"Siz de Türk müsünüz"

Yayın Tarihi: 04/02/11 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Geçtiğimiz hafta bu gün, İnönü meydanı tarihi bir güne tanıklık ediyordu.

Kimse şaşırmasın ama bu olay daha çok konuşulacak..

Bir hafta geçmiş olmasına rağmen, bu konuyu bir kez daha bu köşeye taşımaya karar verdim.

Amacım, olayı kullanmak değil.

Ama görünen o ki ortada yanlış anlaşılan bazı durumlar var.

Bu yanlış anlaşılmalar da gerçekten üzücü.

Bu mitingin ve on binlerce insanın, İnönü meydanına akın etmesinin sebebi olarak hala daha ekonomik önlemler, maaşlardan yapılan kesintiler ve 13. maaşların o tarihe kadar ödenmemiş olmasının görülmesi gerçekten anlamsız.

Devletin en tepesinden ve hükümet kanadından yapılan açıklamalar, 28 Ocak mitinginin, Türkiye karşıtlığı amacı taşıdığının söylenmesi de bir başka ilginç nokta.

Mitingde bu yöndeki düşünceleri besleyecek ve fırsat verecek pankartları açanlarda, bunlara karşılık olarak, onun bunun çocukları diye karşı pankart açanlarda hazırda bekleyenlere eşsiz bir fırsat vermiş oldular.

Nitekim mitingden günler sonra, Türkiye basınından bazı gazeteler olaya yer verip sadece işlerine gelen kısımla ilgilendiler.

Türkiye basını olayın tamamı yerine sadece "KKTC'de Türkiye karşıtı pankart" diye, Baraka Kültür merkezinin pankartını ön plana çıkardı.

Tabi bunun arkası da geldi.

Dün bazı sendika, dernek ve siyasi parti temsilcileri "Genç Mücahitler Derneği" adı ile ortaya çıkan ve Baraka Kültür Merkezi önünde küfürlü pankart açan guruba cevaben bir eylem düzenledi.

Bu da yetmedi tabi.

Onlara karşılık olarak da UBP'li gençler eylem sırasında pankartlı cevap verdi Sonuç olarak bu ortamı yaratmaya çalışanlar kazanmış oldu.

İş öyle bir noktaya getirildi ki bu ülke de yaşayan herkes, Türkiye sevgisi, milliyetçilik, Türklük, özgürlük söylemlerince sorgulanmaya, ayrıştırılmaya ve bölünmeye başladı.

Konuyu başarılı bir şekilde buralara taşıyan(!) herkesi kendi adıma kutluyorum.

Bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptılar. Helal olsun!

Hiçbir siyasi düşünceye bir diğerinden, daha fazla yakınlığım yoktur.

Toplumsal birliktelik, beraber üretip, beraber kazanmak ve bu ülke için beraber harcamak benim önceliğimdir.

28 Ocak günü on binlerce insan her türlü ayırıma rağmen tek bir amaç için toplanmışsa herkes daha fazla geç olmadan oturup düşünmeli ve mesajı iyi almalıdır.

Bir ülkede yaşayan insanların önemli bir kısmı gidişattan memnun değilse o ülkede her şeyin yolunda gittiğini söyleyemezsiniz.

Bu noktada önemli olan toplumun isteği ve iradesinin hangi yönde olduğudur.

Toplumun gücünü hiçe saymak en büyük hatadır.

Bakın toplum gücüne yönelik Türkiye başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan, Mısır'da yaşanan olaylarla ilgili olarak Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek'e nasıl seslenmiş

"Biz her zaman bölgemizdeki ülkelerin iç barışlarını ulusal uzlaşılarını birlik ve bütünlüklerini, demokratik gelişimlerini destekledik. Bu grup mazlumların sesini tarihe yazmış bir gruptur. Şunu çok iyi anlamak durumundayız. Tarihte baskı ile sindirme ile ayakta kalmayı başaran hiçbir yönetim yoktur. Hak ve özgürlüklere hiçbir yönetim kayıtsız kalamaz.

Halkın demokratik taleplerine hiçbir iktidar kayıtsız kalamaz. Cumhuriyetimiz her geçen gün daha ileri demokrasiye doğru yol almaktadır. Demokrasi halkın sesine sahip çıkmayı bunları yönetime yansıtmayı gerektirir. Halka gönlünü, kulağını kapatan yönetimler uzun soluklu olamazlar. Halkın hiçbir haykırışı karşılıksız kalamaz.

Halka rağmen, hiçbir iktidar ayakta kalamaz. Devlet halk içindir. Halkın varlığı ile iradesi ile desteği ile ayaktadır. Biz kendimiz için ne istiyorsak dostlarımız ve kardeşlerimiz içinde onu istiyoruz. Biz kendimiz için demokrasi, refah, adalet istiyorsak, kardeşlerimiz içinde aynısını istiyoruz. Biz nasıl huzur, istikrar, kalkınma istiyorsak kardeş ülkeler içinde aynısını istiyoruz".

Son günlerin en sıkıntılı, en karmaşık ülkelerinden biri Mısır.

Mısır da hem İsrail hem de ABD'nin çıkarları aslında, Cumhurbaşkanı Mübarek'in veya onu aratmayacak bir yönetimin iş başında olmasından yana ama Mısır halkı değişim bayrağını açmış durumda.

Her ne kadar istenmeyen olaylar yaşansa da Mısır halkı demokrasi istiyor.

KKTC'den Mısır'a kısa bir geçiş yaptık.

Fakat konu elbette ülkemiz.

Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan'ın Mısır Cumhurbaşkanına karşı seslenişine yazımın önceki paragraflarında yer vermiştim.

Ve bir başka seslenişte ABD başkanı Obama dan gelmişti.

ABD başkanı Obama 4 Haziran 2009'da Kahire Üniversitesinde yaptığı konuşmada ülke halkları ile ilgili şunları söylüyordu

" Tüm ulusların bazı özlemleri ve talepleri olduğuna yürekten inanıyorum. Bu talepler şöyle;İradesini ortaya koyabilme, yönetiliş biçiminde söz hakkına sahip olma, hukuk, devletine güven, adaletin herkese eşit dağıtılması, şeffaf ve halkın kaynaklarını çalmayan bir hükümet, dilediği biçimde yaşama özgürlüğü".

Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan ve ABD Başkanı Barac Obama'nın bu söz ve düşünceleri tüm insanlığın, tüm ülke halklarının ortak arzusudur.

Buna şüphe yok.

Fakat, her halk bu isteklerini kazanma şansına sahip olamayabiliyor.

Buna bir örnekte KKTC halkıdır.

Kıbrıs Türk Halkı bu gün için bu düşüncelerin neresindedir?

Bu sorunun cevabını en doğru şekilde bulmak için, bu ülkede yaşayan her birey öncelikle cevabı kendisi vermelidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları