Yaşanabilir bir ülke

Yayın Tarihi: 23/05/11 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

23 Nisan 2003 Çarşamba günü, Kıbrıs adasında tarihi bir gün yaşanıyordu.

Çok uzun yıllar sonrasında Kıbrıslı iki toplum adanın her iki yanına karşılıklı olarak geçişlere başlıyordu.

2243 Kıbrıslı Türk ve 1514 Kıbrıslı Rum kapıların serbest geçişlere açıldığı ilk gün adanın diğer tarafına akın etmişti.

İlk günler yoğun izdihamlar oldu. İnsanlar sınır kapılarında beklerken sabahladı.

Adanın her iki tarafında ilk başlarda olumlu bir hava estirilse de daha sonraları bildik serzenişler seslendirilmeye başlandı.

Güneyde özellikle pasaportla giriş çıkış yapılmasının kuzeydeki rejimi tanıma anlamını ortaya çıkacağı düşüncesi ön plana çıkarıldı.

Kuzeyde ise zamanla güneye kayan ekonomi, "Kıbrıs Cumhuriyeti" kimliği ve pasaportu almaya akın eden insanlar ve artık kuzeyle güney arasında her anlamda kıyaslama yapma imkanı hasıl olmuştu.

Geçtiğimiz Perşembe, yani 19 Mayıs günü ki biz bu günü Türkiye Cumhuriyeti ile ayni anlamla "Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutluyoruz, özellikle Metehan sınır kapısında güneye geçiş için müthiş bir kalabalık vardı.

Yollarda işlemler sebebiyle saatlerce süren beklemeler oldu.

Tatili fırsat bilen yurdum insanı, kendini güneye atmış.

Sebep daha ucuz ürünlerden oluşan alışveriş düşüncesi de olabilir, farklı bir ortam ve farklı bir ülkeyi ziyarette olabilir.

Kaldı ki bu tatil kamu çalışanları için.

Diğer milli tatil günlerinde hatta ve hatta 1 Mayıs işçi bayramında olduğu gibi.

Metehan'da ki manzarayı gören bir yabancının, 19 Mayıs'ın güney Kıbrıs'ta kutlanan bir bayram olduğunu zannetmesi muhtemeldir.

Aslında bu durumu eleştirmek elbette doğaldır.

Fakat sorulması gereken sorular vardır. Mesela; İnsanları bu tercihe iten sebepler nelerdir?

Yapılan yoğun katılımlı mitinglere Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklarıyla katılan insanlar neden böyle bir düşünceye kapılmışlardır.

Neden son dört ayda Kıbrıslı Türkler güney piyasasına 5 milyon EURO bırakmışlardır?

Neden güney havayolundan yurt dışı uçuşlar tercih ediliyor?

Bunun kuzey Kıbrıs ekonomisine zararı ne boyuttadır?

Tekrardan KTHY konusuna değineceğim ama, bir seçim uğruna kapısına kilit vurulan bir kurum bir ülkeye ancak bu kadar zarar verebilirdi.

Bu sorulara cevap aranırken, bu insanları eleştirmek niyetinde değilim.

Aslında esas mesele inansımızı bu tercihe iten sebeplerle ilgilidir.

Güneyde yollar daha güvenlidir.

Güneyde turistik bir yere örneğin bir deniz kenarına gittiğinizde sizin ve orada bulunan yabancı turistlerin yanında denize donla girenler yoktur.

Turist dendiğinde anlamıyla beraber yabancı turistler görürsünüz.

Kuzeye de geçişler olmuyor mu?

Oluyor.

İstenilen düzeyde mi?

Yada güneye geçişler kadar yoğun mu?

Hayır.

İlk başlarda vardı şimdi neden yok?

Bunu bir çok sebebe elbette bağlayabiliriz.

Fakat 5 TL satılan bir kebabı siz yabancıya 10 EURO satarsanız bir daha almaz.

Yabancı bir ziyaretçi park yeri bulmazsa bir daha gelmez.

Siz fonları yükseltip, fiyatları dolaylı yoldan artırırsanız bunun zararını bu ülke piyasası görür.

Belki devletin kasasına vergi girer ama yakın zamanda satış yapamayan esnaftan vergide alamazsınız.

Devlet sadece kendi alacağını, kendi kasasını düşünmekten vazgeçmelidir.

Bu ülkenin içinde bulunduğu durum sadece belli bir kesimi rahatsız etmiyorsa, bu insanlar için yaşam standardı olumsuz anlamda değişmemişse hayatı geriye doğru giden insanlar elbette tepkisini gösterecektir.

Ayni gökyüzü altında, ayni güneşle kavrulan, ayni yağmurla ıslanan, Kıbrıs'ın iki tarafı arasında her yönden çok farklılıklar vardır.

Bu farklılıklara özenen insanlar günden güne artıyor.

Bundan gerekli mesajı almayanlar, önlem almak için çok geç kalacaklar.

Önlem alınmasından anlatmak istediğim, sınır kapılarında ceza yazmak değildir.

Kıbrıs'ın kuzeyinin güven içerisinde yaşanabilir bir düzeye getirilmesi en başta bu ülke insanını kazanmak demektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları