Rum polisinin sözleri

Yayın Tarihi: 24/12/10 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım 1990'lı yılların başlarıydı, Girne 20 Temmuz stadyumunda Fenerbahçe ve Eskişehirspor futbol takımları arasında oynanacak olan futbol maçını izlemeye gitmiştim.

Daha sonraları da yanılmıyorsam, Atatürk Stadyumunun açılışında Fenerbahçe ile Sarıyer takımları karşılaşmış ve bu maçı da izleme şansı bulmuştum.

O dönemlerde bu olay benim için çok önemliydi.

Bu önem bu gün içinde geçerlidir.

Fakat ne yazık ki bu bile bize fazla görülüyor.

Ve Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi Türkiye'nin en önemli kulüplerinin takımlarını kendi ülkemizde, Kıbrıs'ta görmek mümkün değil.

Hatta bu takımları bir yana bırakın Türkiye'den herhangi bir branşta herhangi bir spor kulübünün bizim takımlarımızla karşılaşması, tesislerimizde kamp yapması adeta yasaktır.

Bunun sebebi her fırsatta arkasına sığınılan, ambargolarsa yazık.

Kıbrıs konusu, siyasi bir konudur.

Sporla bağlantısı olmamalıdır.

Dünya bunu yapsa da Türkiye yapmamalıdır.

Kıbrıs'ın kuzeyi ile ilgili alınan hiçbir karar Türkiye'den onaysız alınmamıştır.

Buna KKTC'nin kuruluşu da dâhildir. KKTC ve Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayan insanları, görmezlikten gelerek Kıbrıs'ın güneyine üstelik uluslar arası karşılaşma yapmaya gitmeyi ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak hiçbir zaman içime sindiremem.

Geçtiğimiz Salı günü haber ajanslarından son dakika haberi olarak bir mesaj geldi.

"Güney Kıbrıs'ta Türkiye'nin Pınar Karşıyaka takımı ile Rum Apoel basketbol takımları arasındaki maç sonrası olaylar çıktı. Türk takımı soyunma odasında mahsur kaldı. Olaylar soyunma odasında da devam etti. Gaz bombası atıldı ve taş sopalarla saldırı girişimi yapıldı. Yaralılar var".

Evet, tüyler ürperten bir olay ve bu olayla ilgili gelen bir haber mesajı.

Genelleme yapmak elbette doğru olmaz.

Apoel takımının fanatikliği, hatta kendi ülkesindeki rakipleri ile de zaman zaman olaylar, sıkıntılar yaşadığı bilinen bir gerçek.

Peki, bu gerçek bu yaşanan olaylara kılıf olur mu?

Asla olamaz.

Bu olayın başka yönleri daha var.

En başta Türkiye ve Türk takımları, Rum spor kulüpleri ile uluslar arası müsabakalarda karşılaşabiliyorsa ve de bu durum bir sıkıntı yaratmıyorsa, artık Kıbrıs cumhuriyetini tanımıyoruz diyemez.

Yani Türkiye Kıbrıs Cumhuriyetinin varlığını, limanlarını açmadan, birebir ilişki kurmadan da kabul ediyor ki bu KKTC'li spor kulüplerine bile sağlanmayan bir ayrıcalıktır.

Eğer sporla siyaset karıştırılmamalı anlayışı ve spor evrenseldir ilkesi ile bu ilişkiler kuruluyorsa, o zaman bu kural, Kıbrıslı Türkler için neden geçerli değildir.

Rum siyasi çevreler olayla ilgili yaptıkları açıklamalarda, olayı tasvip etmemekle birlikte Türk tarafının bunu kötü anlamda malzeme yaparak kullanacağını iddia ettiler.

Olay sadece bu maçla alakalı değildir.

Rum yönetimi yıllarca yapılan bir hatanın bedelini ödüyor.

Bu olay ilk değil, güneyde saldırıya uğrayan insanlar var.

Arabası taşlanan, rencide edilen Türklerin başına gelenleri zaman zaman görüyoruz.

Rum toplumu, artık bu olayları ciddiye almalı ve cezayı öncelikle bu tür olayları hazmetmeyerek, dışlayarak kendisi vermeli.

Güney Kıbrıs'ta yıllar içinde inşa edilen aşırı milliyetçiliğin sınırı kalmadı.

Olaylı maçta görev yapan ve olay çıkmamasını sağlamak ve orada bulunan insanları korumakla görevli bir polis bakın neler söylüyor:

"Bugün sizi burada koruyorum yarın ailemin, kapımın önüne gelecekler ve neden sizi koruduğumu bana soracaklar. Bunun hesabını vermek zorundayım".

İnanılmaz ama işin boyutu bu noktada.

Olayın başka yönleri olduğundan bahsetmiştim.

Bu noktada maalesef ki maalesef Türkiye'nin de kırmak istemediği, KKTC'ye uygulanan spor ambargosuna tekrar tekrar değinmek istiyorum.

Mesela, en çok ilgi gören spor dallarından olan futboldan yola çıkarsak.

Dünya futbolunun yönetim merkezi FIFA' dır. Ve FIFA'nın ayırımcılığa karşı 3. Maddesi şöyle demektedir; "Bir ülke, özel kişi veya gruplara yönelik olarak, etnik köken, cinsiyet, dil, din siyaset veya herhangi bir nedenle ayırımcılık uygulanması kesinlikle yasak olup askıya alma veya ihraç yoluyla cezalandırılır".

Bünyesinde bu maddeyi bulunduran bir yönetmenlikle dünya futboluna yön veren FIFA, 1998 Eylülünde ülkemizin köklü kulüplerinden Çetinkaya ile Alman futbol takımı Bad Lippspinge'nin yaptığı bir futbol maçını gerekçe göstererek, Alman takımına para cezası vererek kendi kendi ile çelişkiye düştü.

Olayın ilginç olan tarafı ise Alman takımının ilgiliyi maddeyi öne sürerek bu cezayı kabul etmemesi oldu.

Kıbrıslı Türklerin hiçbir mantıklı açıklaması olmayan spor ambargosuna maruz kalması noktasında özellikle Türkiye tarafından bir lobi çalışması yapılmalıydı.

Ambargoların, en kolay kırılabileni herhalde spor alanında olanıdır.

Türkiye'nin uluslar arası spor camiasında yer alan önemli isimleri vardır.

Mesela, Avrupa Futbol federasyonları Birliği yani, UEFA'nın ikinci isimi Şenes Erzik bu konuda koltuğunu düşünerek bu güne kadar olumlu bir adım atılması için önayak olmamıştır.

Yanlışım varsa lütfen düzeltilsin.

Son bir notla yazımı tamamlamak istiyorum.

Lütfen kimse bu olayın çok büyütüldüğünü birkaç kişinin yaptığı bir hata olduğunu söylemesin.

Diğer örnek olaylarda göz önüne alınarak daha vahim olaylar yaşanmadan tedbir alınması için baskı yaratılsın.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları