Hayat bir mücadele değilmidir?

Yayın Tarihi: 27/06/11 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Kıbrıs Türk toplumu mücadele etmenin anlamını unuttu.

1974 sonrası Rum'un ganimeti bu unutmuşluğun ana sebebidir.

Bir şeylere sahip olmak için mücadele etmek son 35 yılda unutuldu.

Rum'un evi, tarlası, arsası fabrikaları kuzeyde kalmış her şeyi bölüşüldü, dağıtıldı.

Kimileri güneyde bıraktığının karşılığını alamadı. Kimisi hiçbir şeyi yokken bir anda varlığa gömüldü.

Hemen herkese birer ev verildi.

İçini donatacak eşya verildi.

Ekilip biçilsin diye tarla verildi.

Daha sonra yeni kurulan kurumlara, devlet dairelerine istihdamlar yapıldı.

İnsanlar bir yandan dairede çalışırken, bir yandan da tarla ekip biçti.

Peki, kötü mü yapıldı.

Elbette hayır.

Adil mi yapıldı?

Ona da hayır.

Bu imkanlar etkin kullanılsaydı, durum bugünkünden çok daha farklı olabilirdi.

Fakat bu olanaklar iyi kullanılmadı.

İyi değerlendirilmedi.

Toplumsal konularda, birlik beraberlik içinde mücadele etmek, mücadelenin anlam kazanması için bir gerekliliktir.

Kıbrıs Türk toplumu bu birlikteliği yitirmiştir.

700'e yakın çalışanı olan KTHY için yapılan eylemlerde katılımın sayısal olarak 50-60 kişi civarında olması bu mücadelenin kaybından çok toplumsal mücadelenin kaybına işarettir.

Ayni şekilde DAÜ için yapılan eylemlerde de durum farklı değildir.

900 öğrenci, yüzlerce öğretmen ve buna rağmen yapılan eyleme katılım 300 kişi.

Bu eylemler herkes için farklı anlamlar taşıyabilir.

Kimine göre gerekli, kimine göre gereksiz olabilir.

Bana göre mücadele olmayan yerde yaşam da olmaz.

Zaten hayat bir mücadele değimlidir?

DAÜ olayı önemli.

Çünkü, DAÜ bir başlangıçtır.

Devlet ciddiyetinden, anlayışından uzak olaylar, DAÜ ile tavan yapmıştır ve devamı da gelecektir.

Toplumsal mücadelenin önemine dikkat çekerken, amacım olayları farklı boyutlara taşımak değildir.

Fakat bu noktada bir örnek vermek istiyorum.

Geçtiğimiz hafta Perşembe günü, güney Kıbrıs'ta bir eylem yapıldı.

Eylemi İngiliz okulu eski mezunları ve aileleri gerçekleştirdi.

Konu şu; Giriş sınavı ile okula öğrenci alınacak.

Kıbrıslı Türk öğrencilere 20 kişilik kontenjan ayrılmış.

Sınavda başarılı olup okula kayıt yaptırmaya hak kazanan Türk öğrenci sayısı 18.

Boş kalan iki kontenjan sınavı geçemeyen iki Kıbrıslı Türk öğrenci ile doldurulacak.

Sınavda başarılı olan ve kontenjan fazlalığı sebebiyle okula alınmayan Rum öğrencilerin, Türkler yerine okula alınması isteği ile yapılan eylemde okulun eğitim seviyesinin düşürüldüğü iddia edildi.

Bu eylemi okulun eski mezunları gerçekleştiriyor.

Bu olayı Kıbrıs'ın kuzeyindeki olaylarla karşılaştırdığımız zaman olaylardan direkt olarak etkilenen kesimin bile hakkını tam olarak aramadığını söyleyebiliriz.

Bu cümleleri herkes sokağa dökülsün, eylemler yapılsın, gerginlik olsun diye seslendirmiyorum.

Fakat bir olaya karşı isek bu sadece lafla olmaz.

Doğruluğuna inanılan her ne ise sahiplenilmeli.

VİP olayı ve bir MÜHHAL

Geçtiğimiz günlerde, Ercan havalimanında bir VİP olayı yaşandı.

Türkiye Cumhuriyetinin KKTC Büyük Elçiliği mensubu iki diplomatın şahsi bagajları görevli bir polis mensubu tarafından aranmak istendi.

Ortada bir yanlış anlaşılma olduğu açık.

Sonra bu konu belli sözleşmelerle, antlaşmalarla düzenlenmiş.

Bu kadar büyütülmesine şahsen ben bir anlam veremiyorum.

DAÜ eylemine katılan Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası başkanı Tahir Gökçebel "Polisi darp ve görevden men etme" iddiası ile tutuklandı.

Ayni zamanda, CTP parti meclis üyesi Derviş Aygın da benzer sebeple tutuklandı.

Tutuklanan Gökçebel ve Aygın daha sonra serbest bırakıldılar.

Polisin işkence olayları ile ilgili iddialar artarken ve konuyla ilgili tatmin edici gelişmeler yaşanmazken, bu olaylarda gösterilen hassasiyet keşke polisle ilgili ortaya atılan işkence iddiaları içinde yapılsa.

Ülkemiz bir yatırıma(!) daha kavuşuyor.

Türkiye'nin önde gelen gazetelerinden SABAH'ta geçtiğimiz hafta bir iş ilanı dikkat çekti.

KKTC'de, Magusa da faaliyete geçecek olan iş yeri için 81 çalışan aranıyor.

Unlu mamuller üretimi yapacak olan bu iş yeri müdürden, diyetisyene Türkiye den işçi arıyor.

Kıbrıs'ın kuzeyinde bunları yapabilecek işgücü yok mu?

Bu soruyla beraber bir soru daha akıllara geliyor.

Bu iş ilanına KKTC'den acaba kaç kişi müracaat ederdi?

Yabancı sermayenin bu ülkeye katkısı her zaman sorgulanıyor.

Bu ülke insanı bir meslek sahibi olmaktan, baba mesleğini sürdürmekten, özel teşebbüsten uzaklaştırıldı.

Bu durumdan özel işverende memnun.

Çünkü ucuz işgücü ile işinin devamını sağladı.

Yabancı iş gücü, sağlıksız koşullarda, uzun çalışma saatlerinde istismar edildi.

Devlette buna göz yumdu.

Bu durumun ters çalıştığı iş alanları da vardır.

Onları ayrı tuttuğumu belirtmek isterim.

İnsanlar kamuda istihdama bizzat siyasi iktidarlar tarafından teşvik ediliyor.

Bunun sınırı yok.

İhtiyacı olan veya olamayan, eşi milletvekili, dayısı bakan veya iktidara yakın olan herkes için bu geçerli.

Siyasi rantın en önemli unsuru kamuda istihdamdır.

Memleketin en büyük işvereni devlettir.

Siyasi iktidarlar, devlet olanaklarını eşit şekilde dağıtmayı başarabilirlerse iktidarları o zaman gerçek anlamda meşrulaşır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları