Cenevre ve İnönü

Yayın Tarihi: 24/01/11 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Kıbrıs çok önemli bir haftaya, bu gün itibarı ile merhaba diyor.

Kıbrıs adasına çözüm getirme umutlarıyla uzun bir süredir devam eden müzakere süreci önemli bir dönemeçte.

KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu, Cenevre görüşmesi için bu gün adadan ayrılıyor.

Hatırlanacağı gibi bundan önce, New York'ta BM genel sekreteri Sayın Ban'la bir araya gelen, Kıbrıslı İki lider Sayın Eroğlu ve Sayın Hristofyas'a BM genel sekreteri sorunlarınızı en aza indirin ana başlıkları belirleyin ve Ocak ayında Cenevre'ye gelin telkininde bulunmuştu.

Önümüzdeki Çarşamba günü, Kıbrıs adası için önemli bir gün.

Burada çıkacak sonuç için pek ümitli olunmasa da, özellikle BM'nin olaya el atma veya vazgeçme olasılığı doğuracağından olayın boyutu daha bir başka önem arz ediyor.

Bu süreçte Kıbrıs'ın kuzeyinde önemli bir iç hareketlilik var.

Hükümetin dayattığı ve uzlaşı yolu aramadan uygulamaya koyduğu kararlara tepki gün ve gün artıyor.

Sendikal hareketlenme artık, hükümet boyutunu aştı.

Türkiye hükümetine karşı bir hareket haline gelen eylem ve grevler çıkar odaklarını da hareketlendirdi.

Hükümetin yaptığı yanlışlarda, sendikaların söylemleri de toplumu bir bölünmenin eşiğine getirdi.

Uygulanan akıl dışı kararların arkasında, Türkiye olduğunu dolaylı yoldan ima eden hükümet yetkilileri ayni zamanda, Türkiye hükümetini de hedef gösteriyor.

KKTC halkı artık siyasi iradeye inanç duymuyor.

Bir halk neden seçim yapar.

Elbette daha iyi yönetilmek için.

Peki, KKTC halkı Türkiye hükümeti tarafından yönetilecekse, bu demokrasi oyunu, bu sandıklar, bu seçim masrafları niye.

Sırf birileri istenilen talimatları yerine getirsin diye mi koltuk işgal edip hükümetçilik oynuyor.

Türkiye bizim için elbette önemli.

Ama burası Türkiye'nin bir ili gibi değil.

Kaldı ki KKTC, Türkiye'nin bir ili gibi bile muamele görmüyor.

Sendikalara, gazetecilere bazı kesimlerce tepkiler var.

Bir kısmına hak verebilirim.

Evet, bu ülkede sendikal hareket siyasi bir harekete dönüşmüştür.

Bunu kimse inkâr edemez.

Sendikalar, Kıbrıs konusundan, ekonomik konulara, siyasi konulardan, çevre konularına kadar her konuda isteklerini sınırsızca dile getiriyor.

Peki, hiç düşünüldü mü neden böyle oldu.

Sendikalar neden bu kadar güç kazandı.

Bu güne bir bakalım, sendikaların kararlı duruşu olmasaydı bu gün toplumsal hareketlenmeyi kim bu noktaya getirecekti.

Hangi muhalefet, hangi sivil toplum örgütü.

Hükümete karşı bu başıboşluk bu günkü ortamı yarattı.

Muhalefet bile daha yeni yeni kıpırdamaya ve sendikal platformun yanında yer almaya başladı.

Amaçları ayni ama hedefler farklı.

Muhalefet partileri, hedef hükümeti yıkmak derken.

Sendikalar, Kıbrıslı Türklerle, Türkiye'nin iki komşu ülke ilişkisi içinde olması gerektiğinin mücadelesini veriyor.

Kıbrıs Türk toplumunun bütünlüğü, son yıllarda çok bozuldu.

Ayni amaç uğruna birbirine katlanan, kenetlenen toplum yapısı değişti.

Toplumun geneli, önceliği kendi çıkarlarına veriyor.

Bunun sebebi, nüfus anlamında yaşanan değişim, yıllardır ayni sorunlardan dolayı biriken bıkkınlık duygusu ve benzeri pek çok şey olabilir.

Kıbrıs'ın kuzeyinde inanılmaz bir iktidar hırsı var.

Bu hırs hem siyasi arenada hem de günlük yaşamda kendini gösteriyor.

Her şeye rağmen, Kıbrıs Türk insanı inadına bu topraklarda yaşam kavgası vermiş.

28 Ocak tarihi, Kıbrıslı Türkler için önemli bir tarihtir.

Bu önem sadece bu gün için değil, bundan 53 yıl önce bir harekete tanıklık yaptığı içinde önemlidir.

1958 yılında İngiliz sömürge yönetimine karşı yapılan eylem ve meydana gelen çatışmalar, 27-28 Ocak olayları olarak tarihe geçti.

"Taksim" lehine yürüyüş yapan liseli öğrencilerin üzerine silahla, copla, bombayla yapılan saldırılarda 100'den fazla kişi yaralanmış, 8 Türk de öldürülmüştü.

Önümüzdeki Cuma günü, yani 28 Ocak 2011 de yine, Kıbrıslı Türkler İnönü meydanında önemli bir eyleme hazırlanıyor.

Bu tarih bu bilinçle maksatlı seçilmiş.

Sömürülmeye karşı hayır diyor sendikalar.

Eylem ve mitinge destek veren siyasi partiler ise hükümeti devirme hareketi diyor.

1958'de yaşanan olaylar bir çatışma ortamı yaratmıştı.

Hayatını kaybeden insanlar oldu.

1958'in ve 2011'in 28 Ocak'ını kimse bir tutmasın.

Unutulmasın ki burada karşı karşıya gelecek insanlar, bu toprağın insanları.

Hani birimizin tırnağına bir zarar gelse kendimize olmuş gibi üzülürüz.

İşte bu bilinç akıllardan hiç çıkmamalı.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları