Çatışma kültürü tırmanıyor!

Yayın Tarihi: 14/11/09 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Girne Amerikan Üniversitesi'nde önceki gün aslında KKTC'de demokrasinin tıkır tıkır işlediğinin en iyi bir göstergesi olan tartışma ortamı yaratılmıştı.

Dünyanın belki de hiçbir yerinde olmayan demokrasi ve güzellikler ülkemizde gerçekleşiyor ama biz bunun farkında bile değiliz.

Birinci Cumhurbaşkanı Denktaş ile şimdi Cumhurbaşkanı Talat, hiçbir ülkede gerçekleşmeyen belki de gerçekleşmeyecek olan güzellikte bir oturum gerçekleşti.

Herkes Kıbrıs konusundaki kendi fikirlerini ve misyonlarını ortaya koydu, taktiri kamuoyunun vicdanına bıraktı.

Doğrusunu da yaptılar. Gündemin her zaman en tepesinde olan bir Kıbrıs sorunu gibi halletmemiz gereken bir meselemiz var bizim.

Aslında herkesin amacı bir şekilde artık bu sorunu ortadan kaldırmak ve en azından bundan sonraki gençliğin önünü açmak.

Kimisi bunun Birleşik Kıbrıs çatısı altında olacağına inanıyor, kimisi de ayrı bir devletten yana.

Denktaş ve Talat da bu konudaki fikirlerini ortaya koydular, ara sıra da birbirlerini sıkıştırdılar.


Ha keşke böyle tartışmalar her zaman canlı yayınlarla yapılsa ve ülkedeki demokrasinin işlerliği herkese örnek olsa.

Peki, iki lider çok sayıda izleyene kendi fikirlerini aktarıp, beyin fırtınası yaparken bazı basın organları ne yaptı?

Tek cümleyle, bu demokrasi ortamını bir çatışma ortamına sürükledi!

Bir gazete 'fena kapıştılar' dedi…

Bir diğeri, 'çatıştılar' diye başlık attı.

Bir başkası 'Denktaş'tan Talat'a fırça' dedi.

Diğeri de 'düello yaptılar' diye haberi manşetinden verdi.

Oysa ne kapıştılar, ne atıştılar, ne de düello yaptılar!

İki medeni insan gibi oturup Kıbrıs sorunu konusunu enine boyuna konuşup, demokrasinin güzel bir örneğini verdiler.

Ülkemiz son birkaç yıldır, hiç de fark edemediğimiz bir hızla çatışma kültürünün içinde debelenip duruyor.

Basın da bunu engelleyeceğine, tiraj ve reyting peşinde koşup körüklüyor.

Kimisi de bazı siyasilere şirin gözükmek için, ortalığı gerdikçe geriyor!

Yani perde gerisinde yine siyasi partiler ve yöneticileri var.

Bu meclise de yansıyor, köy kahvelerine de yansıyor, komşu ilişkilerinde bile etkili oluyor.

Hep birlikte el ele verdik gerdikçe geriyoruz. Ta ki kopana kadar!

Bizi daha çok ilgilendiren basının bu konuda duyarsız oluşu ve gerginlik ortamlarına çanak tutması!

Bu ülkede olan güzel şeyler bile artık basın tarafından çarpıtılarak kamuoyuna olumsuz olarak naklediliyorsa, burada önemli bir sorun var demektir.

Sevgili Ekmekçi'nin de önceki gün yazdığı gibi şu minicik ülkede hep bir arada mutlu olmayı öğrenemedik.

İlla ki çatışacağız, illa ki kapışacağız!

Uzlaşalım diyen tek Allahın kulu bile kalmadı…

Başkalarının mutluluğu bizim mutsuzluğumuz, bizim mutluluğumuz başkalarının mutsuzluğu haline geliyorsa tuttuğumuz yol doğru yol değildir dostlar…


"Annesi kanserdi torpil yaptık!"
'Asıl sorunumuz eşitsizlik' başlıklı dünkü yazımızda belirtiğimiz köy kadın kurslarındaki ilginç görevlendirmelerin perde arkası aralandı.

Sınavda üçüncü olduğu halde istihdam edilmeyen ancak 24'ncü sıradaki bir bayana iş imkanı sağlanması bir takım itirazlara da neden oldu.

İtiraz eden aileler dün bakanlığa gitti ve niçin bu haksızlığın yapıldığını sordu.

Kendilerine yetkililer tarafından verilen cevap gayet ilginçti:

"Çünkü onun annesi kanser hastası diye, istihtam ettik!..."

Allah sağlık ve afiyet versin.

Ama şimdi böyle bir cevap kendisine haksızlık yapan bir genç kızı ve ailesini tatmin eder mi Allah aşkına?

Gençlerimizin istihdam edilmesi için illa ki ailelerinden birinin hasta mı olması gerekiyor?

El insaf beyler!

Okur Görüşü
"Eşitlik olmazsa adalet de olmaz"

"Levent bey bugünkü (dünkü) yazınızda çok doğru bir noktaya parmak basmışsınız. KKTCde vatandaşlar arasında ayrımcılık bitmedikçe bu ülke asla adam olmaz. Mesela ben kendimden örnek vereyim. Ben de bir öğretmenim ve sınavda 600 üzeri puan aldığım halde geçici olarak dahi atanamazken 430 küsurlarda puan alıp barajı bile geçemediği halde atamasın yapılan birini birinci ağızdan duydum. E şimdi ben nasıl bu devleti savunayım? Veya bu devletin nesini savunayım? KKTCnin tanınmaması konusunda hep başkalarını suçlayıp durduk. Şimdi sorarım size; ben bu devleti niye tanıyayım, Allah aşkına? Yurt dışında olsam bu devletin lehte propagandasını niye yapayım acaba? Bana iş veremediği için mi vermediği için mi? Durup bizde "adaletsizlik" sistemi çok güzel işliyor, eşitlik ise hiç yok mu diyeyim? Dikkat ederseniz eğer, toplum olarak referandum öncesindeki gibi bir nefret, yılmışlık ve bıkmışlık dönemine doğru gidiyoruz. Böyle bir devleti olası referandumlarda kim, ne diye savunsun artık? Şahsen ben bu devletten -ki devlet bile değil, derebeylik- nefret ediyorum, nefret."
(Ahmet Salih GÜNBEY)

MESAJ KUTUSU >>

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları