Yannis: "KKTC'yi biz tanıtacağız!!"

Yayın Tarihi: 15/11/16 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Önce bir anekdot…

Hem hekim hem de vekil olan bir dostumuz anlatıyor.

Yine bir hekim olan Rum dostuyla sık sık görüşür sohbet edermiş!

Konu da genelde Kıbrıs konusu…

Güney'de çözüm yanlısı aydın bir kişi ve kişilik!

Her buluşmada şöyle dermiş:

"Bizde bu Kilise varken çözüm olmaz…"

Dahası var;

"Kilise aradan çıksın Kıbrıs'ta çözüm birkaç günlük iş…"

En vurucu konuşması da şu:

"Böyle giderse KKTC'yi biz tanıtacağız…"

…

Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibi Mont Pelerin'de çok yoğun bir çalışmanın ardından ülkeye döndüler…

Orada yaşadıkları stresi elbette sadece onlar bilir!

Kolay değil, yılan hikayesine dönen bir Kıbrıs sorunu ve ona çözüm bulacaksın…

İki taraftaki çözüm yanlıları, çözüm istemeyenler, fanatik guruplar!

İç güçler, dış güçler, Anavatanlar, Kıbrıs'ta söz sahibi olmak isteyen diğer üçüncü dünya ülkeleri…

Az buz bir şey değil bu kadar sıkıntı arasında 40 yılı geçkin bir sorunu çözmek ve bunu referanduma sunmak!

Her şeyden önce onlara teşekkür etmek gerek…

Bize göre başarmışlardır da!

En azından masadan kaçmayarak çözüm istediklerini bir kez daha tarihe yazdırmışlardır…

…

Akıncı dün BRT'de 15 Kasım mesajını okudu…

Çok dengeli bir açıklamaydı!

Çözümde kararlı olduklarını bir kez daha vurguladı ama bunun artık son bir fırsat olduğunu da söylemeyi ihmal etmedi…

Belki de siyasi tarihinde ilk kez çözüm olmazsa KKTC'nin devam edeceğini, çünkü başka çareleri olmadığını ifade etti!

Belli ki burada birinci adres Güney Kıbrıs'tı…

Anastasiadis ve ekibi Mont Pelerin'de uzlaşıya varılan ya da varılmayan konuları hükümetiyle görüşmek için izin istemiş ve bu da genelde 'kaçtılar' yorumlarına neden olmuştu!

Umarız kaçmazlar, çünkü bu adanın gerçekten artık kalıcı bir çözüme ihtiyacı var ve bize göre de bu son bir fırsattır…

Çünkü çözüm yoksa KKTC devam edecektir ve bunu Akıncı bile teyit etmiştir!

…

İyi de böyle bir KKTC sizi tatmin eder mi…

Beni etmez!

Zira yıllardır bu ülkede devletçilik oynuyoruz…

Vatan millet edebiyatından başka bir şey yok!

Yıllardır kötü yönetenler var, kötü yönetilenler var…

Statüko ensemize fena halde çökmüş, sistemsizlik sistem olarak kabul edilmiş ve devlet olmamıza rağmen devletin saygınlığının olmadığı bir tablo ortaya çıkmıştır!

Onun için birinci şık adanın genelini ilgilendiren çözümdür…

Çünkü olası bir çözüm Kıbrıs'ın kuzeyinin bundan böyle gerçek bir devlet yerine konulması şansını da doğuracaktır!

Yıllardır devletçilik oynayanlar çözümle AB standartlarının dışına çıkamayacak ve işte o zaman vatandaş devletine güvenmeye başlayacak ve sahip çıkacaktır…

…

Diyelim ki çözüm olmadı…

Akıncı'nın da dediği gibi KKTC'nin yaşatılmasından başka bir şık kalmayacaktır önümüzde!

Peki böyle bir KKTC mi arzumuz…

En azından benim için kesinlikle böyle bir KKTC değil!

Eğer çözüm olmaması halinde devlet olmaya devam edeceksek kendi irademizin ön planda olduğu bir devlet yaratabilirsek ne ala…

Bunun için de kendi ayakları üzerinde durabilen bir devlet modeli gerekmektedir!

Bu da özveri ve çok çalışmak demektir…

Kötü yöneticilerin gitmesi iyi yönetenlerin gelmesi demektir!

Partizanlığın, popülizmin ve adam kayırmanın son bulup, tüm ülke insanlarının eşit olması demektir…

Bu tabiî ki kaşarlanmış siyasetin ve siyasetçilerin işine gelmez!

…

Yannis haklı çıkar mı bilemeyiz…

Ama perde arkasında konuşulan Güney'in çözümün önünde çeşitli engeller çıkarmaya hazırlandığıdır!

Onun için çözüme inancımızla birlikte olmaması halinde artık alternatifleri de tartışma masasına koyma zamanı gelmiştir…

Bunu biz yapmazsak başkaları yapacak ve bu çok da hoşumuza gitmeyecektir!

Doktoru çağırmışlar gitmemiş!

Yine Mağusa Devlet Hastanesi yine bir skandal…

Hani şu geçen hafta doğduktan sadece bir saat 45 dakika yaşama tutunabilen ve sonra ölen bebek meselesi!

Tamam bebeğin yaşaması epey kritik ve mucizelere bağlıymış ama biz de dün öğrendik doğum olduktan hemen sonra ilgili doktor hastaneye çağrıldığı halde gelmemiş!

Niye gelmemiş, neyi gerekçe göstermemiş, sıkıntısı neymiş bilemiyoruz…

Bildiğimiz tek şek bebeğin durumunun çok kritik olduğu ve bu yüzden doktorun hastaneye çağrıldığı!

Bu arada konu hakkında hastane yönetimi bir soruşturma başlatmış ve dün gün boyu polisler hastanede çok sayıda kişiden ifade almış…

Umarız sonuçlanır!

Umarız hatalı birisi varsa bedeli ödettirilir…

"Ben burada çalışmam!"

Tam bir KKTC klasiği daha…

Girne Sigortalar Dairesi'nde çalışan eksikliği nedeniyle grev var ama devletin başka birimlerinde çalışanlar buraya aktarılamıyor!

Daha doğrusu bazı kişiler kendisini devletin çok üzerinde görüyor…

Atama yazısı yazıldığı halde gitmiyor, 'Ben burada çalışmam' diyebiliyor!

Çünkü şu anki çalıştığı dairede keyfi yerinde…

Girişini imzalıyor, bir iki saat oyalanıp doğru babasının sigorta şirketine koşturuyor!

Amirleri ise sessiz…

Ellerinden bir şey gelmiyor!

CTP'de kadın egemenliği!

CTP'nin hafta sonu yapılan kurultayından sonra en çok konuşulan ağır topların parti meclisine girememesi oldu…

Aslında bir anlamda da geçmiş seçimlerin bir rövanşı niteliğini taşıyordu!

Birileri bir şekilde intikamını aldı…

Ama bize göre asıl önemli olan parti meclisine aday olan bütün kadın adayların kazanmasıydı!

Güzel de oldu…

Tufan hoca umarız bundan mesajı almıştır!

Partili kavgacı, intikam ruhlu yöneticileri değil kadın yöneticileri tercih etti…

Demek ki artık CTP'de bundan sonraki tüm hesaplar da onların üzerine olmalı!

Kim bilir erkeklerin başaramadıklarını onlar pekala başarabilirler…

UBP'liler 'Nisan' diyor!

Yani UBP'liler değil de başka partililer dese pek dikkate almayacağım…

Ama UBP kulislerinde konuşulan neredeyse tek konu erken seçim tarihinin çok yakında belirlenecek olması!

Çoğuna göre yeni yıla girilmesiyle birlikte önce kabine yenilenecek sonra da nisan ayı için erken seçim kararı alınacak…

Çoğunluk nisan diyor ama haziran ayını telaffuz edenler de yok değil!

Bakalım önümüzdeki günlerde Başbakan Hüseyin Özgürgün bu konuda bir mesaj verecek mi…

"Fabrika ayarları" ortalığı karıştırdı!

CTP'nin çiçeği burnunda genel başkanı Tufan Erhürman öyle bir söz söyledi ki sanırız söylediğine de pişman oldu…

Partinin yeniden fabrika ayarlarına dönme meselesi!

Aslında biraz da riskli bir açıklamaydı bu…

Tufan hoca bunu derken eski, birbirini seven ve sayan, birbirine destek çıkan, birbirini satmayan parti sisteminden bahsediyordu!

Ama bir anlamda da hani şu yüzde 13'lerden yukarısını görmeyen geçmiş yıllardaki CTP vardı…

Yelpazeyi fazla açamayan, Türkiye ile ilişkilerde fazla sert ve hoşgörüsüz!

Biz bunu Tufan hocamızın biraz da heyecanına veriyoruz…

Ama bizde siyaset böyle bir şey işte!

Ağızdan bir kere çıktı mı sok geriye sokabilirsen…

"Sistemden beslenenler!"

"Bu 'sana güveniyoruz başkan' abuk sloganı hangi aklı evvelin aklından çıktı çok merak ediyorum.

Bu slogan bile görüşmeler anlaşma imzalanmasına gitmezse, tersinden bir okuma ile Akıncı'ya "sana güvenerek hata yapmışız, bak anlaşmayı yapamadın" noktasına kolayca çekilmeyecek mi?

Hala anlaşmanın olması ya da olmamasının tek sorumlusunu Kıbrıslı Türkler ve onun liderliği haline getiren sloganlarla, hala dik duruş göstermeden karşınızdakine ''bu noktadan sonra da tökezlerseniz, hayır derseniz, oyalarsanız, anavatanınızın arkasına saklanırsanız biz de başka denge politikalarına gideceğiz'' demeden kendi tarafınızdaki lidere güvenme/güvenmeme meselesine indirgiyorsunuz bu görüşmeleri.

Naif misiniz, art niyetli mi, kendinizle mi yüzleşemiyorsunuz yoksa karşınızdakinin tutumu ile mi?

Onu bilmiyorum ama hepiniz sistemden beslenirken zararı toplumumun göreceğini bir kez daha görüyorum…"

(Umut ÖZKALELİ)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları