Koordinasyon eksikliği!

Yayın Tarihi: 01/03/10 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Güzelyurt ve çevresindeki sel felaketinden sonra şimdi de Lefkoşa'da yaşananlar bir kez daha gösteriyor ki artık bu tür afetlere çok daha iyi hazırlıklı olmalıyız ve ilgili kurumlar konuyu çok daha ciddi bir şekilde masaya yatırmalılar.Yaşananları Allah'a havale etmek işin kolay kısmı! Allah istedi bunlar yaşanıyor ve yaşanacak demek, hiçbir önlem almamak, yaşananlardan ders çıkarmamak kötü bir yöneticilik örneğidir. Ayrıca şimdi bu olaylardan sonra kimsenin kimseyi suçlamaya hakkı da yoktur!

Geçmişi sorgulamayı bir yana bırakıp gelecekte bu tür olaylar yaşanmaması için ancak devlet politikaları üreterek soruna çare bulabiliriz.Yok biz hala bu işten de siyasi rant elde etmek için abuk sabuk açıklamalar yaparsak ve dersimizi almazsak, bundan daha kötü felaketlerin yaşanmasına çanak tutmaktan başka bir işe yaramayız.
Günün Fotoğrafı

Güzelyurt'taki sel felaketindeki bilgi kirliliğini bir kez daha yaşamak doğrusu bizi üzdü. Her kafadan bir ses çıkması ve bu konuda koordinasyon eksikliği yaşanması da gösteriyor ki bu tür olaylarda bir panik havası yaşanıyor ve bu da hem çalışmalara zarar veriyor hem de halkın yanlış bilgilendirmesini sağlıyor. Özellikle televizyon kanalları tarihlerinde ilk kez olayın bu kadar içinde oldular. Olup bitenleri kamu oyuna duyurmakta adeta birbirleriyle yarışırken, belki de bilmeden bir takım yanlış yönlendirmelerde de bulundular.Yaşanan gelişmeleri tamamen televizyonlardan izleyen yurttaşların kulaktan dolma bilgilerle bunları kanallara aktarması ve kanalların da bunları hiçbir süzgeçten geçirmeden kamuoyuna aktarmaları çok kişinin paniklemesine neden oldu.

Bu tür afet olaylarında dünyanın her yerinde tek bir kriz masası olur. Biz ne yaptık hepimiz kendimizce bir kriz masası oluşturup katkı koymaya kalktık.Böyle de olunca yapılan bir çok ihbar ve açıklama sonrasında ya yalanlandı, ya da gelişmelerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Demek ki kriz anlarında basının çok önemli bir yeri var ve basın merkezleri de devletin oluşturduğu kriz masası tarafından yönlendirilmeli ve bu konuda tam bir koordine sağlanmalıdır.

Bu hallerde gerekirse televizyon ve radyolar ortak yayın yaparak bilgi kirliğinin önüne geçilmeli. Sonuçta Güzelyurt ve Lefkoşa'da yaşananlardan mutlak suretle ders çıkarmamız gerekiyor. Bir üçüncü olası afet bunların çok daha üstünde olabilir ve biz ancak bu tür olayları devletiyle basınıyla kurumlarıyla koordineli bir şekilde çok daha kolay atlatabiliriz.


Sezen: Verilen kadrolar yasaldır!

"Sevgili Levent ÖZADAM;

Sezai Sezen olarak sizin köşenizde yer almaktan keyif aldığımı belirtmek isterim. Sizin de yazdığınız gibi 23 Şubat 2010 tarihinde Belediye ve Sendika arasında toplu iş sözleşmesi imzalanmış ayrıca çalışanlara kadroları verilmiştir. Ancak gerek toplu iş sözleşmesinin gerekse kadronun ne anlama geldiğini bilmeyen bazı muhalif çevreler hemen dedikodu mekanizmasını harekete geçirerek çalışanları huzursuz edip yapmış olduğumuz olumlu davranışı baltalama yoluna girmişlerdir. Konunun özeti şudur;

Bilindiği gibi 2007 yılında KKTC Meclisince yasalaştırılıp yürürlüğe giren 65/2007 sayılı Belediye Personel Yasasında işçiler ve memurların tanımlanması yeniden yapılmış ve Belediyelerin nüfuslarına göre çalıştırabilecekleri personel sayıları belirlenmiş ve sınırlandırılmıştır. Böylece İşçilerin kadrolanmalarının önü açılmış ancak memurlar için sınav tüzüğü henüz yasalaşmamış bu arada Belediye Personel yasasında da değişiklik yapılması öngörülmüş ve KKTC meclisi alt komitesinden 23 şubat 2010 tarihinde geçmiştir.

Büyükkonuk Belediye Başkanı olarak, Büyükkonuk Belediye meclisinden tüm personelin kadrolanmaları ve toplu iş sözleşmesinin yapılabilmesi için yetki almış bulunmaktayım. Bu yetki çerçevesinde işçilerle ilgili olarak sendika ile toplu iş sözleşmesi imzaladık ayrıca işçilerin kadrolarını verdik. Burada iyi anlaşılabilmesi için bir kez daha ifade etmek isterim ki toplu iş sözleşmesi sendika ile imzalanmış, işçilerin kadroları resmi belge ile yazılı olarak kendilerine verilmiştir.

Bundan sonra işçilerimiz kadroludur ve maaşlarını daimi işçi ücreti kaleminden alacaklardır. Memur görevi yapan personele gelince, memurlar için sınav tüzüğü yasası geçmediği için kendilerini garantiye almalarını sağlayan ve görevlerini de belirten görevlendirme yazıları verilmiştir. Ben yasa hazırlanmalarında konuyu çok iyi takip ettim ve yasanın hangi hakları getirdiğini bildiğim için personelimi korumak için onların görevlendirmelerini yaptım.

Bu görevlendirme kadro intibakları yapılırken resmi bir belge niteliğindedir ve kesinlikle personellerimiz için çok önemlidir. Buradan sizin aracılığınızla şunu ifade etmek isterim ki, kadrolanma yada diğer yasal tüm konular kahve köşelerinden öğrenilecek, yada dedikodu mahiyetli yasanın ne anlama geldiği konusunda hiç bir bilgisi olmayan kişilerin söylemlerinden, yada sadece muhalefet yapmak için konuşan insanlardan öğrenilecek bir şey değildir.

Tüm personellerimizin rahat ve huzurlu olmalarını istiyorum. Onların dedikodularla değil gerçeklerle yaşamalarını istiyorum. Ben bir siyasi olarak personellerimin siyasi düşüncelerini sorgulamadan tüm personellere yasal çerçevede kadrolarını verdim. Eğer siyaset yapsaydım muhakkak kadro dışı kalacak personel olurdu. Zaman büyük düşünme zamanıdır. Kısır çekişmeler kimseyi hedefe götürmez diyor saygılar sunuyorum…"

Büyükkonuk Bld.Bşk.
Sezai SEZEN

Günün Fıkrası

Yetim

Adam Paris'te bir lokantaya girmiş, bir köşedeki masaya oturmuş.

Gelen garsona siparişini vermiş :

- Kızarmış tavuk yanında patates kızartması istiyorum. Ama mutlaka "Poulet de Brest" olsun, yoksa yemem. Onun için önce çiğ tavuğu getirin bir göreyim !.. (Poulet de Brest Fransa'da kaliteli bir label'dir.)

Garson şaşırmış ama ses etmemiş ; bir müddet sonra tavuğu getirmiş. Adam küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarmış, koklamış.

- Siz beni aptal yerine mi koyuyorsunuz, demiş. Bu Brest tavuğu değil. Bu Nanterre'den gelmiş...

Garson lahavle deyip mutfağa gitmiş; Biraz sonra yeni bir tavukla gelmiş. Adam yine küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarmış, koklamış.

- Bu da Brest tavuğu değil ki. Bu Bordeaux yöresinde yetiştirilmiş...
deyince, yan masalardan birinde oturan bir adam kalkıp yanına gelmiş, pantolonunu ve donunu sıyırıp kıçını adama dönmüş :

- Size zahmet olacak ama, demiş, ben yetimhanede büyüdüm. Anamı babamı hiç tanımadım. Bana nereli olduğumu söyleyebilir misiniz?..

MESAJ KUTUSU >>

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları