Başkomutanı göreve çağırıyoruz!

Yayın Tarihi: 30/07/10 07:08
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

CTP'nin hükümet ettiği dönemde de yazmıştık. O dönemde de sendikal hareketlerden ötürü kaos dönemleri yaşanmış ve yine o dönemin Cumhurbaşkanı Talat'ı göreve davet ederek taraflar arasında uzlaşma sağlamasını istemiştik.

O veya bu nedenle sayın Talat içte yaşanan sıkıntılara bulaşmamış, ya da bulaşmak istememişti. Şimdi aynı çağrıyı Cumhurbaşkanı Eroğlu'na yapıyoruz. Talat gibi o da şimdi ülkenin baş komutanı olduğu için.

Bir tarafta haklarından ödün vermek istemeyen sendikalar ve çalışanlar, diğer yandan Türkiye ile yapılan protokolü uygulamaya çalışan, bunda biraz da panik yaşayan hükümet.

Kargaşa o kadar büyük boyutlara gidiyor ki, ülkede yaşanan bu huzursuz ortamı görmemek, ya da görmemezlikten gelmek biraz insafsızlık olur kanaatındayız.

Bir de sayın Cumhurbaşkanına Başbakan olmadan önce muhalefetteyken cebindeki reçeteyi hatırlatmakta yarar görüyoruz. Eğer şimdiki hükümete o reçeteyi vermeyi unuttuysa, bunu bir an önce yapması gerek.

Ülkede yaşanan tartışmalar ve eylemler bir yazar için bulunmaz nimettir.
Malzeme sıkıntısı çekmez, oturur bilgisayar başına en ateşli yazıları yazabilirsiniz.

Ama ülke insanı birbirine düşmüşken, benzin istasyonları önünde uzayan o kuyruklara bakınca ülkenin sanki de bir savaş ortamı içinde bir tablo görüntüsü içinde olmasını görmek, eylem ve grevler nedeniyle yolların bir çoğunu kapalı görmek, eminiz ki sadece bizim değil bir çok insanımızın da içini acıtmaktadır.

Ülkenin gittiği yol, doğru bir yol değildir. İçimizde gizli bir el, bizi bir yerlere doğru sürüklemekte, iç savaş ortamı yaratmak için büyük gayret sarfetmektedir.

İşte bu yüzden ülkenin en tepesindekini, sanki de bir savaş ortamı yaşanırken görev çağırıyor ve halkın içine girmeye, sıkıntılarına ortak olmaya, taraflarlar arasında köprü vazifesi görmeye çağırıyoruz.

Hükümetin icraatlarına gelince; Şu anda yapılan değişim çalışmaları doğru olmakla birlikte zamanlama hatası içermektedir. Eğer bu ülkenin turizmdeki en büyükleri bile artık feryat etmeye başlamışsa, önümüzdeki ay otellerin bir çoğunda tek bir turist bile kalmayacaksa, bunu dikkate almak, gerekirse kriz masaları oluşturarak bu sektöre nefes aldıracak önlemler hazırlamakta biraz daha gecikilirse, çok kısa bir zamanda ülkede işsizlik büyük boyutlara ulaşacak ve bu kez de kamu çalışanlarından sonra işsiz kalan özel sektör çalışanları sokaklara inecek ve işler çığrından çıkacaktır.

Yine esnaf kesimi önümüzdeki aylarda hızlı bir şekilde iflas sırasına girecek ve ülke ekonomisi tamamen Rum çarşısının insafına teslim edilecektir.

Tepeden inme sert tedbirlerin ülke ekonomisinin işine yarayacağına inanmayanlardanız. Maliye Bakanı'nın dediği gibi belki alınan tasarruf tedbirleri bütçe açığının kapanmasında büyük bir rol oynamakta ve işe de yaramaktadır ama bütçe deliği kapanacak diye, ülke insanının huzurunu bozan olayların tırmanışa geçmesini görmemezlikten gelmek, sosyal patlamaların yayanmasına da taviz vermek anlamındadır.

Hükümet kamudaki açıkları kapatmak için uyguladığı sıkı tedbirlerin yanısıra özel sektöre sunni teneffüs yaparak dengeleri sağlayabilirse, bu kiz ortamından da çıkmak çok daha kolay olacaktır.

Okur Görüşü:
"Öğretmenim, canım benim!.."

"Sayın ÖZADAM,
Lütfen size yolladığım linki okuyun. Benim çok ilgimi çeken detaylar var bu linkte.

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'nın web sitesinde "Unending "Turkism" Attack on Settlement Areas" başlığı altında İngilizce yazılan bir makale. Yazının genelinde verilen doğru bilgiler de var ancak dikkatimi çeken küçük ve basit detaylar oldu.

Bir öğretmen sendikasının resmi web sitesinde bence olmaması gereken hatalar var. 20 Temmuz 1974'ten "occupation" olarak bahsediliyor. Yani Turkçe anlamı İŞGAL.

Halbuki bu askeri mudahale veya operasyon ''intervention'' soylenmesi daha uygun olabilirdi. Ben açıkcası kullanılan uslubtan rahatsız oldum. Turk askerinin Kıbrısta varlığı biz Kıbrıslı Turkler arasında tartışılabilir, bu gayet normal ve demokratiktir.

Ancak, devletin okullarında eğitim veren öğretmenlerin sendikasında boyle bir yazı yayınlamak bana pek te normal gelmedi. Daha da ileri gidilerek TMT'nin Kıbrıslı Turkleri zorlayıp göç ettirdiği yazılmış.

"kullanılan kelime zorla göc ettirmek '; "TMT organization first forced the Turkish Cypriots who were living in the villages and districts with Greek Cypriots to immigrate to the areas where they could create a "Turkish" region". Benim yaşım küçük (28) ve detaylı bilgiye sahip değilim ancak annelerimizden babalarımızdan dinlediğimiz kadarıyla bu iddia pek de gerçeği yansıtmıyor.

Belli bolgelerde belli sebeblerden dolayı bunlar yaşanmış olabilir ancak gerçeğin bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Makalede bahsedildigi gibi ozellikle köy isimlerine, Turkçelestirme/Turkleştirme operasyonu gerçekleştirildiğine bir itirazim yok ancak kullanılan uslub beni rahatsız etti. Bir de bu yazının Turkçesi olmaması benim biraz tuhafıma gitti.

http://www.ktos.org/en/index.php?option=com_content&task=view&id=10&Itemid=8

Saygılar..."
(Kemal)

K.T.Kadın Dayanışma

Konseyi

10

Kadın sağlığı konusunda yaptığı etkin çalışmalardan dolayı

KKTC Hükümeti

7

Sigara ve şans oyunlarına getirdiği vergiden dolayı

Benzinciler Birliği

3

Yaptıkları grevle Rum ekonomisine katkı sağladığı için

KTÖS

1

Resmi internet sitelerinde 20 Temmuz tarihini işgal tarihi olarak tanıttığı için

Mehmet Çakıcı
TDP Genel Başkanı

4

AKP kurmayları ile yaptığı görüşmenin içeriğini partisine açıklayamadığı için

Azrail

Huzurevinde arka arkaya gelen ölümlerden moralleri bozuk üç arkadaş aralarında dertleşiyorlarmış.

Biri, "Azrail'i kandırmak lazım" demiş. Öbürleri nasıl, diye sorunca tezini açıklamış.

- "Bu Azrail can almaya geliyor ya! Onunla göz göze geldiğimizde bebek taklidi yapalım. Bunların yaşı küçük, bir yanlışlık olmalı der, çekip gider."

Yaşlılığa ikinci çocukluk demeleri boşuna değil. Bu çocukça fikir diğerlerinin de aklına yatmış. Başlarına kötüsü geldiğinde ne yapacaklarını birbirlerine belletmişler.

Aradan zaman geçmiş. Bir gece Azrail, aynı odayı paylaşan üç kafadarı gece yarısı ziyaret edivermiş.

Orağını yere tak tak tak diye vurduğunda kafadarların üçünün birden gözleri açılmış.

Bakmışlar ki Azrail hazır. Birinden birini, belki de üçünü götürecek. Hemen belirledikleri A planını uygulamaya geçmişler.

Üçü birden bebek taklidi yapmaya başlamış.

Biri "aguuu" sesleri çıkarırken öbürü parmak emiyor, üçüncüsü de "mama mama" sesi çıkarıyor. Azrail bir süre seyretmiş hallerini. Sonra elini gülerek başına vurmaya başlamış:

"Hadi bakalım atta… "

MESAJ KUTUSU

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları