Şu Kıbrıslı meselesi

Yayın Tarihi: 04/05/11 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey, bir yakınını ebediyen kaybetmek ya da doğduğu topraklar da yaşlanamamaktır.

Anne, babasını, kardeşlerini, arkadaşlarını, sevdiğini bırakıp sırf daha iyi bir yaşam için hiç bilmediği, hiç tanımadığı coğrafyalarda ekmek kavgası vermek.

Bu toprakları benimsemek, benimsenmek. Yaşanılan yere ve ortama ayak uydurmak.

Bu ülkenin her türlü sıkıntısına ortak olan insanları doğdukları yere göre ayırmak son dönemlerin en büyük istismarı oldu.

Bu insanlar ki, "ANNAN" planına beraber "EVET" demiş, bu insanlar ki meydanları beraber doldurmuş.

İçinde bulunduğumuz süreçte, en çok tartışılan konu, Türkiye'nin her anlamıyla adadaki etkisi.

Şu bir gerçek ki siyasi yapıdan, ekonomiye, KKTC'nin her alanında Türkiye'nin ağırlığı var.

KKTC ve Türkiye hükümetleri arasında imzalanan ve sahip çıkılması istenen protokol, hatta protokoller, sadece KKTC devletinin gider anlamındaki kaynaklarının azaltılmasına yöneliktir.

İşin özünde insana yönelik projelere yer yoktur.

Yıllardır, kaynakları siyasi başarı için kullanan siyasi kadrolara dur demek için bir takım adımlar atılmakta ve bunun bedelinin de halk tarafından ödenmesi beklenmektedir.

Bu ülkede siyasi mekanizma hiçbir zaman bedel ödemez.

Bugüne kadar Türkiye hükümetleri, KKTC'ye şımarık çocuk muamelesi yaptılar.

Plandan, programdan, istikrardan, etkin kaynak kullanımından yoksun siyasi yapılar hep sorunların üstüne sorun eklenmesine seyirci kaldılar.

Her şeyi Türkiye'nin yapmasını beklediler.

Bu beklentiye de alıştılar, alıştırıldılar.

İnsanlar bu kadar pahalı bir ülkede ancak dengeli bir yaşam seviyesinde yaşarken, Anadolu insanı KKTC yaşayan herkesin on bin TL maaş aldığına inandı.

Anadolu insanı, KKTC'de yaşayan insanların otellerde, Hülya Avşar'ları, Serdar Ortaç'ları izlediğini, kumarhanelerde para harcadığını deniz, balık, güneş üçgenin de gününü gün ettiğine inandırıldı.

Aslında bunları yapanların hiç biri Kıbrıs'ta yaşayan insanlardan değil.

Şimdi, Türkiye ve KKTC hükümetinin, her istedikleri kararı bu ülkede uygulamaya koyduğunu düşünelim.

Yani devlete ve topluma ait kurumların özelleştirildiğini, bu kurumlarda çalışan insanların maaşlarının yarı yarıya azaldığını, işini kaybedenler olduğunu, Türkiye den gelen özel şirketlerin bu kurumları satın aldığını, emeklilerden vergi kesintisi yapıldığını, kamu çalışanlarının maaşlarının ve özlük haklarının azaltıldığını göz önüne alalım.

Peki, şimdi ne oldu? Partizanlık, siyasi ayırımcılık, kaçak ekonomi, kaçak yaşam, keyfi vatandaşlık dağıtımı, kamuda siyasi tercihe dayalı ayrıcalıklar veya cezalandırmalar bitecek mi?

Peki ya dillerden düşmeyen özel sektör.

Yerini yurdunu bırakan ucuz olduğu için tercih edilen ve yaşamları ile insanlık ayıbı haline gelen insanların sorunları, bunlar ne olacak?

Yetersiz kalan sağlık, eğitim hizmeti bunlar hesaba katılıyor mu?

Her gün artan ithal suç ve suçlular bu adadaki güvenli yaşamı tehdit ederken bunlara karşı sessiz kalmak bunların çözümünü aramamak kolaycılık değil de nedir?

Bu ülkede vatandaşlık almak dönemin siyasi erkine verilmiş bir hak veya ayrıcalık değildir. Bunun yasalarla belirlenmiş kuralları vardır.

Bir ülkenin kaynakları vatandaşa hizmet anlamında karşılık vermeye yetmiyorsa bunu daha fazla tartışmanın ne anlamı var ki.

Sırf bunlar için bu konuları gündeme getirip tartışıyoruz.

Yani KKTC'nin ne ekonomik olarak, ne sosyal ve kültürel olarak bu yükü kaldırması mümkün değil.

Ekonomik protokolleri hazırlayan uzmanlar bu gerçekleri de göz önüne alsalar sorunların önemli bir kısmı aşılır.

Kıbrıs'a sadece turistik gezi için gelen, en lüks otellerde konaklayan, konuşmalar yapıp daha sonra ayrılan bazı insanlar şöyle bir yaklaşım seslendiriyor.

Kıbrıslı olmak, bir ayrıcalık mı?

Kıbrıslılar çok üstün bir ırk mı?

Neden Türkiye'den gelip burada çalışan insanlar konu haline getiriliyor.

Ben kendi adıma cevabımı vereyim.

Yok, öyle bir şey.

Bu topraklara hizmet veren herkes bizim gözümüzde birdir.

Kültürünü, kazancını, yaşam seviyesini korumaya çalışan bu halk sadece var olmak için mücadele ediyor.

Bunu kullanıp amaç saptıranlarda bunun cevabını gün gelir alır.

Bu mücadele olmasaydı bugüne kadar bu ülkede hiçbir şey kalmazdı.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları