Turizm sektörü sistemden hoşnut değil!

Yayın Tarihi: 24/04/10 08:01
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

KKTC tarihinde ilk kez belki de yeni bir turizm sezonuna böyle sessiz ve sedasız giriyor.Bunun nedeni büyük ihtimalle ülkenin seçim sürecinden geçmesi! Önce Cumhurbaşkanlığı, iki ay sonra da yerel seçimler…Bir yılda yapılan iki seçimde eğer ayın dört ayı seçim yasakları ile geçiyorsa ve icraatlar hasır altı edilmek zorunda kalıyorsa, bundan daha iyi bir icraat beklemek doğru olmaz.

Ama turizm denilince biz şahsen bu olayın çok ayrı bir yerde tutulması gerektiğini düşünüyoruz. İnancımız odur ki, KKTC'de dünya bir yana turizm ise bir başka yana olmak zorundadır. Ne seçim yasakları, ne siyaset karmaşası ve kavgası, kısır iç çekişmeler turizm sektörünün önüne geçmemelidir. Belki yanlış politikalar ve izolasyonlar nedeniyle turizm şimdilik öncü sektör olma özelliğini başka sektörlere kaptırmış olabilir ama bizim inancımız odur ki KKTC'nin geleceği yine turizmde olacaktır. Siyasiler belki bir takım nedenlerden dolayı turizm yeteri kadar eğilmeyebilir, bunu bir anlamda hoş karşılayabiliriz ama turizm sektörlerinin ekmek yedikleri işi ayakta tutmak, yetkilileri sürekli teşvik etmek gibi önemli bir görevleri vardır.

Sektör temsilcileri her ne kadar ülke yöneticilerinden şikayetçi olsa da en azından birbirleri ile olan ilişkilerine ara vermeden projeler üretmeli ve bunları bakanlığın gözünün içine sokmalıdır. Bu konuda geçtiğimiz günlerde kendisine bir mesaj gönderdiğimiz KTOB Başkanı Mehmet Dolmacı, uyarımızı dikkate almış ve biraz da içini döken bir yazı göndermiş.Umarız seçim sarhoşu yaşayan siyasilerimizin de ilgisini çeker;

…

"Sevgili Levent,
Merhaba, mesajlarını alıyorum... Beni ve Turizm Sektörünü unutmadığın için ve her zaman şartsız verdiğin destek için teşekkürler.Belli ki bu aralar biraz sessiz kaldığımızı düşünüyorsun, haksız da değilsin...

Aslında günlük sorunları çözmek için küt bir sistemin önünde büyük bir kavga veriyoruz. Her gün binlerce kez ayni şeyleri anlatmaktan bıktık ama vazgeçmedik ama çok fazla yol aldığımızı söylemek mümkün değil. Çünkü sistem buna müsaade etmiyor. Sistemin kurduğu düzen plansız yaşamayı ve her şeyi oluruna bırakmayı öngörüyor. Bizim talebimiz ise geleceği planlı şekillendirmek. Bu tezat maalesef önümüzde her zaman büyük bir engel. Bu ülkede uzun vadeli planlar yapıp bu planları uzun vadeli uygulayacak, değişen siyasi yapıdan etkilenmeyecek teknik ekipleri oluşturmadığımız sürece başarılı olmamız, ya da planlı bir başarı sağlamamız mümkün değil. Belki kısa süreliğine BİNGO başarılar olabilir ama bunlar sağlıklı ve uzun vadeli olmayacaktır. Bu yüzden şu an konsantremizi daha çok uzun vadeli planlar ve bunu uygulayacak ekip üzerinde yoğunlaştırmış bulunuyoruz. Bu arada Turizm deki sivil toplum örgütlerinin daha aktif ve tetikleyici olabilmesi için yeni yapılanma süreçlerine girerek şu an olduğundan çok daha fazla profesyonel çalışabilmesi gerek. Bu yapılanma içinde elbette maddi güce ihtiyaç var.

Bu arada önümüzdeki sezonun ve 2011 yılının daha iyi geçmesi için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Önümüzdeki günlerde tamamıyla özel girişimcilerin gayreti, sektörün ve bakanlığın desteği ile Almanya, Hollanda, Polonya, İran ve İsrail gibi yeni destinasyonlardan turist bekliyoruz. 2011 yılında Rusya ve İskandinav ülkelerinin eklenmesi hedefleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti Turizm ve Kültür Bakanlığına gerçekleştirdiğimiz ziyaret sonrasında geçtiğimiz günlerde yapılan çalıştaydan sonra tanıtma ve pazarlama konularında onların bilgi, tecrübe ve ekonomik güçlerinden yararlanacağımız önemli bir sürece gireceğiz.

Bu arada yatak sayımız hızla artarken, mevcut tesislerimizi ayakta tutmak, kapalı olanları yeninden faaliyete sokabilmek için önemli bir gayret sarf ediyoruz. Sistemin tüm tıkanıklığına rağmen yavaşta olsa bazı adımlar attığımız halde henüz istediğimiz noktada değiliz.

Yani Donkişot gibi nereye saldırdığımızı bilmeden gitmek aslında en zoru, aylardır yeniden organize etmeye çalıştığımız Turizm Bakanlığının ve Bakanının turizm politikaları 3 gün sonra olup olmayacağının garantisi yokken bu gün hangi motivasyonla çalışabileceğimiz tartışılır. Her şeye rağmen umutsuz değiliz, UMUTSUZ olma gibi bir lüksümüz de yok... O yüzden daha güzel bir gelecek için HÜCUMMM diyoruz.
Saygılarımla"

(Mehmet DOLMACI)

Okur Görüşü
"Çav Bella"

"Sayın Levent Özadam yazılarınızı ilgiyle takip ediyoruz ancak yazınızda ki çav bella kanınıza katılmıyoruz o parçayı o gece biz icra ettik. Mitinge müzisyen olarak gitmesek sayın Talat'ı desteklemek için gidecektik ve bizde çav bella'yı ordaki herkes gibi söyleyecektik,2003'ten beri söylediğimiz gibi. Bizim anlayamadığımız yıllardır Kıbrıs'ta barlarda müzisyenlik yapıyoruz tanıdığımız bütün sağ kökenli arkadaşlarımız ya çav bella çalmamızı isterler, yada Ahmet Kaya parçaları çalmamızı isterler, buna ülkücüler ve mesleği askerlik olanlar da dahildir. Bildiğiniz gibi çav bella aslında yurt sevenlerin parçasıdır ve bir çok dile çevrilmiştir ayrıca bu parça dünyada da sola mal olmuş bir parça değildir. Şimdi size soruyoruz 2003 yılından itibaren bu parça bütün barış mitinglerinde, referandum mitinglerinde, CTP ve sayın Talat'ın cumhurbaşkanı seçildiği 2005 yılına kadar olan bütün mitinglerde çalınmadı mı? CTP yüzde kırk yedi, sayın Talat yüzde elli beş oy almamış mıydı?..Referandumdan da yüzde altmış beş evet çıkmamış mıydı?.. Bu oyların içinde TC kökenli vatandaşlarımızın da büyük miktarda oyları sizce yok muydu?.Herkeste biliyor ki vardı. Neden o zaman TC kökenli yurttaşlarımızın başlarından kaynar sular dökülmedi de şimdi döküldü?... Bence ayrımı böyle yazarak siz yapıyorsunuz. K.K.T.C'deki barış yanlılarının ve özellikle sol tendanslıların(çok küçük kısımı hariç... pazar günü aldıkları oyu da gördünüz) TC kökenli vatandaşlarımızla bir sorunu olduğuna inanmıyoruz. Bu parçayı da marş haline getiren son seçimde sayın Eroğlu'nun seçim kampanyasında çalan SOS grubu değil miydi?.
(S.Atacan)

Günün Fıkrası

Papazın oğlu

Kadının biri evli bir doktor ile çıkmaya başlar. Bir süre sonra da hamile kalır. Ne yapacaklarını bilemezler. Dokuz ay sonra, kadın tam da doğum yapacakken hastaneye prostatından şikayet eden bir papaz gelir. Doktor kadına,

- Ne yapacağımızı biliyorum. Papazı ameliyat ettikten sonra bebeği ona vereceğim ve ona bunun bir mucize olduğunu söyleyeceğim, der.

- Buna inanacak mı papaz, diye sorar kadın.
- Eh, der doktor, denemeye değer herhalde...

Doktor doğumu yaptırır ve papazın ameliyatına girer. Tam ameliyat biterken "Aman Allahım!" diye haykırır

"Buna inanmayacaksınız!"
- Ne, der papaz, ne oldu?
- Bir çocuğunuz oldu!
- Ama bu imkansız!
- Doğumu şimdi ben yaptırdım, diye ısrar eder doktor.
"Bu bir mucize, bakın işte bebeğiniz. .."

Aradan 15 sene geçer. Papaz artık oğluna gerçekleri söylemenin zamanı geldiğine inanır. Bir gün oğlunu çağırır yanına oturtur.

"Oğlum" der "Sana bir şey söyleyeceğim.
Ben senin baban değilim."
Oğlu şaşırır
"Ne demek ben senin baban değilim" der.
Papaz cevaplar:
- Ben senin annenim. Senin baban Kardinal hazretleri..

MESAJ KUTUSU

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları