Başkanlık sistemi artık tartışılmalı…

Yayın Tarihi: 08/07/17 09:27
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Aslında yapılan görüşmeler esnasında birçoğu 'kesinlikle olmaz' diyordu…

Ama yine de insanların içinde minicik olsa da bir umut var!

Çünkü Kıbrıs'ta bir çözüm öncelikle AB standartları demekti…

Kötü yöneticilerin yönettiği KKTC'de yaşayanların büyük bir bölümü partizanlıktan, popülizmden, adam kayırma ve kasaba politikalarından bıkıp usanmıştı!

2004'de Annan Planı'na 'hayır' diyenler bile bu kez adam gibi bir devletin vatandaşı olmak için 'evet' diyeceklerini söylemeye başlamışlardı ki bunlardan bir tanesi de benim…

Ama işte olmadı…

Niye olmadığını, kimin suçlu olduğunu tartışmak yerine en doğru yapılacak şey geçmişe bir çizgi çizmektir!

Bunu yapamayıp birbirimize düşersek toplumsal huzursuzluk alır başını gider ve bu da kimsenin işine yaramaz…

Elbette dış konular her zaman olduğu gibi Türkiye ile birlikte yürütülecek ama bizim asıl meselemiz dışarıdan daha ziyade içerideki vahim durumumuzdur!

Siyasete ve siyasetçiye güvenin olmadığı bir ortamda vatandaşın devletine olan güveni de kalmaz…

Öncelikle yıllardır kötü yönetildiğimizi, Türkiye'nin tüm maddi ve manevi desteğine rağmen istenilen noktaya gelinemediğini de kabul etmek gerekir…

Çözüm umutlarının yitirilmesinden sonra dün konuşulan konuların başında başkanlık sistemi geliyordu…

Bundan sonra ne olacak sorusuna vatandaş genelde 'artık başkanlık sistemi gelmeli' diye yanıt aradı!

Çünkü mevcut sistem başarılı olamamış, siyasilerin toplumsal değil de bireysel düşünceleri ülkeyi çıkmaz sokağa sokmuş ve sistem kilitlenmiş, dolayısıyla da içinden çıkılamayacak bir tablo ortaya çıkmıştır…

Bu demektir ki artık vatandaşı umutlandıracak, ülkeye değişim getirecek ve tabiî ki bizim ülkemize uygun bir başkanlık sistemi düşünülmeli, masaya yatırılmalı ve ülke artık bir ray değiştirmelidir!

Vali isteyenler artıyor!

Crans Montana'da görüşmeler hayal kırıklığı ile sonuçlandı ya…

Vatandaş artık kendince yeni modeller de üretmeye başladı!

Son günlerin yeni modası KKTC'ye bir 'vali atanması' haline geldi…

Çükü vatandaş artık tüm organlarıyla eksiksiz bir devlet olan KKTC'nin siyasilerine güvenmiyor, onların yaptığı partizanlıktan bıkmış ve bezmiş!

"Bunlar bu kadar devletten yiyeceklerine Türkiye buraya bir vali atasın da kurtulalım" diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor…

Elbette böyle bir şey imkansız ama halkın ruh halini anlayın diye buradan paylaştım

"40 bin askerle yaşayacaklar…"

"Müzakereler bitebileceği en kötü şekliyle bitti. Genel Sekreter hepimize başarılar dileyerek konuyu kapattı. TC Dışişleri Bakanı "Son bir şans vermiştik ama olmadı" dedi. 650 askerin güvenlik sorunu yaratacağına inanan Rum hemşehrilerimiz 40 bin askerle yaşamaya devam edecek. Biz de öyle. Hepimiz ortaklaşa yarattık bu ucubeyi. Bu şartlarda yaşamaya ve hayatımızı buna göre ayarlamaya mecburuz. Müzakerelere endeksli bir yaşam sürdürülebilir değil. Normalleşmeye ihtiyaç var. Acı ama kabullenmek lazım…"

(Ulaş GÖKÇE)

"Bundan sonra ne yapılmalı…"

"Müzakerelerin hakimiyetçi Rum talepleri nedeniyle çökmesi sonucu olarak BM Kosova modelini uygulamalı ve federasyon modelinin adada mümkün olmadığının ortaya çıktığını ilan etmeli.

Böylece KKTC'nin tanınma süreci başlamalı. Bu aşamada TC-KKTC şu adımları atmalı:

  • Katar, Pakistan, Bangladeş, Bosna Hersek, Kosova, İran, Azerbaycan, Orta Asya Türk devletleri vb dost devletlerin KKTC'yi tanımaları talep edilmeli.
  • Bu mümkün olmazsa KKTC - TC arasında dışişleri ve savunmada TC'ye bağlı içte bağımsız özerk devlet statüsüne geçilmeli. Hong Kong-Çin modeli de olabilir
  • KKTC yeniden yapılanmalı, başkanlık sistemine geçilmeli, Maraş iskana ve yatırıma açılmalı, gençliğe orada konut ve iş imkanı verilmeli, tüm KKTC serbest bölge ilan edilmeli, büyük bir yatırım hamlesi başlatılmalı, refah seviyesi yükseltilerek işsizlik ve göç önlenmeli, nüfus artırılmalı..."

(Sabahattin İSMAİL)

"Su yolunu bulur…"

"Bazen bir şey yapmamak, her türlü çabayı gösterip hiçbir şey elde edememekten çok daha iyi sonuçlar getirir . Unutmayın her zaman "su yolunu bulur." Bence bundan böyle bizler, yani Kıbrıs'ın iki kesimindeki insanlar, şu an olduğu gibi sadece iki komşu olarak yaşamayı kabullenip , kendi kaderlerimizi bir birimizi de rahatsız etmeden, kendi bölgelerimizde şekillendirmeyi kabullenerek önümüze bakmalıyız…

Ortaklık için defalarca denedik başaramadık. Bence bundan böyle hedefimiz "İKİ İYİ KOMŞU" kalmayı başarmak olmalı…"

(Hasan ARTUNER)

"BM de nihayet gördü…"

"Rumların çözümden anladığının kabul edilemez olduğunu BM de nihayet gördü ki dün konuyu noktaladı…
BM'nin şimdi, konuyla ilgili olarak hazırlayacağı raporunda, çözümü kimin engellediğini belirtmesi ve bize yönelik izolasyonun kaldırılmasını istemesi gerekir..
2004 referandumunun akabinde, Rumların çözüme hayır demesine atıfla özellikle AB ülkeleri tarafından bize verilen sözleri hatırlatmak ve o sözlerin tutulması yönündeki beklentimizi kararlılıkla vurgulamak da bizim bundan sonraki ilk adımımız olmalıdır…"

(Dilek Yavuz YANIK)

"Çevre faciası…"

"Bu sabah Mağusa Küçük Sanayi bölgesinde bulunan Tözün Kuru Temizleme şirketinin bacasından çıkan ve hem çevreye hem de insan sağlığına zarar veren çevre faciası. Yorumu sizlere bırakıyorum ve bu vesile ile bu günden sonra tüm çamaşırlarımı Avrupa Kuru Temizleme firmasına götüreceğimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çevre Dairesi'ni de bu vesile ile tedbir almaya ve görevini yapmaya davet ediyorum.

(Hasan İNCE)

Burası bir inşaat…

Haftanın en çok konuşulan ve yorumlanan konusuydu…

KKTC'de bir ilk yaşandı ve Girne'de Erbil Arkın'a ait olan inşaatın ön cephesi yatay çiçek resimlerliyle kapatınca hem inşaatın kötü görüntüsü gizlenmiş hem de caddeye bir renk gelmişti…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları