Kimin malını kime satıyor!

Yayın Tarihi: 02/07/16 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Partizanlık, popülizm ve adam kayırma…

Sanki de KKTC'nin kaderi olmuş yıllardır!

Devletin arazileri peşkeş çekiliyor hiç utanmadan sıkınmadan…

Bunun için her türlü tezgah mübah!

Yeter ki arkanızda sizi omuzlayacak bir dayınız olsun…

Biz de bunları okuyucudan gelen ihbarlarla öğreniyoruz!

Birinden al, öbürüne ver misali…

Aşağıda bu yöntem ile mağdur olmuş bir okurumuzun şikayetini sizlerle paylaşıyoruz…

O bunun adını 'nostaljik' diye nitelemiş!

Biz rezaletin daniskası diyoruz…

…

"Levent bey merhaba,

Ben İskele sakinlerinden Habib Demir'im…

Size bir konuşla ilgili yazmak istedim.

Ailemizin konaklamış olduğu ev 1976 tarihinde yapılmaya başlanmış ve 1980 yılında tamamlanmıştır..

Yani toplam 4 yıl sürmüştür!

Bu 4 yıl içerisinde İskele 2 belediye başkanı görmüştür…

Bunlardan birincisi Haluk karan, diğeri Dr. Temel zeki ve dönemin İskan Dairesi Müdürü Önal Atalay'dır…

İnşaat belediyeden alınan izinle yapılmaya başlanmıştır. İskan Dairesi'nden görevli bir memur dönemin belediye memuru Hasan Cemmedo şahitliğinden babam Mehmet Salih Demir'e evin hudutlarını göstermiştir.

Babam da evin arazisini duvarla örmüş bin kamyon terrerosa tipi toprak satın almış ve ağaçlandırmıştır.

1980'den 2016'ya geldiğimizde yani 36 yıl sonra İskan Dairesi evimizin kapısını çalmış ve evin yüzde 80'lik kısmının bizim tarafımızdan işgal edildiğini duvarı yıkıp toprağı kaldırmamızı emretmiştir!

Bu durum sizce de nostaljik değil mi!

İşin daha da ilginç bir yanı var…

Size bahsettiğim arazi İskan Dairesi tarafından eşdeğer sayılarak başka birisine verilmiş!

Bu vatandaşı arayıp sorduk…

Bize dedi ki;

"25 bin TL vereyim satayım size!"

Bulmuş torpili çünkü…

1'nci sınıf topraklı ve bizim tarafımızdan ağaçlandırılmış araziyi bize satmaya kalkıyor!!

…

Maalesef ülke gerçekleri bunlar sevgili okurlar…

Bu ülkede yeter ki siyasi bir gücünüz olsun!

Gerisi hiç önemli değildir…

Bu vatandaşın sorunu nasıl çözülür bilemeyiz!

Hani hep deriz ya…

Tam bir KKTC klasiği!

"Çocuklarım…"

İçimizden kaçının içinden geçer…

Sokak hayvanları ne yer ne içer diye!

Lafa gelince bu konuda çok kişi var ama gerçekten hayvan severler de yok değil!

Yusuf Değirmencioğlu işte bunlardan birini çok da güzel kelimelerle kamuoyuna sunmuş…

"Bu sabahki yürüyüşüme erken çıktım. Bir yıldan beri göremediğim kedisever dostum, Kaymaklılı Cemal Sör'e rastladım.

40 yılı aşkın bir süre yaz, kış demeden "çocuklarım" diye nitelendirdiği sokak kedilerini, kendi parası ile satın aldığı tavuk kafaları ile, beslemeye devam etmektedir.

Ayaküstü kısa bir sohbet yaptık.

Uzun zamandır beni göremediği için endişelenmiş, az daha evime geliyormuş. Çok memnun oldum.

Allah ne muradı varsa, bu mübarek günde versin.

Amin…"

Nasıl bir fedakarlık acaba!

LTB'de işler iyi gitmiyor…

Mehmet Harmancı bunu kendi ağzıyla söylüyor ve çalışanlara fedakarlık çağrısında bulunuyor!

Ama üstü kapalı bir çağrı bu…

Bu da demektir ki bayram sonrası LTB'de ciddi bir kaynama yaşanacak!

Belediyede ihtiyaç fazlası 300 civarı çalışan olduğu bilinen bir gerçek…

Bunlar işten durdurulur mu o çok zor!

Geriye haklar ve maaşlardan fedakarlık yapmak kalıyor…

İyi de sadece çalışanlar mı fedakarlık yapmalı!

Bu onlara büyük haksızlık olur…

Gerekirse bu fedakarlıkta Lefkoşa halkı da elini taşın altına koymalı ve belediyeyi içinde bulunduğu çıkmazdan hep birlikte kurtalmalıdır!

"Kabahatin çoğu senin kardeşim…"

Dünyanın başka bir ülkesinde içindeki turistler çıkarılarak mühürlenen otel var mıdır acaba…

Yangından mal kaçırırcasına hem de!

Bizde oluyor böyle şeyler…

Kimse bu işletmeye kim ne zaman nasıl izin vermiş diye konuşmuyor!

Yaz sezonunun ortasında ve bayram öncesinde sırf arkası yok diye esnafın tepesine biniyorlar…

Sevgili Erkut Yılmabaşar çok güzel yorumlamış olayı:

…

"Dipkarpaz Altın Sahil'de yaşananlar…

Bu ülkede 42 yıldır oluşturulan patronaj sistemini çöktüğünü bize gösterdi.

Üzüldük, Kahrolduk...

Filler tepişti çimenler ezildi.

Ve büyük usta, dünya şairi Nazım'ın dediği gibi;

Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!.."

Burası devlet dairesi!

Son yıllarda bazı devlet binaları iyileştirilip yeni binalar inşa edilse de içine girince utandığımız daireler de yok değil…

Başkentin göbeğindeki Araç Kayıt Dairesi de bunlardan sadece bir tanesi!

Harabeden beter duvarlar insanları görünce çileden çıkarıyor…

Devletin saygınlığı da ayaklar altında tabi ki!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları