Bu sistemle ancak bu kadar olur!

Yayın Tarihi: 15/12/09 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Yıllık bütçenin yüzde 80'den fazlasının kamu harcamalarına gittiği bir ülkede şahsen biz bundan daha iyisini beklemiyoruz.

Kimse de beklemesin, boşuna da birbirini kırmasın.

Konu tamamen kamu harcamaları ile ilgili.

Kamuda reform, hem de köklü değişiklikler olmaza, elimizi dilenci gibi Türkiye'ye karşı açar, sonucunda da tartışmalar gider durur.

Bizim ülkede her şey kamuyla endekslidir.

Hadi yıllar önce savaş yaşayan ülke insanı yurt dışına kaçmasın diye bir takım haklar sağlanmış ama, savaşın da üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen aynı sistemde ısrar edilmesi, batağa saplanmanın nedenlerinden biridir.

Bu ülkenin varı yoğu kamu çalışanıdır.

Bu ayrım Meclis'te de göze batmaktadır.

Örneğin kamu çalışanı iseniz ve seçime girip milletvekili seçildiyseniz, artık sırtınız yere gelmez demektir.

Son seçimlerde bile yeni vekil olanlar, öncelikle seçildiklerine değil de hayatlarının kurtulduklarına şükretmişlerdir.

İsim belirtmeden yazalım;

Örneğin yıllardır bir kamu iş yerinde bir memur olarak çalışan birisi vekil seçildikten sonra hayatının bundan sonrası ballı katmerli olduğu için kurban kesmiş, sevinçten havalara sıçramıştır.

Eğer kamu çalışanı iseniz ve bir de meclise girmeye hak kazandınız mı, isterseniz bir dönem vekillik yapın emiklilik işlemleriniz 30 yıldan vekil muamelesi görür ve en az 400 milyar ikramiye ve yine en az 6 milyarla maaşla emekli olur, hayatınızın bundan sonrası güllük gülistanlık içinde geçer.

Ama, eğer özel sektörde çalışıyorsanız durum farklıdır, vekil seçilemediğiniz anda hayatınızın bundan sonraki döneminde evinizi geçindirememek riski bile taşıyabilirsiniz.

Diyelim devlet hastanesinde doktorsunuz. Bir dönem vekillik yapıp sonra seçimleri kaybettiğinizi düşünün.

Çok fazla bir şey kaybınız olmayacaktır. İsterseniz yıllar boyu vekillik yapın, sonra kazanamayınca hastanedeki kadronuz hep boş tutulduğundan gider işinize kaldığınız yerden devam eder, emeklilik işlemleriniz de vekilliğiniz göz önünde bulunarak yapılır ve katmerli emekli olursunuz.

Sistem kamu üzerine kurulup, öncelik kamu çalışanlarına olunca, niçin iş adamları, akademisyenler siyasete girmiyor diye sormaya da gerek yok.

Eğer bir iş adamı ya da akademisyen seçime girip de kaybederse, bu artık onun sonu demektir ve hele de partisi kaybederse kesin kez işsiz demektir.

KKTC yasalarına göre kamu görevlilerinin ikinci iş yapması yasaktır.

Milletvekilleri de kamu görevlisidir, değil mi?

Ama bu yasağı uygulayan kim, denetleyen kim.

Eğer bir milletvekili, hem bir okulda kadrolu öğretim üyeliği yapıyorsa, hem de kendine özel bir kliniğe ya da iş yeri varsa, yasalar niçin işletilmemektedir?

Daha bunun gibi bir çok örnek verilebilir.

Sistem böyle olunca hükümete kim gelirse gelsin durum çok değişmeyecektir.

Bu ülkenin acilen cesurca alınacak kararlarla, kamuda reforma ihtiyacı vardır.

Kamuda büyük reformlar olmadıkça, devletin küçülmesine gidilmedikçe, biz hep dışarıya bağımlı olarak kalacak, hantal kamu düzeni devam edecek ve kamu çalışanları öz, özel sektör çalışanları ki buna milletvekilliği yapmış olanlar da dahil üvey evlat olarak kalacaktır.

Avcı: DP'ye katılmayız!

ÖRP Genel Başkanı Turgay Avcı, siyasi kulislerde konuşulan DP'ye katılım konusunun gerçeklerle bağdaşmadığını, böyle bir katılımın asla mümkün olmayacağını söyledi.

Referandum, Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimler konusunda bir işbirliğinin belki söz konusu olabileceğini de belirten Avcı, ÖRP'nin kapıya kilit vurmak gibi bir düşüncesi olmadığını aksine partilerinin büyütülmesi konusunda önümüzdeki günlerde önemli çalışmalar yapılacağını ifade etti.

S.Denktaş-Gökmen yemeği tam bir muamma!

DP Genel Başkanı Serdar Denktaş ile ÖRP İskele milletvekili Mustafa Gökmen'in önceki hafta Boğaz'da bir restorantta birlikte yemekte görülmelerinin yankıları hala devam ediyor.

Her ikisi de baş başa yapılan görüşmenin içeriği hakkında bilgi vermekten kaçınırken, kendi partilileri bile bu işe 'Fransız' kaldılar!

İki siyasi, sorulan sorulara ad sadece 'eski partiliyiz, herşeyi görüşürüz' açıklamasında bulunuyor.

Günün Fıkrası

Uçakta

Okyanus üzerinde gece uçan bir uçak... Iki fısıltı... Biri
kadın, biri erkek...
- "Herkes uyudu hadi gidelim..!"

(Ayak sesleri..)

- "Bu tuvalet boş.. Buna girelim.. Kimse bakmıyor.."
- "Sen önce gir..!"
- "Biraz heyecanlıyım.. Ben oturabilir miyim?"
- "Prezarvatifin var değil mi? Haydi tak!"

(Derin nefes sesleri..)

- "Ah parfüm de var.. Herşeyi de düşünürsün..!"
- "Ooh! Harika"

(Uzun sessizlik)

Birden uçağın hoparlörlerinden sert ve dinamik bir
ses...

- "Dikkat dikkat! Kaptanınız konuşuyor..! Arka tuvaletteki iki
kişi size sesleniyorum! Ne yaptığınızı biliyoruz.. Bu yaptığınız uçuş kurallarına aykırıdır.. Şimdi lütfen sigaralarınızı söndürün ve duman alarmından prezervatifi çıkarın!"

MESAJ KUTUSU >>

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları