım!

Yanımda bir aspirin olsa mutlak verirdim ama konu o değil!

Akşamki içki alemin senin özel hayatın, fazla içersen elbette başın da ağrır miden de bulanır…

Ama bir bakanlık koridorlarında bunu haykırmanın ne alemi var!

Ayıptır be güzel kardeşim…

"Adalet bunun neresinde?"

"Sayın Özadam,

Ben ve hanım da özel sektörde çalışıyoruz ve hanım dün sabah 7.30 da işe girdi ve akşam 22.00 de işten çıktı!
Adalet bunun neresinde, itiraz edersek işimizden oluruz!
En ağırıma gideni de 1 Mayıs işçinin bayramında biz çalışalım memur tatil yapsın bu bir ayrımcılıktır.

İnsanları siz devlet olarak ayrıştırıyorsunuz…

Bu işçinin sorunlarına yetkililer bir an önce çare bulmalı...
Adalet bunun neresinde?"

Odacı 4 bin doktor 3 bin TL!

Tıp-İş'in çiçeği burnunda yeni başkanı Sıla hanımı dikkatle izliyorum;

Sendika başkanı olduktan sonra iyi bir çıkış yaptı ve sadece meslektaşlarının haklarını değil sağlık sistemini de sorguluyor…

Bana göre söylediklerinde en dikkat çekici konu şu oldu;

Devlet yeni işe başlayan doktorların 3 bin 200 TL maaş alması!

Bir insan en güzel gençlik yıllarını sırf doktor olmak için harcayıp dirsek çürütecek ama mezun olup da devlet hastanesinde doktor olunca bu kadar para alacak!

Hem de devlette hizmetli olarak görev yapanlar bile 4 bin TL'nin çok üzerinde maaş çekerken!

Vicdanlarınız kurusun…

Araç camlarında film serbest mi oldu!

Sanırım uzun süre önce yasaklanmıştı;

Bir ara moda haline gelmiş ve araçların camına film takılarak içerisinin görünmesi engelleniyordu…

Geçenlerde Mağusa'dan bir vatandaş arayıp polisin camında film olduğu için ceza yazdığını söylemişti…

Ama özellikle de dikkat ediyorum çok lüks araçlara yasak yok gibi!

Bir çok lüks araç camında hala film kullanılıyor ve aracın içinde kimin olduğunu dışarıdan bakarak tespit etmek mümkün değil!

Burada bile çifte standart var gibi geldi bana…

"Esefle kınıyorum…"

"Sayın Levent Özadam...

Yapmış olduğunuz köşe yazınızı esefle kınıyorum...

Sizin gibi değerli bir gazeteciyi bu şekilde araştırma yapmadan insanları yargılamanızı yanlış buldum...

Gerekli araştırmaları Kamu Hizmeti Komisyonu'ndan yapmanızı tavsiye ederim...

İsmini vermiş olduğunuz şahıs acaba hiç bu sınavlara katılmış mıdır? Gerekli araştırmaları Kamu Hizmetinden yapmanızı rica ederim... Ailecek bu mesleği biliyor olmanın suç olmadığını size hatırlatmak isterim..."

(Zeynep ERDEN)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları