Derinya, Akıncı ve referandum

Yayın Tarihi: 02/05/16 08:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+
Her insana şans verilmesinden yanayım, herhangi bir önyargım yok yalnız siyasette de 1 yıl çok uzun bir zamandır ve yazıyı Suriçi Esnafının talebi üzerine kaleme alıyorum. Eğer siz 1 yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde sizden talep edilenle ilgili arpa boyu yol gidememişseniz bu yapabilecekleriniz konusunda da insanları ciddi şekilde düşünmeye iter. Geçen yıl 2015 - 16 Mayıs'ta Mağusalılar takdire şayan bir eylem yapmışlar kapıların açılması için hiçbir siyasi otoriteye nasip olmayan bir destek göstermişlerdi. Sözde eylem karşılık bulmuş açılacağı işaret edilmişti.

Evet kapıyı açmak için seferber olmuştuk ama açalım derken duvara toslamıştık

Fakat ilerleyen zamanlar herkesin samimiyetini tüm açıklığıyla, çıplaklığıyla ortaya dökmüş maskeler tek tek düşmeye başlamış aslında siyasi otoritenin bu kapının açılması istemediğini göstermişti. İlk çark edenler arasında partisi eyleme Bakanları ile destek veren CTP'nin genel başkanı Mehmetali Talat oldu. İş pratiğe geldiğinde Sn Talat Güzelyurttaki bir toplantıda yeni kapıların açılmasına açıkça karşı gelmiş ve Askere güvenlik endişelerinde anlayış gösterilmesini istemişti. Olacak gibi değildi ama oldu işte. Eyleme destek veren ve o dönem muhalefette sonrasında hükümette olan UBP ise bir tek gün bile kapıları konuşmadı. Halbuki 2003'de sabahtan akşama açılan 5 kapının altında onun imzası vardı. Zaman geçtikçe siyasilerin samimiyeti konusunda kuşkular daha da arttı.

AB çok hızlı bir şekilde hareket ederek, 2 milyon 100 yüz bin Euro'cuk göndermiş ama

Çiçeği burnunda Bakanlarımızdan ve ayni zamanda insiyatif üyelerinden İçişleri Bakanı Asım Akansoy para yok ayaklarına yatarak kapının 8 ay öncesinden açılamayacağını göreve geldiği ilk günden açıklamış ne kadar samimi olduğunu göstermişti. Akabinde AB çok hızlı bir şekilde hareket ederek, 2 milyon 100 yüz bin Euro'cuk göndermiş ama bizimkler her zaman olduğu gibi onun da üzerine kuzular gibi yatmışlar hiçbir şey yapmayıp çivi bile çakmamışlardı. Para gelince Asım Akansoy'un yeni bahaneler üreterek bu paranın yetersiz olduğunu AB'den bilgisayar, aydınlatma, polis külübesi, telleme ve duvar için ek ödenek isteneceğini söylemesi samimiyetsizliğin dik alasıydı. Bu taleplerin çoğu zaten AB normlarına aykırıydı. Adamlar sorunu çözmek isterken niye telleme ve duvar için para versinlerdi ki. Evet kapıyı açmak için seferber olmuştuk ama açalım derken duvara toslamıştık herşey soğuk bir şaka gibiydi.

Onlar Suçu birbirlerine atarlarken, kapılar ise kilidi çevirecek bir kahraman aramaya devam ediyordu.

Toplumdan gelen tepkiler Akıncı'ya yönelmiş, kendisine bu durumun kabul edilemeyeceği, hükümete müdahale edip bir an önce kapının açılması için destek göstermesi istendiğinde, o da oralı olmamış ve herşeyin normal seyrinde gittiğine dair tuhaf bir açıklama yapmıştı. 2003 de sabah'tan akşama açılan kapılar 1 yıl geçmesine AB'nin parasını peşin vermesine rağmen açılmamış, açılacak gibi de görünmüyordu. Ufukta ise açılacağına dair ne bir tarih ne de en ufak bir belirti vardı… Tablo o kadar hazindi ki başlangıçta aylar içinde çözüm olacağı söylenirken bir kapıya tarih bile verilemiyordu. Esnafın sinirleri olabildiğince gerilmiş, Mağusalı son 40 yılın en zor günlerini yaşıyordu. Esnaf çaresizdi ve siyasiler tarafından bir kez daha aldatılmış hissediyordu. Sn Akıncı ''ben görevimi yaptım bundan sonrası hükümetin işi diyerek aradan sıyrılıyor ve herkesi kendi başına bırakıyordu. Türkçe tercümesi kendi aralarında top çeviriyor aslında kapının açılması için hiçbir şey yapmıyorlardı. Suçu birbirlerine atıp zamana oynuyorlar, kapılar ise kilidi çevirecek bir kahraman aramaya devam ediyordu. Tepkiler doruğa çıkıp CTP üzerinde baskılar artınca CTP dış ilişkiler sekreteri bir açıklama yapıyor ''Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncının bir hayal kırıklığı olduğunu ve kapıların açılmasına sıcak bakmayıp karşı geldiğini'' söyleyerek herkesi ters köşeye yatırıyordu. Bu açıklamaya bir yalanlama gelmemesi tabii ki gözlerden kaçmıyor durumun vahametini net bir şekilde gösterip Kıbrs konusunun neden 42 yıl boyunca çözülemediğini de gösteriyordu.

Ayni şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemeyeceğimizi bilim insanları söylüyor zaten

Toplumsal konularda duyarlı olan Sn Akıncı'nın seçilmesinde rol oynayan KTÖS bile bu duruma tepki göstermiş, Genel Sekreter Elçil: 'Adım Atmakta İrade Gösterilmezse Akıncı'nın Sözlerinin Sadece Lafta Kaldığını Vurgularız" deme ihtiyacı göstermiştir. Evet Hocam bu topraklarda maalesef herkes seçilene kadar size dayı diyor sonra ara da bulasın. Seçilmişlerimiz toplumun çıkarları için değil TC'nin emir subayları gibi çalışıyor. Zaman sonsuzmuş gibi hareket ediyor ve yıllarımız çözüm yolunda işte böyle heba oluyor

Sn Akıncı seçim kampanyasında Derinya kapısı ve Maraşın yasal sahiplerine iade edilmesini hiç dilinden düşürmedi Mağusalının sempatisini ve oyunu böyle kazandı. Geniş bir kesimi de bu politikaları hayata geçereceğine dair inandırdı. Seçildikten sonra ise her ikisini de bir kez olsun diline almadı. Öyle bir sorun yok gibi davrandı ve o da selefleri gibi bütünlüklü çözüm politikalarının yani masalın peşine düştü. Esnafı ve toplumu işte böyle aldattı. Sn Cumhurbaşkani biliyorum diyeceksiniz ki ''Çocuklar ben meselenin bütününü çözmeye çalışıyorum, kapı olayını fazla büyütmeyin.'' Peşin söyleyelim buna benzer söylemler bizim kabul edeceğimiz türden şeyler değil. Lütfen bize Baba Denktaş masalları anlatmayınız. 42 yıldır denenmiş metodlarla çözüleceğine de inanmıyoruz. Ayni şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemeyeceğimizi bilim insanları söylüyor zaten.

Pekala kapı bu vakitten sonra açılır mı diye sorarsanız ''Hayır açılmaz'' derim
Kapı konusunda siyaset erbabının bu kadar isteksiz davranması çözümü ne kadar arzuladığımızı da göstermektedir. Doğal olarak insanlar soruyor ''Bir kapıyı açamayanlar meselenin bütününü nasıl çözecekmiş?''. Keşke siyasi otoriteye sağlanan böyle güçlü bir desteği heba etmemiş olsaydınız. Kendi kendinizi ''1 kapıyı açamayan adam'' konumuna düşürdünüz. Sonunda kapı açma olayını bile incir ipi gibi uzayan Kıbrıs meselesine benzettiniz.

Pekala kapı bu vakitten sonra açılır mı diye sorarsanız ''Hayır açılmaz'' derim. Çünkü kapı açılırsa kapı açma olayından çok Maraş ile şehrin bütünleşmesi gündeme gelecek ve zincirleme bir çok sorun çözülecek. Yaratılan statüko ise sorunun çözülmemesi üzerine kurulu.

Demek istediğim şu ki; çözümün şifresi Derinyadır

Bu yüzden kapı olayından kaçınılıp iş olabildiğince ağırdan alınıyor. Demek istediğim şu ki; çözümün şifresi Derinyadır. Yani sorun sadece statükoda, askerde değil. Siyasilerin kendisi de sorunun çözümünü istemiyor! Nitekim hükümet bozulup siyasi arena dağılırken eski içişleri Bakanımız gider ayak kapıların açılmayışını AB'ye yüklüyordu ve gönderilen paranın yetersiz oluşundan yakınıyordu.

Esnafın kapı konusundaki hassasiyeti oyunları bozuyor ''Barış'' konusundaki ısrar maskeleri düşürüyordu

Esnafın eylem yapacağı duyulunca hemen yeni bir açıklama devreye konuyordu: Kapılar Ekim sonu açılabilirmiş!!! Dikkat edin, açacağız diyemiyorlar, açılabilir-mişş. Esnafın ve toplumun kapılar konusundaki hassasiyeti tüm oyunları bozuyor ve ''Barış'' konusundaki ısrar maskeleri de tek tek düşürüyordu.
Müzakereleri yürütenlerin kapılar konusundaki isteksizliği ve Kıbrıs konusunda yaptıkları açıklamalar umut vermekten çok uzak.. Örneğin Erdoğan'ın ''Güzelyurt verilemez'' söylemi Sn Akıncı'dan destek görüyor her konuda anlaşıldığı söylenen bir meselede Türk tarafı harita vermekten imtina ediyordu. Cumhurbaşkanı sözcüsü kebabçı arkadaşımız ise geri kalmıyor ve Türkiye'nin AB'ye alınması gerektiğini vurgulayarak harikalar yaratıyordu. Halbuki AB'ye girmenin koşulları ortada: Kriterleri yerine getirirsin ve girersin. Baba Denktaş'ın politikalarını devreye koymazsın. Sn sözcü bununla da kalmadı TC'nin garöntörlüğünden asla vazgeçmeyeceğimizi söyleyerek TC'nin bile gerisinde kaldığını Türkiye'nin garantileri tartışmaya açık olduğunu görmezden geldi.

Ahh canım benim, bu tip durumlarda Allah şaşırtmasın derler ama şaşırtıyor işte


Ama dahası da var: Google da gezinirken 8 yıl önce seçme ve seçilme hakkı üzerine Kıbrıs Cumhuriyeti'nden ben de dahil 68 kişinin talep imzasını buldum. İmzalayanlar arasında Sn Mustafa Akıncı ve Barış Burcu da var. Ama gelin görün ki Cumhurbaşkanı sözcümüz yaptığı bir açıklama ile tüm geçmişine gölge düşürüyor. Neymiş, bizim Kıbrıs Cumhuriyetini tanımamız söz konusu değilmiş. Ahh canım benim, bu tip durumlarda Allah şaşırtmasın derler ama şaşırtıyor işte. Siz Kıbrıs konusunu böyle tanıdık politikalarla mı çözeceksiniz? Bu politikalar geçmişin izlerini taşımıyor mu? Bunları savunuyorsanız farkınız nerede? diye sorsam burada Sn Cuhmurbaşkanına da bir şey sormam gerek: Biliyorum zaman tünelinde kalanlara sıcak bakmıyorsunuz ama göreve geldikten sonra 1 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen kapının açılması için bir tarih veremiyorsanız sizde bu eskimiş köhne politikalarla zaman tünelinde takılıp kalmadınız mı? Unutmayınız ki hiçbirimizin ne hayatı ne de görev süresi sonsuz değil ve Esnaflar olarak dayanacak gücümüz gerçekten kalmadı. Tüm siyasilere bu konudan dolayı öfkeli olduğumuzu belirtmek isterim. Ekim'i beklemek yerine niye koca 1 yaz sezonunu daha heba ediyoruz? Kapı açılabilir ve pekala genişletilmiş yol çalışmaları yine yapılabilir diye düşünürüm. Tıpkı 2003'de olduğu gibi. Bunun sosyal ve piskolojik etkisi toplum üzerinde anında görüleceği gibi Barış konusundaki olumlu rüzgarı da yelkenleri şişirecek. 42 yıldır çözülmeyen bir konuda önemli bir mihenk taşı oluşturacak.

''oynayamam yerim dar'' yer verilince de ''oynayamam yenim dar'' diyen gelin misaliydi durumumuz

Bu satırları kaleme alırken CTP'ye ait yayın organında şu haber çıkıyordu gönderilen paranın dışında 7 milyon TL'ye daha ihtiyaç olduğu açıklanıyor AB'ye resmen santaj yapılıyordu. Görevden ayrılınca bu haberin ısıtılıp gündeme getirilmesi ise dikkat çekiciydi. Halbuki 2003'de hiç para alınmadan sabahtan akşama açılan kapılar için bu kez izlenen yol Medine dilencilerini aratmayacak şekilde uygulamaya konmuş, para verirsen açarız, vermezsen açmayız kardeşim mesajı veriliyordu. Açma gibi niyetleri olmadığı için ''oynayamam yerim dar'' yer verilince de ''oynayamam yenim dar'' diyen gelin misaliydi durumumuz. Üstelik yeni taleplerin çoğu AB normlarına uymuyordu.

AB'nin Kabul etmeyeceği bir parayı istemek kapıların açılmasını istememektir zaten


Yani Türkçesi Türk tarafı kapıları açmak istemiyor, istemediğinide açıkça ilan ediyordu. AB'nin Kabul etmeyeceği bir parayı istemek kapıların açılmasını istememektir zaten. Satatüko Esnafın ve toplumun para kazanmasını, özgürleşmesini istemiyor alınan bir kararın uygulanmaması ise Kıbrıs konusunun çözümününde bir başka bahara kaldığını gösteriyordu.

Derinya kapısı açılmadan önümüze bir Referandum getirildiği takdirde onu Boykot edeceğiz


Bu arada bağlayıcı olması için ben ve bir grup Esnaf arkadaşım Derinya kapısı açılmadan önümüze bir Referandum getirildiği takdirde onu Boykot edeceğimizi kamuoyuna buradan duyururuz. Çünkü kapı açılmadan yapılacak bir Referandumun sonucu zaten Hayır olacaktır. Bu Annan Planında olduğu gibi bir aldatmacadan öte bir şey değildir. Bu Referandum oyununu ikinci kez oynamaya hiç niyetimiz yoktur, bilesiniz. Sn Cumhurbaşkanı Mağusalı esnaflar olarak takatımız kalmadı, eridik, bittik, tükendik. Siyaset sorun çözme sanatı olduğuna göre ya bu sorunu acilen çözün. ya da gereğini yapın. Esnafın daha fazla sabrı kalmadı. bilesiniz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yılmaz PARLAN yazıları